Davutoğlu ile Kılıçdaroğlu'nun utangaç anayasa flörtü
Kılıçdaroğlu ve Davutoğlu'nun karşılıklı açıklamaları, ikili arasında utangaç bir flörtün yaşandığını gösteriyor.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Bulgaristan’dan dönerken uçakta, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yeni anayasayla ilgili açıklamalarına karşılık, “Olumlu unsurlar taşıyor, Kılıçdaroğlu ne teklif ediyorsa getirsin bana. Başkanlığa hayır diyorsa, ne getiriyorsa getirsin. Rahatlıkla konuşabiliriz” dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun anayasanın ilk dört maddesinin kırmızı çizgileri olduğunu belirterek, “Başkanlık sistemiyle gelecekse hiç gelmesin” açıklamasına ilişkin olarak, “Mülakatı okuduğumda olumlu yönlerini görmeye gayret ettim. Açıklamalarının olumlu unsurlar taşıdığını düşünüyorum” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yeni anayasa tartışmalarına ilişkin olarak “Sayın Davutoğlu geldiği zaman, anayasada Türkiye’nin demokratikleşmesini sağlayacak bütün düzenlemelere elbette katkı vereceğiz. Ancak ilk dört madde hariç. Sadece bize ‘başkanlık’ önerisiyle gelmesin. Hele Sayın Cumhurbaşkanı bu konulara hiç girmesin.” demişti. Kılıçdaroğlu, aynı konuşmasında, “AB ile uyum sürecinde, Türkiye’nin demokratikleşmesine katkı verecek bütün yasalara açık çek veriyorum. Hepsine destek vereceğiz.” diye de eklemişti.
“Gelin beraber anayasa konusunu derinlikli tartışalım”
“İlk dört madde dışında her şey tartışabiliriz, hatta destek veririz, diyor. Bu önemli bir husus” diyen Davutoğlu, “Başkanlığın zaten muhalefetle üzerinde ihtilaf ettiğimiz bir husus olduğu hepimizce bilinen bir başlık” ifadesini kullandı. Davutoğlu, “Kılıçdaroğlu ne teklif ediyorsa getirsin bana. Başkanlığa hayır diyorsa, ne getiriyorsa getirsin. Rahatlıkla konuşabiliriz” diye konuştu.
Davutoğlu, “Şimdi benim tercihim, sistemin en net sistem olması. Partili cumhurbaşkanlığı veya başka modeller şu anki krizi aştı zannedilir ama 20 sene 30 sene sonra da bu sistem yaşayacak. Yani 30 sene sonra bizler olmayacağız. O zaman Türkiye en iyi şekilde nasıl idare edilir diye düşünüp konuşmamız lazım.” derken, sözlerini “Gelin beraber anayasa konusunu derinlikli tartışalım. Neyi yapabileceksek yapalım. Benim için ideal olan özgürlükçü, katılımcı demokrasiyi esas alan, insan hak ve özgürlüklerine dayanan, güçler ayrılığı prensibini esas alan ve başkanlık sisteminin yönetim biçimi olarak ele alındığı bir anayasa. Biz bunu masaya koyarız, alternatif olarak onlar ne diyorsa getirirler, konuşuruz.” diye sürdürdü.
Utangaç flört uzlaşıya varır mı?
Kılıçdaroğlu ve Davutoğlu’nun karşılıklı açıklamaları, ikili arasında utangaç bir flörtün yaşandığını gösteriyor. Davutoğlu’nun Erdoğan ile ters düşmeyeceği kesin olarak kabul edilebilecekse de Anayasa’yı değiştirip düzenin adını koymak istediği de anlaşılıyor. 1 Kasım seçimlerinde elde ettiği seçim galibiyeti ve oy oranının üzerine bunu da başarması durumunda Erdoğan’a karşı ezilmeyeceğini düşündüğü de söylenebilir.
Öte yandan, Meclis’teki partilerin, AKP’nin yerleştirmeye çalıştığı ve bugüne kadar beceremediği 2. Cumhuriyet’e karşı tavırlarında da belirgin bir değişiklik olduğunu bir kez daha söylemek gerekiyor. MHP’nin AKP’nin her zor durumunda yardıma koşması bir yana CHP ile HDP bir süredir Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kişiliği ötesinde AKP’nin politikalarına esaslı bir muhalefet geliştirmiyorlar. Hatta, 7 Haziran seçimlerinden sonra başlayan çatışma sürecinde dahi esas vurgunun “Saray” üzerine yapılması da dikkat çekiyor.
Bu tabloda, saikler veya ideolojik/siyasal tarifler ne olursa olsun herkesin ajandalarının örtüştüğü görülüyor.
Kılıçdaroğlu’nun ‘kırmızı çizgileri’ AKP için sorun olur mu?
Nitekim, Kılıçdaroğlu’nun masadan kaldırmaya çalıştığı Anayasa’da devletin niteliklerini ve temel simgelerini gösteren ilk 4 maddedeki düzenlemelerin, AKP’nin bugüne kadar sürdürdüğü 2. Cumhuriyet hamlelerine bir engel oluşturmadığı deneyimle görülmüş durumda. Anayasa Mahkemesi’nin 2007 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde toplantı yeter sayısına ilişkin ‘367 kararı’ ve devamında 2008 yılındaki AKP’nin kapatılmasına ilişkin davalardan sonra artık AKP için Anayasa gerçek anlamda bir ayak bağı olmaktan çıkmıştı. Bu bağlamda ilk 4 maddeye ilişkin AKP’nin esaslı bir önerisinin olmaması muhtemel gözüküyor.
Öte yandan, başkanlık sistemine itirazların esasında Recep Tayyip Erdoğan’ın istediği biçime ve daha da net söylersek onun başkanlığına karşı ileri sürüldüğü de anlaşılıyor. Cumhurbaşkanlığı yetkilerinin neler olduğu ve nasıl kullanılacağına dair herkesin bir fikri olmasına rağmen daha bir sene öncesinde cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tek bir itiraz bile ileri sürülmemişti. Buna rağmen, 7 Haziran seçimleri öncesinde en temel propaganda malzemesi yapılmış olması ve bugün bile hala “Tayyip seviciler” denilebiliyor.
Öyleyse, Türkiye’nin önünde 2. Cumhuriyet’in bir anayasayla taçlandırılıp adının belirlenmesi için iki temel sorunun olduğu söylenebilir: Kürt sorunu ve Erdoğan’ın başkanlık hayalleri. Bunların çözümünde ise AKP’nin de bir formül bulmaktan mutlu olacağı söylenebilir.
Yine de daha önemlisi, Türkiye’nin 2,5 yıllık dönemine damgasını vuran Haziran 2013’te sokağa taşan kitlelerin Meclis’teki bu olası uzlaşıya karşı ne söyleyecekleri olacak.