BM Güvenlik Konseyi kararı Suriye’ye barış getirecek mi?
Cuma günü New York’ta 17 ülkenin dışişleri bakanlarıyla birlikte yapılan Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi toplantısından çıkan karara göre Suriye’de ateşkes ile birlikte Ocak ayında BM’nin arabuluculuğunda Suriye Devleti ve muhalifler arasında müzakerelerle birlikte siyasi geçiş sürecine girilecek. 2254 sayılı karar olarak geçen belgedeki ifadelere göre, Suriye Destek Grubu olarak adlandırılan bileşimin toplantısıyla birlikte BM... View Article
Cuma günü New York’ta 17 ülkenin dışişleri bakanlarıyla birlikte yapılan Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi toplantısından çıkan karara göre Suriye’de ateşkes ile birlikte Ocak ayında BM’nin arabuluculuğunda Suriye Devleti ve muhalifler arasında müzakerelerle birlikte siyasi geçiş sürecine girilecek.
2254 sayılı karar olarak geçen belgedeki ifadelere göre, Suriye Destek Grubu olarak adlandırılan bileşimin toplantısıyla birlikte BM Güvenlik Konseyi, 30 Haziran 2012 Cenevre Anlaşması ve Viyana Bildirgesi’nin kabulünü onaylayarak Suriye öncülüğünde bir siyasi geçiş için karara vardı.
“Suriye’nin geleceğine Suriye halkı karar verir” ifadesine yer verilen belgede 6 ay içerisinde BM’nin kolaylaştırıcılığıyla Suriye öncülüğünde “güvenilir, kapsayıcı ve mezhepsel ayrım içermeyen bir yönetim” oluşturulması öngörülüyor. Siyasi geçiş sürecine ilişkin BM’nin, Suriye Hükümeti ve muhalefeti bir araya getirdiği resmi müzakerelere Ocak ayında “acilen” başlanması gerektiği belirtilen kararda, hazırlanacak yeni anayasa çerçevesinde 18 ay içerisinde, yurt dışındaki Suriyelilerin de dâhil olacağı seçimlerin BM kontrolünde gerçekleştirilmesi hedefleniyor.
Ancak, bölgedeki terör örgütleri listesi ile Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın siyasi geleceğine ilişkin herhangi bir uzlaşmaya New York’ta da varılamadı.
Toplantı sırasında Suriye’nin BM Büyükelçisi Beşar El Caferi, Şam’ın Suriye barış görüşmelerine iyi niyetli ve samimi şartlarda katılmaya hazır olduğunu belirtti. Caferi Suriye Hükümeti’nin, samimi olan her çabaya katılacağını “Dış müdahalenin söz konusu olmadığı, ülkenin meşru liderliğinde Suriyelilerin kendilerinin karar vereceği bir diyalog süreci olacaktır” sözleriyle ifade etti.
Caferi ayrıca, “Göz kamaştırıcı tutarsızlıklar” olarak nitelendirdiği tartışma sürecini, Suriyelilerin geleceklerine kendilerinin karar vermesi gerektiği söylenirken, Devlet Başkanı Esad’ın gitmesinde ısrar edilmesinin ülkesinin egemenliğine ve bağımsızlığına karışılması olduğunu belirterek eleştirdi. Büyükelçi, “bazı ülkeler Suriye’nin bağımsızlığını ve egemenliğini kabul ederken, bazıları terörist grupları destekliyor, ülkenin petrol tesislerini bombalayan hava saldırıları düzenliyor ve Suriye halkına dönük tek taraflı yaptırımlar uyguluyor” dedi.
Hangi cihatçı terörist, hangisi değil…
Geçtiğimiz ay Avusturya’nın başkenti Viyana’da yapılan uluslararası görüşmelerde, Suriye hükümetiyle muhalifler arasında yapılacak müzakerelere kimin davet edileceğinin belirlenebilmesi için, terörist grupların listesinin Ürdün tarafından hazırlanmasına karar verilmişti.
New York’taki toplantı öncesinde Rusya Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, ”Ürdün bize içinde 160 kuruluşun bulunduğu bir liste sundu” denmiş, Suriye görüşmelerinde bu liste üzerine mutabık kalınmasının beklendiği belirtilmişti.
18 Aralık’taki toplantı sonrasında ise Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Ürdün tarafından oluşturulan terör örgütleri listesinin çelişkili olduğunu belirtti.
“Liste oluşturulurken bileşimdeki bütün ülkelerin görüşünün alınmasına karar verilmişti. Ürdün Dışişleri Bakanı’ndan çalışmayı koordine etmesi istenmişti, ki bunu yaptı. Birbiriyle taban tabana zıt konumlarda bulunan ülkelerin yer aldığı Viyana grubunun oldukça karışık bileşimi göz önüne alındığında listenin çok çelişkili olduğunu söyleyebiliriz” diyen Lavrov, Şam’daki Rusya Büyükelçiliği’ne bombalı saldırı düzenleyen grupların da terörist örgütler listesinde yer alması gerektiğini belirtti.
Rusya’nın Şam Büyükelçiliği Eylül ve Ekim aylarında bombalı, roketli saldırılara uğramıştı.
“El Nusra ve IŞİD’e ek olarak listede yer alacak olan gruplara ilişkin kriterler konusunda anlaşmıştık. Bizim için, örneğin, Şam’daki yerleşim bölgeleri ile Rusya Büyükelçiliği’nin bombalanması bu kriterlere dâhildir.” ifadelerini kullanan Rus bakan, listenin oluşturulması ile ilgili çalışmaların devam edeceğini belirterek “İsimlerin BM Güvenlik Konseyi’nin anti terör listesindeki yerini alacağını umuyoruz” dedi.
Ürdün tarafından hazırlanan terör örgütleri listesine İran’dan da itiraz geldi. New York’taki toplantıya katılan İran Dışişleri Bakanı Mohammad Javad Zarif, İran İslami Devrim Muhafızları Ordusu’nun bu listede yer almasına şiddetli tepki gösterdi.
Afrika ve Arap İlişkilerinden Sorumlu İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Hossein Amir-Abdollahian de, toplantıda Zarif’in taraflı bir liste oluşmasına engel olduğunu belirtirken, BM’ye sunulmak üzere terör örgütleri listesini hazırlaması için toplantıda İran, Umman, Mısır, Türkiye, Ürdün, Rusya ve Fransa’dan oluşan bir çalışma grubunun görevlendirildiğini söyledi.
İran, listenin son halinin BM’nin Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura tarafından düzenlenerek Konsey’e sunulması gerektiğini söylüyor.
Ürdün özellikle son yıllarda ÖSO ve El Nusra gibi cihatçı örgütlerin sığınağı durumunda. Bu gruplar, ülkenin Mafrak ve İrbid gibi kentlerinde eğitim gördükten sonra Suriye Ordusu ve müttefikleriyle savaşmak üzere sınırdan Suriye’ye geçiş yapıyor.
Söz konusu listenin ÖSO üyeleri tarafından sızdırıldığı iddia edilirken Ürdün Hükümeti’nden konuyla ilgili bir açıklama gelmedi.
Ürdün’ün hazırladığı terörist örgütler listesinde IŞİD dışında Suriye’den El Nusra, Ahrar u Şam, Tevhid Tugayı, Nureddin Zengi Hareketi, El Hak Tugayı, El Aksa Tugayı, El İslam Fecri, El Muhammed Ordusu Tugayı, El Mucahiddin Tugayı gibi örgütler bulunuyor.
Terör örgütleri listesindeki birçok grup ABD’nin desteklediği ve Riyad’da gerçekleştirilen “Suriye muhalefeti” toplantısına katılarak, koordinasyon komitesinde yer almıştı.
ABD öncülüğündeki cephede “Esad gitsin” inadı sürüyor
Öte yandan, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın siyasi geleceğine ilişkin anlaşmazlık da halen sürüyor.
Geçtiğimiz haftalarda Riyad’da ABD desteğiyle, Suudi Arabistan tarafından düzenlenen Suriye “muhalifleri” toplantısında Esad’sız geçiş süreci kararı alınmış, Rusya ve İran toplantıyı ve sonuçlarını tanımadıklarını belirterek, katılımcıların herhangi bir temsiliyetlerinin bulunmadığını ifade etmişlerdi.
Geçtiğimiz günlerde Suriye krizi konusunda toplantı ve kongrelere ilişkin değerlendirme yapan PYD Eş Başkanı Salih Müslim de, “Viyana’da bu konu netleşti. Geçiş sürecinde rejim yanlıları da olabilir. Her şekilde Esad’ın gidişi, olmazsa olmaz şarta bağlandı. Bunu biz ve bizim gibi düşünenler de dile getirdi” derken, PYD’nin Riyad toplantısına çağrılmamasına ilişkin de “Suriye’deki Kürtler ve Rojava’daki oluşumlarla birlikte demokratik, ortak ve eşit bir sistem inşa edildi. Fakat Riyad toplantısı gibi yerlere çağrılmamızın nedeni Kürtlerin öncülük ettiği demokratik ulus perspektifli demokratik özerklik sisteminin Ortadoğu’da yayılmasını istemiyorlar. Aslında Kürt düşmanlığı gütmemeleri gerekirken, sürekli Rojava’ya dönük antidemokratik duruş sergiliyorlar.” ifadelerini kullanmıştı.
ABD yönetimi ise halen Esad’ın Suriye’nin geleceğinde yeri olmadığını söylerken, Rusya ve İran Beşar Esad’ın geleceğine ilişkin kararı dış güçlerin değil, Suriye halkının vereceğini söylüyor.
İngiltere Dışişleri Bakanı Philip Hammond ateşkese, Esad’ın gidişini içerecek bir siyasi geçiş sürecinin eşlik etmesi gerektiğini vurgularken, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry de uluslararası kamuoyunda özellikle Beşar Esad’ın siyasi geleceğine ilişkin farklı görüşlerin bulunduğunu, Suriye liderinin ülkesinin birliğini koruma konusunda inandırıcılığını kaybettiğini belirtti.
Toplantı sonrasında konuşan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov “Suriye’ye destek grubu üyeleri son derece çelişkili değerlendirmelerde bulundular. Daha önce olduğu gibi Beşar Esad’ın terörle daha etkin mücadele için görevden alınması koşulunu öne sürüyorlar. Biz, BM Güvenlik Konseyi’nin daha önce de kaydettiği gibi bu konuda kendi tutumumuzu ortaya koymuştuk. Biz Suriye’de terörle mücadele için ön koşulların öne sürülmemesi gerektiğini ifade etmiştik. BM Güvenlik Konseyi’nde hiçbir şekilde bu konuyu desteklemeyeceğiz. Devlet başkanımız Putin’in ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile yaptığı görüşmede de söylediği gibi, Suriye’nin kaderini Suriye halkının belirlemesi gerek. Bu tamamen alternatifi olmayan bir yaklaşımdır bu yaklaşım Suriye destek gruplarının belgelerinde mevcuttur” dedi.
Suriye lideri Esad ise, terörizm ortadan kaldırılmadıkça barış görüşmelerinin başlayamayacağını ve kendisinin kalıp kalmayacağına da seçimlerden önce karar verilemeyeceğini belirtirken, geçtiğimiz günlerde bir Hollanda TV kanalına verdiği röportajda “Suriyelinin teki çıkıp da ‘Hollanda Başbakanı görevden uzaklaştırılmalı’ dese, Hollanda halkı bunu kabul eder mi?” ifadesini kullanmıştı.