Anayasa Mahkemesi'nden çocuk istismarcılarına 'iyi haber'

Anayasa Mahkemesi (AYM), çocuklara yönelik cinsel istismarlara verilecek cezayı belirleyen 103. maddesinin 2. fıkrasını Anayasa'ya aykırı buldu.

Anayasa Mahkemesi'nden çocuk istismarcılarına 'iyi haber'

Anayasa Mahkemesi (AYM), çocuklara yönelik cinsel istismarlara verilecek cezayı belirleyen 103. maddesinin 2. fıkrasını Anayasa’ya aykırı buldu.

Oda TV’nin haberine göre, kararda, düzenlemenin, mahkemeye “olaya özgü” takdir marjı tanımadığı belirtilerek, “Fiili birlikteliğin resmi evliliğe dönüşmesi gibi her bir somut olayın özellikleri dikkate alınarak ceza tayin edilmesi veya onarıcı adalet kurumunun uygulanması imkânını ortadan kaldırmakta ve bazı durumlarda somut olayın özellikleriyle bağdaşmayacak ve suçla yaptırım arasında bulunması gereken adil dengeyi ortadan kaldıracak ölçüde ağır cezaların verilmesi sonucunu ortaya çıkarabilecek bir niteliğe sahip bulunmaktadır” denildi.

Yerel mahkeme “küçük yaşta evlendirmeler yaygın” diyerek başvurdu

Sivas 2. Ağır Ceza Mahkemesi, 18 yaşından küçük sanık hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan açılan kamu davasında, “Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, onaltı yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur” hükmünü içeren TCK’nın 103. Maddesinin 2. Fıkrasını Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.

Mahkemenin iptal başvurusunda, kırsal kesimlerde küçük yaşta evlendirmelerin yaygın olduğu, şehirlerde ise yaşı küçük çocukların cinsel birlikteliklerinin yaygın olduğu, çocuk sanıkların yaşı küçük çocuklarla cinsel ilişkinin ağır yaptırımını bilmediği, bu konuda bilinçlendirmeye yönelik çalışmaların olmadığı, çocukların yüksek cezalarla karşı karşıya kalmasının vicdanları zedelediği belirtildi.

Başvuruda, düzenlemenin eski halinde mağdurun ruh sağlığının bozulmaması halinde faile 8 yıldan başlayan ceza verilirken, yeni halinde mağdurun ruh sağlığının bozulup bozulmadığına bakılmaksızın faile 16 yıldan az olmamak üzere hapis cezası verildiği, ayrıca yakın yaşta olan mağdurlara karşı yapılan eylemlere çok farklı cezai müeyyideler bağlanmasının dolaylı olarak eşitsizliğe yol açtığı savunuldu.

AYM’den iptal kararı

Dosyayı esastan inceleyen Yüksek Mahkeme ise çocuklara yönelik cinsel istismarlara verilecek cezayı belirleyen hükmü Anayasaya aykırı bularak iptal etti. Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlanan iptalin gerekçesinde, ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirlerine ilişkin kuralların, ceza hukukunun temel ilkeleri ile Anayasa’nın konuya ilişkin kurallarına aykırı olmamak kaydıyla, ülkenin sosyal, kültürel yapısı, ahlaki değerleri ve ekonomik hayatın gereksinimleri göz önüne alınarak, saptanacak ceza politikasına göre belirleneceği kaydedildi.

Gerekçede, kanun koyucunun, cezalandırma yetkisini kullanırken toplumda hangi eylemlerin suç sayılacağı, bunun hangi tür ve ölçüdeki ceza yaptırımı ile karşılanacağı, nelerin ağırlaştırıcı veya hafifletici sebep olarak kabul edilebileceği konularında takdir yetkisine sahip olduğu, bu yetki kullanırken suç ve ceza arasındaki adil dengenin korunmasının da dikkate almak zorunda olunduğu belirtildi.

“Fiil ile yaptırım arasında makul ve hakkaniyete uygun bir denge bulunmalı”

Gerekçede, suç ve ceza arasında adalete uygun bir oranın bulunup bulunmadığının saptanmasında o suçun toplumda yarattığı etkinin, suçtan zarar görenin kişiliğinin ve ona verilen zararın azlığı veya çokluğunun da dikkate alınması gerektiğine dikkat çekildi.

Gerekçede, kanun koyucunun, küçüklerin biyolojik ve psikolojik gelişimlerine ilişkin bilimsel veriler ile toplumda geçerli genel ahlak ve kültürel koşullar gözeterek cinsel istismar suçunun nitelikli halini, suçun unsurlarını, işleniş biçimini ve topluma verdiği zararı dikkate alarak bir yaptırım belirlemesinin takdir yetkisi kapsamında olduğu vurgulandı. Gerekçede, suç ve suçluyla mücadele ve cezanın ıslah amacının, ceza hukukunun temel ilkeleri gözetildiğinde, suç tipine göre fiil ile öngörülen yaptırım arasında makul ve hakkaniyete uygun bir denge bulunması gerektiği belirtilerek, kanun koyucunun belirlediği yaptırımın, cezalandırmada güdülen amaçla ölçülü olması gerektiği kaydedildi.

Suçla yaptırım arasında bulunması gereken adil denge ortadan kaldırılmış

Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesinin ağır bir yaptırıma bağlanmasının çocuğun etkin bir şekilde korunması amacını gerçekleştirmeye yönelik olduğuna ilişkin şüphe bulunmadığına dikkat çekilen kararda, “Mahkemeye olaya özgü takdir marjı tanımayan ve onarıcı hukuk kurumları öngörmeyen kuralda düzenlenen ceza yaptırımının alt sınırının 16 yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezası olarak belirlenmesi; fiilin farklı yaş kategorilerindeki mağdurlara karşı işlendiği veya failin de küçük olduğu ya da fiilden sonra mağdurun yaşının ikmali ile fiili birlikteliğin resmi evliliğe dönüşmesi gibi her bir somut olayın özellikleri dikkate alınarak ceza tayin edilmesi veya onarıcı adalet kurumunun uygulanması imkânını ortadan kaldırmakta ve bazı durumlarda somut olayın özellikleriyle bağdaşmayacak ve suçla yaptırım arasında bulunması gereken adil dengeyi ortadan kaldıracak ölçüde ağır cezaların verilmesi sonucunu ortaya çıkarabilecek bir niteliğe sahip bulunmaktadır” denildi. Kuralda belirlenen ceza miktarının, bu ceza ile ulaşılmak istenen amacın her somut olayda gerçekleştirebilecek orantıda ve ölçüde olmadığının ifade edildiği gerekçede, düzenlemenin bu haliyle ölçüsüz bir yaptırım öngördüğü ve hukuk devleti ilkesine aykırılık taşıdığı belirtildi. Oy çokluğu ile alınan iptal kararı 1 yıl sonra yürürlüğe girecek.

Karşıoy gerekçesi: Kuralın amacı çocuk yaşta evliliklerin önlenmesi

Karara muhalif kalan Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, Başkanvekili Engin Yıldırım, Üyeler Recep Kömürcü, Alparslan Altan, Hicabi Dursun, Erdal Tercan, Emin Kuz ve Rıdvan Güleç, karşıoy yazısında, kanun koyucunun, yeni ceza kanununu yaparken bu suç yönünden evlenmeye bağlı ceza tecilini öngörmediği, mağdurun “tecavüzcüsüyle evlenmeye zorlanması” şeklinde ifade edilen yaygın eleştirinin etkili olduğu belirtildi. Karşıoy yazısında, “Kuralın amaçlarından birinin de önemli bir toplumsal sorun olan çocuk yaşta evliliklerin önlenmesi olduğu bilinmektedir. Fiili birlikteliğin evliliğe dönüşmesi durumunda cezanın azaltılması veya ertelenmesinin bu amaçla bağdaştırılması kolay değildir. Kanun koyucu, fiilden sonraki gelişmeleri dikkate almadan fiilin işlendiği sırada çocuk mağdurları cinsel istismara karşı korumak istemiş, bu nedenle de cezanın alt sınırını 16 yıl olarak belirlemiştir. Bunun da gözetilen amaç karşısında ölçüsüz olmadığı anlaşılmaktadır” denildi.

Anayasa’nın çocukların her türlü istismara ve şiddete karşı etkili bir şekilde korunması bakımından devlete çok önemli yükümlülükler yüklediğinin anımsatıldığı karşıoyda, kanun koyucunun bu yükümlülüğün gereği olarak, yaşanan tecrübeleri de dikkate alarak iptal edilen kuralı getirdiği belirtildi. Karşıoyda, “Kuralla öngörülen asgari onaltı yıllık cezanın ölçüsüz olduğunu söylemek, söz konusu suçla mücadelede hangi miktarda cezanın ölçülü olacağı konusuna müdahale etmek anlamına gelir. Bu konuda karar verme yetkisi, Anayasa’ya aykırı davranmamak kaydıyla, ceza siyaseti dahil izlenen tüm politikalardan dolayı halka hesap verme konumunda olan kanun koyucuya aittir. İptal edilen kuralda, kanun koyucuya ait takdir yetkisinin aşıldığı ve izlenen amaçla orantılı olmayan bir cezanın öngörüldüğü söylenemez” denildi.