Demirtaş: İç barış sağlanmadan olmaz
Selahattin Demirtaş, önce Washington merkezli Ortadoğu Enstitüsü’nün (Middle East Institute) düzenlediği 6. Türkiye Konferansı'nda konuştu, ardından da ABD yönetimiyle temaslarda bulunup bir basın toplantısı düzenledi.
ABD’ye giden HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, önce Washington merkezli Ortadoğu Enstitüsü’nün (Middle East Institute) düzenlediği 6. Türkiye Konferansı’nda konuştu, ardından da ABD yönetimiyle temaslarda bulunup bir basın toplantısı düzenledi.
Demirtaş’ın konuşmalarında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı bir engel olarak tarif etmeyi sürdürürken ABD ve Avrupa Birliği’ne (AB) daha fazla müdahil olma çağrısı da dikkat çekti. PKK’yi doğrudan eleştirmekten kaçınan seçim sonuçlarının partilerine yapılan saldırı ve baskılara rağmen olağanüstü bir başarı sayılması gerektiğini ifade etti.
Selahattin Demirtaş’a sorulan sorular arasında yine “Obama’nın danışmanı olsaydınız ona ne derdiniz” gibi ‘ilginç’ ve ‘sempatik’ sorular da yer aldı.
Ortadoğu Enstitüsü’nde AKP’liler olmadan ilk toplantı
Her yıl AKP’lilerin katılım gösterdiği Ortadoğu Enstitüsü tarafından düzenlenen Türkiye Yıllık Konferansı’nın bu yılki konuklarından biri Selahattin Demirtaş olurken AKP’lilerin katılmaması dikkat çekti. Bu yılki panellerin başlıkları ise “Erdoğan’ın Kazanmasının İçerdeki Etkileri”, “Türkiye’nin Ortadoğu Politikası” ve “Türkiye’nin Zor Zamanlarda Batı ile Ortaklığı” olarak belirlenmişti.
Etkinliğin düzenleyicileri arasında bir süre önce solda ciddi tartışmalara neden olan Friedrich Ebert Vakfı’nın da bulunduğunu not edelim.
Çözüm sürecinde masaya dönülmesi için ABD ve AB’ye çağrı
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, toplantıda çözüm sürecinden seçimlere, kendilerine uygulanan baskı ve şiddetten Suriye pek çok konuda soruları cevapladı ve açıklamalarda bulundu.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Çözüm Süreci konusunda yeniden masaya dönülmesinin tartışılması gerektiğini belirterek, “Hükümetin de çatışma ve silahla bu sorunun çözülemeyeceğini idrak etmesi ve yeniden masaya dönülmesi konusundaki çağrılara ciddiyetle cevap vermesi gerekiyor. Ben çok umutsuz, karamsar değilim. Türkiye toplumunun ekseriyeti barış ve masaya dönülmesini istiyor” dedi.
Çözüm Süreci’ni hükümetin yanlış tutumunun bitirdiğini söyleyen ve “Yeniden nasıl masaya dönülmeli, asıl Türkiye’de bunu tartışmalıyız” diyen Demirtaş, bunun nasıl olacağının sorulması üzerine “Kürt toplumu müzakereye dönülmesini istiyor” şeklinde konuştu.
Demirtaş’ın bu noktadaki talebi ise daha önceki NATO çağrısıyla paraleldi. Demirtaş, ABD, AB ve Avrupa ülkelerinin de müzakereyi daha fazla teşvik etmeleri gerektiğini söyledi. Demirtaş, “Ben tarafların yeterince cesaretlendirildiğini, teşvik edildiğini düşünmüyorum” ifadesini kullandı. Demirtaş, uluslararası toplumun çatışmaların bitirilmesine ilişkin desteğinin daha güçlü olmasını istedi.
“Erdoğan’ın Dolmabahçe’deki koltukların dizilişinden dahi haberi vardı”
Çözüm sürecinde yaşananlarla ilgili de konuşan Demirtaş, “Erdoğan, Dolmabahçe’deki fotoğrafın yanlış olduğunu, kabul etmediğini belirtti. Kendisinin haberinin olmadığını iddia etti, ki her detayından haberi vardı. Koltukların dizilişinden dahi haberi vardı. O kadar detay biliyordu. Geriye dönüp çözüm sürecini kim bitirdi tartışmalarını anlayamıyorum. Bundan daha net ‘Çözüm süreci bitti’ diyen hiç kimse olmadı. Neyi tartışıyoruz tam olarak. Bizde derler ya ‘söz ağızdan bir defa çıkar.’ Hak ve özgürlükler, bireylerin hakkı, toplumun hakkı ya da halkların hakkı hiçbir konuda pazarlık mevzusu edilemez.” diye devam etti. Demirtaş, Cumhurbaşkanı Erdoğan ya da AKP’nin Türkiye’ye teklif ettiği bir başkanlık sistemi bulunmadığını da söyledi. Demirtaş, “Hiçbir zaman net bir teklif sunmadılar. Halen de başkanlık derken neyi kastediyorsunuz diye sorduğunuzda söyleyebilecekleri hiçbir şey yok çünkü bir başkanlık modeli önermiyorlar” dedi.
Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu işi sadece hükümet değil, parlamento komisyonu yürütmeli. Görüşme, diyalog, müzakere süreçlerini bu komisyon yürütmeli. Ama şu anda hükümet bile inisiyatifsizdir. Sayın Erdoğan’ın, Sayın Cumhurbaşkanı’nın onay vermediği bir süreç Türkiye’de başlamaz, başlaması mümkün değil. Keşke hükümet inisiyatifi olsa ve partiler olarak bir araya gelsek, neler yapılabileceğini samimiyetle tartışabilsek. Sayın Cumhurbaşkanı da buna açıksa bunu da tartışmaya hazırız. Sayın Erdoğan, ‘Nasıl bir çözüm süreci olabilir, nasıl başarıya ulaşabiliriz, nasıl hatalar yaptık, yetmezliklerimiz oldu, bunları tartışalım’ derse, biz tartışmaya hazırız.”
Ortadoğu Enstitüsü nedir?
Ortadoğu Enstitüsü, Washington’da yer alan düşünce kuruluşlarından biri. 1946’da kurulan enstitü Arapça, Farsça, İbranice, Türkçe’nin yanısıra Peştun ve Urdu dillerinde de yayın yapıyor ve Middle East Journal dergisini çıkartıyor.
Enstitünün Onursal Başkanlığını Anthony C. Zinni yapıyor. Donanma generali Zinni, bir dönem ABD Merkez Komutanlığı’nda komutan olarak görev yapmıştı. 2002’de ABD’nin Filistin ve İsrail özel temsilciliği görevini yürüten Zinni, 2014’ten bu yana Ortadoğu Enstitüsü’nün Yönetim Kurulu’nda yer alıyor ve Onursal Başkanlık yapıyor.
“Türkiye’nin yarısı HDP’yi oy verilebilir bir parti olarak tanımladı”
7 Haziran seçimlerine risk alıp tek başına parti olarak seçime katıldıklarını ve yüzde 13 oy aldıklarını hatırlatan Demirtaş, çoğulcu demokrasiyi savundukları için bu oy oranına ulaştıklarını söyledi.
Türkiye’nin batısından da çok ciddi oy aldıklarını dile getiren Demirtaş, “Anketlere göre, Türkiye nüfusunun yüzde 50’ye yakını HDP’yi oy verilebilir bir parti olarak tanımladı. Bu bizim için çok önemli bir gelişmedir. Daha önce bu rakam yüzde 10 civarındaydı” diye konuştu.
“Gazetecilere ‘Demirtaş ile röportaj yapmak’ diye suçlama yöneltildi”
Özellikle basın üzerinde ciddi bir baskının olduğunu söyleyen Demirtaş şöyle konuştu: “Bizim ile ilgili haber yapmak bile neredeyse suç haline geldi. Bazı gazetecilere ‘Selahattin Demirtaş ile röportaj yapmak’ diye suçlama yöneltildi. Bu şu anda savcılığın tutanaklarında var. Cumhurbaşkanı ve Başbakan çok açık şekilde isim vererek medya gruplarını tehdit etti. Devletin kamusal kanalı, bütün kanalları ile birlikte tamamı AKP’nin propagandasını yaptı. Hiçbir muhalefet lideri veya muhalefet üyesi kampanya boyunca asla devlet kanalına çıkarılmadı. 136 saat cumhurbaşkanına hizmet etti. Biz sadece 16 dakika yer alabildik.”
HDP’nin hiçbir şekilde kendini anlatma fırsatı bulamadığını ifade eden Demirtaş, “1 Kasım seçimine giderken genel merkezimiz dahil olmak üzere 400 parti binamız ve işyeri yakıldı. Böyle bir ortamda biz seçime gittik ve yüzde 11 aldık. Ben bunu ‘halkın mucizesi’ olarak tanımlıyorum. Muazzam bir başarıydı ve böyle bir ortamda alınabilecek en iyi oyu aldık” dedi.
Demirtaş, 1 Kasım seçimlerinde ise partisinin oylarının “adil olmayan bir yarış ve üzerlerindeki baskı nedeniyle” düştüğünü savundu.
“10 Ekim’den sonra ‘Başka mitingler de bombalanacak ve bunları önlemek kolay değil’ denildi”
Ankara’da 10 Ekim’de meydana gelen terör saldırısının ardından partileri üzerinde baskılar oluştuğunu belirten Demirtaş, bu nedenle kampanya yürütemediklerini ifade etti. Demirtaş, “Üstü kapalı da değil, çok açıkça güvenlik birimleri tarafından şu mesaj verildi bize. ‘Başka mitingler de bombalanacak. Yapacağınız başka kitle etkinlikleri de bombalanacak. Elimizde istihbarat var ve bunları önlemek kolay değil’ denildi” ifadesini kullandı.
Oy kaybının, seçmenlerinin bir kısmını batı illerinden doğu illerine taşıyamamalarından da kaynaklandığını ifade eden Demirtaş, partilerinden AKP’ye ciddi bir oy kayması olmadığını belirtti. Demirtaş, şunları söyledi: “Tabii ki partimizi, politikalarımızı eleştirip başka partilere oy vermiş seçmenlere biz saygı duyarız. Bunun nedenini anlamaya çalışıyoruz. Güvenlik kaygıları çok önemliydi. Çünkü yapılan araştırmalar gösteriyordu ki 1 Kasım seçimine doğru giderken Türkiye toplumunun yüzde 74’ü, güvenliği birinci sorun olarak görüyor. Türkiye’de işsizlik oranı çok yüksek ama toplumun yüzde 4’ü bunu sorun olarak görüyor. Yaratılan şokun etkisiyle insanlar bir anda bir parti etrafında birleşmenin güvenliği sağlayabileceği hissiyatına kapıldılar ve AKP’nin etrafında bir oy yoğunlaşması oldu. AKP yönetimi de bunu çok iyi gördü.”
“Çatışma, savaş durumu demokratik sivil siyaset ortamında negatif etki yaratır”
“HDP’nin oy kaybında PKK’nın rolü var mı” sorusunu da yanıtlayan Demirtaş, şunları kaydetti: “Çatışma, savaş durumu demokratik sivil siyaset ortamında negatif etki yaratır, bu bir gerçektir. Ama doğrudan kazılan hendekler veya öz yönetim ilanları oy kaybına yol açtı mı diye analiz yaptığımızda, bu öz yönetim ilanlarının yapıldığı 8 ilçede oyumuz düşmemiş, hatta tek oyumuzun yükseldiği yerlerden, kent olarak, Şırnak ve Cizre en çok çatışmanın yaşandığı yer. Dolayısıyla ne kadar etkisi oldu, bunu rakamsal olarak ölçemiyoruz ama savaşın kendisi zaten sivil siyaset alanını zorlayabilir. Şunu biz hiçbir zaman iddia etmedik: ‘PKK, HDP’yi geriletmek için savaşı başlattı ve HDP’ye karşı bir hamle olarak savaşı başlattı’, bunu biz kabul etmedik.”
Demirtaş, “PKK çatışmanın şiddetini düşürüp frene basabilirdi, neden basmadı” sorusu üzerine “Bunun doğrudan muhatabı bir PKK yöneticisi olur” dedi.
Bu yıl kimler konuştu?
Ulusal Demokrasi Vakfı’nın ( National Endowment for Democracy) Afganistan, İran ve Türkiye Programlarından Richard Kraemer’in moderatörlüğündeki ilk panelin katılımcıları Zaman gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdülhamit Bilici, Boğaziçi Üniversitesi’nden Koray Çalışkan, Ankara Üniversitesi’nden Baskın Oran oldu.
Ortadoğu ile ilgili olan ikinci panelde moderatörlüğü New York Times gazetesi yazarı Robert Worth yaparken ve katılımcılar ise Türkiye’nin eski Irak ve İngiltere Büyükelçisi Ünal Çeviköz, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Avrupa ve Avrasya İlişkilerinden sorumlu Bakan Yardımcısı Amanda Sloat, Ortadoğu Vakfı Türkçe Çalışmaları Merkezi Müdürü Gönül Tol idi.
Bu panelin ardından yapılacak olan tartışmada ise HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş konuştu.
“Batı ülkeleri de Türkiye de Suriye’de radikallerin besleneceği bir ortam yarattı”
Demirtaş, Suriye konusundaki bir soruyu cevaplarken, hükümete daha önce Suriye’de taraf tutulmaması konusunda uyarıda bulunduklarını ancak bunun dinlenmediğini söyledi. Batı ülkelerinin de Türkiye’nin de Suriye’de radikallerin besleneceği bir ortam yarattığını dile getiren Demirtaş, Türkiye üzerinden Suriye’ye giden yardımların çoğunun radikallere gittiğini öne sürdü. Demirtaş, “Türkiye’den şimdi radikal bir dış politika değişikliği bekliyoruz” diye konuştu.
Suriye’deki Kürtlerle Türkiye arasındaki ilişkilerin güçlenmesinin her iki tarafın da yararına olacağını söyleyen Demirtaş, Türkiye’deki bir çözümün Suriye’de de barışa hizmet edeceğini ifade etti.
Obama’ya danışmanlık yapsaydı…
Demirtaş, “Eğer Obama’nın danışmanı olsaydınız ne derdiniz?” şeklinde bir soru üzerine, “İşler bildiğiniz gibi değil derdim” cevabını verdi. Demirtaş şunları söyledi:
“O topraklarda durum başka olabilir. Bu burada raporlara yansıyana kadar başka şeye dönüşmüş olabilir. Orada büyük acılar var, gerçek olan bu. Büyük bir yıkım var, gerçek olan bu. O toprakların sahipleri olan halklar var, gerçek olan bu. Bizler gerçekten barış istiyorsak, istikrar istiyorsak oradaki bütün halkların iradesine saygı duymalıyız”
Görüşmelerden sonra basın toplantısı düzenledi
ABD’nin başkenti Washington’daki temaslarının ardından basın toplantısı düzenleyen HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, ziyareti kapsamında ABD Başkanı Barack Obama’nın Ortadoğu danışmanı Robert Malley, ABD Dışişleri Bakanı Yardımcısı Tony Blinken ve Kongre üyelerinden Adam Smith ile Beyaz Saray’da bir araya geldiğini söyledi.
“İç barış sağlanmadan olmaz”
Türkiye’de iç barış sağlanmadan, Türkiye’nin Suriye’de veya Ortadoğu’da huzura katkı sağlamasının imkansız olduğu tespitini mutahaplarına aktardıklarını ifade ederek, şöyle dedi: “Kendi iç sorunlarıyla boğuşan bir Türkiye, komşularına veya dünyanın başka yerlerine yardımcı olabilecek ne ciddiyeti ne krediyi ne takati ne de saygınlığı bulabilir. Onu yakalayabilmesi için demokratikleşme temelinde iç barışın sağlanması lazım. Şu anda Türkiye’de PKK ile hükümet arasındaki çatışmalar, sokağa yansıyan gerilimler çatışmalar giderek tırmanıyor ve bu herkesi kaygılandırıyor.”
Hükümetin baskıcı bir tutum sergilediğini ve Türkiye’de inanç, kimlik, basın ve ifade özgürlüğü noktalarında çatışma yaşandığını belirten Demirtaş, “Yeryüzünde HDP’nin söylemenin ciddiyetle dinlenmediği tek yer Ankara’dır. Sadece bizim hükümetimiz ve Cumhurbaşkanımız bizi dinlemiyor. Avrupa’nın ülkelerini geziyorum, AB kurumlarını ziyaret ediyorum, ABD’ye, Kanada’ya, Avustralya’ya, dünyanın her yerine gidiyoruz HDP olarak, bizi dinlemeyen sadece AKP dünyada. Bizi dinlemeyerek ne kazanıyor, bilemiyorum” diye konuştu.
“IŞİD’e karşı savaşta en etkili mücadele, Türkiye tarafından verilebilir”
Basın toplantısında sorulan bir soru üzerine, Türkiye’nin Suriye’de IŞİD’e destek verdiğini söyleyen Demirtaş, IŞİD’e karşı savaşta en etkili mücadelenin, samimi olması halinde Türkiye tarafından verileceğini ifade etti.
Demirtaş, “Ortadoğu’da istikrar, barış isteyen herkesin Türkiye’deki barış sürecine çok daha güçlü destek vermesi lazım yeniden masaya dönülmesi için. Bu desteklerin veya teşviklerin çağrıların yetersiz olduğunu belirttik” diye konuştu.
Türk hava sahasını ihlal ettiği gerekçesiyle düşürülen Rus uçağına ilişkin de Demirtaş, daha önceki ihlallerde nasıl uçak düşürülmediyse bu kez de daha sert bir ikazda bulunarak olayın önlenebileceğini belirtti.
Bugüne kadar neler konuşuldu, kimler konuştu?
Ortadoğu Enstitüsü, Türkiye Yıllık Konferansı’nı 2010’dan bu yana düzenliyor. 2010’da düzenlenen ilk konferansta Türkiye’nin yeni jeopolitiği ile ele geçirdiği fırsatlar ve Anayasa reformu, Kürt açılımı gibi başlıklar ele alınırken, 2011’de yapılan İkinci Türkiye Yıllık Konferansı’nda “İçeride ve Sınırların Dışında Değişim: Türkiye’nin İç ve Dış Politika Gündemi” ele alındı. 2012’deki Üçüncü Türkiye Yıllık Konferansı’nın başlığı “Yükselen bir Türkiye’nin Bölgesel ve İç Sorunları” olarak belirlenmişti. 2013 yılında yapılan Dördüncü Konferansta Suriye, Kürt sorunu ve Türk Dış Politikası masaya yatırılırken geçen yıl ise gündem Türkiye demokrasisinin geleceği, Türkiye’nin dış politikası ve Kürt sorunuydu.
2010’da Recep Tayyip Erdoğan, Ömer Çelik ve Suat Kınıklıoğlu, 2012’de İbrahim Kalın ve Yalçın Akdoğan, 2013’te Beşir Atalay ve 2014’te Efkan Ala gibi AKP’li isimler konuk edilirken bu yıl hiçbir AKP’linin katılmaması dikkat çekti.
Türkiye’nin, “yeniden şekillenen Suriye’de kendilerinin hesaba katılmadan karar alınmaması için uçağı düşürdüğünü” vurgulayan Demirtaş, “İyi bir politika yürütemiyorlar. Her halükarda biz gerilim taraftarı değiliz. Uçağın düşürülmemesi gerekirdi diye düşünüyoruz. Bana sorulsaydı ‘Düşürmeyin’ derdim. Evet sınırlarımızı ihlal etmiş, uyarın, kontrollü bir şekilde jetler onu sınırdan dışarıda çıkarabilir, ateş açıp düşürmeyecek şekilde uyarabilir, şu anda gereksiz veya Türkiye’ye kazandırmayacak yeni bir gerilim başlığımız oldu” diye konuştu.
“Washington’un bir an önce masaya dönülmesi çağrısı yeterli değil”
Demirtaş, ABD’ye geçen yıl gerçekleştirdiği ziyaretin ardından “Çözüm ABD’de değil Ankara’dadır” yönünde eleştiriler aldıklarını hatırlatarak, “ABD ziyaretimizle biz burada herhangi bir soruna doğrudan çözüm aramak için bulunmuyoruz. Netice itibariyle faydalı bir ABD ziyareti oldu” dedi.
Demirtaş, çözüm sürecine ilişkin ABD’nin tutumunun sorulması üzerine, Washington yönetiminin tarafların bir an önce masaya dönmesi gerektiğini aktardığını, kendilerinin ise bu çağrının yeterli olmadığını dile getirdiğini söyledi.
ABD’den somut bir talepleri olmadığını söyleyen Demirtaş, şu ifadelere yer verdi: “Daha önce İmralı’da, Kandil’de, Ankara’da görüşmeler yaptık. Görüşmelerin bizde ve hükümetteki tutanakları dışında kimsede detaylı bir bilgi yok. Konuşmalarımızın hiçbiri gayri meşru değil. Peki niye bu kadar gizem katıyoruz bu işe? Çünkü hükümet kendi kontrolünde tutmak istiyor bu görüşmeleri. Şimdi biz bunun biraz alenileşmesini istiyoruz. Eğer görüşmeler yeniden başlayacaksa masada mutlaka o konuşmaları izleyen, gözlemleyen ve kamuoyuyla bunu gerektiğinde paylaşan bir heyet olmalı. Şeffaflık olmalı. Masada kim haklı, kim haksız, kim çözümden yana değil, masadan çekilmeye çalışan üzerinde baskı yapmalı gözlemciler. Gözlemciler ayrıca ateşkesi denetlemeli. Kim ateşkese uymuyorsa onu sert bir şekilde eleştirmeli. Peki bunu kim yapabilir? Türkiye kamuoyunda saygınlığı olan, cümle kurduğunda ağırlığı olan, herkesin dinleyebileceği, ortak vicdanı temsil eden bir heyet olmalı. Doğrudan taraf olmamalı.”