Avcı-toplayıcı topluluklarda mülkiyet kavramı-2
Avcı-toplayıcı topluluklarda mülkiyet kavramının gelişimi.
Bahar İzdal
Pleistosen Dönem’in bitişi ile (Holosen Dönem’in başlangıcı) yeryüzünün yaklaşık ¼’ünü kaplayan buz tabakaları erimeye başlar. Günümüzden 14 bin yıl öncesine tarihlendirilen bu dönemde küresel anlamda değişim söz konusudur. İklim, deniz seviyeleri ve coğrafyanın değişimi insanın hayatında da bazı değişimlere neden olmuştur. Bu dönemde avcılıkla geçim sağlayan insan, zamanla kalıcı barınaklar oluşturmuş ve yerleşikliğe geçiş sürecini başlatmıştır.
Yerleşik yaşama geçen topluluklar, avcı-toplayıcı olarak, bulunduğu bölgeye göre deniz ürünlerinden de faydalanarak geçimine devam etmiştir. Toplulukların yaşadıkları coğrafyadaki ekolojik çevrenin sunduğu olanaklar bu geçim şeklini devam ettirmesinde belirleyici olmuştur.
Neolitik Çağ’ın başlangıcı yani yerleşik yaşama geçiş, bu yaşam biçiminin nerede ve ne zaman ortaya çıktığı sorusunun cevabı, Yakındoğu ve özellikle bölgeye hayat veren iki nehir, Fırat ve Dicle havzalarında aranır. Ayrıca, Doğu Akdeniz’de “Levant Koridoru” olarak adlandırılan bölge, söz konusu sorunun cevaplarının bulunduğu bir diğer önemli yerdir. Yerleşik hayata geçiş hayvanların evcilleştirilmesi ve bitkilerin tarıma alınmasını beraberinde getirmiştir.
Yerleşik hayata geçişle yuvarlak, yarı çukur tabanlı taş döşeli, üstü hafif malzemeyle kapatılmış, tek odalı barınma amaçlı yapılar görülmeye başlıyor. Zamanla oval biçimli olan yapılar köşe sorununun çözülmesiyle de dikdörtgen bir forma bürünüyor. Tek odalı, yalnız barınma amacıyla kullanılan yapılar zaman içinde boyutları büyütülüp odalara bölünüp, günlük birtakım işlerin de yapıldığı (yiyecek hazırlama, alet yapımı gibi…) mekanlara dönüşüyor. Hatta kamusal yapılar olarak adlandırılan, yapıların içinde, bazılarının üzerlerinde çeşitli hayvanların tasvir edildiği -yüksek ihtimalle çatı sistemini destekleyen- büyük dikilitaşların bulunduğu, özel amaçlı (inançla ilgili?) yapılar da inşa ediliyor.
Hayvancılık ve tarımın yanında avcı toplayıcılığın da devam etmesiyle, besin elde etmek kolaylaşıyor, zamanla nüfus artıyor ve dolayısıyla köyler de büyümeye başlıyor. Büyüyen köylerde mimari genellikle yan yana, ortak avlulu, düz damlı ve bazılarının etrafında vahşi hayvan ve dışarıdan gelecek saldırılara karşı korunma amaçlı hendeklerin olduğu bir planda görülüyor. Evlerin içleri belirli işlere göre bölümlendiriliyor (besin depolama, besin hazırlama-ocak-ateş yeri gibi). Evlerin önlerinde ortak avlular ve burada da ortak kullanım amaçlı ocaklar- ateş yerleri ve işlikler bulunuyor. Evcilleştirilen hayvanlar için ayrılan alan ve tarım alanları da yine yerleşim alanı içinde veya hemen yakınında yer alıyor.
Yerleşik hayata geçen insan toplulukları, hayvan evcilleştirme ve tarım ile yaşadığı doğal çevreyi kendi kullanımına göre şekillendirmeye başlıyor. Doğada bulunmayan “köşe” kavramını yaratarak, barınaktan işlevselliği olan mekan yapımına geçiyor. Tarım ve hayvancılık öncesi sahip olmadığı toprağı işleyen ve vahşi olan hayvanların bir kısmını belirli bir alanda tutan insan, bireysel olmasa da yaşadığı toplulukla birlikte doğaya tahakküm ve sahip olma aşamasına geçiyor.