Özellikle Haziran Direnişi’nden sonra, AKP’nin yandaşı olmanın biraz ötesine gidip onu sırtlarında taşıyan köşe yazarları ne âlemdeler?
Bir kısmı bildikleri yolda gitmekte, gittikçe ağırlaşan yüklerini kanlarının son damlasına kadar taşımaktalar.
Bir kısmı yavaş yavaş batan gemiden sıvışmanın yollarını aradılar. Kimileri buldu, kimileri bunu bile beceremedi. Sıvışanların bir kısmı sistemin fiilen dışına düşmemek, ekmek ve siyaset kapısından kovulmamak için dengeli gittiler. AKP eleştirisinin bir düzen eleştirisine dönmemesi, öyle anlaşılmaması için tüm birikimlerini en ince şekilde konuşturdular.
Kimisi timsah gözyaşı dökerek kendini aklamaya, kimisi “yanlışın karşısında, doğrunun yanında” duran, yani her devrin adamı olmayı, şahsında pazarlama yoluna, kimisi de “valla ben demiştim” büyüklüğü taslayarak, ikinci cumhuriyetin köşe yazarlığına adım atmaya çalıştılar.
Peki dünün yandaşları, bugünün mazlumları AKP’ye düşmanlaştılar mı?
Başlıkta yer alan atasözü burjuva siyasetinde de geçerli mi?
Şunu belirtelim ki, hangi yazarı örneklem alırsak alalım burjuva siyasi aktörlerin herhangi birine, herhangi bir zaman dilinde dost olabilecek bir kafa ve kalem, istese de bir daha düşmanlaşamaz. Çünkü dostluğunu kurmuş ve hatta nikahını bu düzenle kıymıştır bir kere… Onlar eleştirilerini aslında hep eski dostlarının iyiliği için yapmaktadırlar. Bazen acı söylemelerinin nedeni de dostluklarındandır. Eğer düşmandan da daha beter davranan eleştiren olursa o da işte “memleket çıkarları” içindir…
Nazlı Ilıcak’a bir bakalım…
Ne emekleri vardı değil mi? Statükonun yıkılması, demokratikleşme, darbe planlarına göğüs germe… İşte bir AKP öyküsünde olabilecek ne varsa…
Ama eğer bir son perde olacaksa orada olmaması mümkün olmayacaklardandır kendileri…
Son yazdıklarına bakacak olursanız eğer, yukarıda özetlenenleri görürsünüz.
Aslında tüm sorun cumhurbaşkanı, taban rahatsız, kurmaylar rahatsız, vekiller rahatsız, iyi çocuklar aslında, doğru söylüyorlar. “Tayyip’siz bir AKP ne iyi olurdu!” şeklinde özetlenecek, aralarda da eski günlerin hatırına Nazlı Hanım’ın aklından süze süze biriktirerek gösterdiği yol ve yöntemler… Ve buram buram kokan siyasetin yeniden dizayn edilmesi halinde eski günlerindeki yerine geri dönmek için şelaleleşen arzular…
Peki canım tamam da, bir Tayyip düşmanlığı da mı yok?
Onu da yine bir atasözü ile cevaplayalım. Hani kör ölür badem gözlü olur ya, işte Recep Tayyip Erdoğan’ın suçlarından yargılanması halinde bu yazarların olası refleksleri körün ardından ağlayanlar gibi olacaktır. Aslında çok hizmetleri olan bu şahsın örneğin yargılanmasının arkasındaki olası siyaset oyunlarını zamanı geldiğinde eski dostlar tarafından ele alınacaktır. Halkın kestiği bir hesap olması halinde bu korkunç darbe girişimi karşısında her zaman eski dostların yanında durulacaktır. Görev süresinin sonunda “Hadi bana eyvallah!” diyen bir cumhurbaşkanı karşısında ise bu kalemler “Sana yakışan da buydu!” diyecekler ve tarihe geçen büyük Türk siyasetçisi ile yakın olmanın onurunu hep birilerine hatırlatacaklardır.
Ne de olsa beraber az yol yürümediler. Yağmurunda az ıslanmadılar…
Bu haber en son değiştirildi 28 Temmuz 2018 19:46 19:46
YÖK üniversitelere bir yazı göndererek ders boykotu çağrısında bulunan akademisyen, idari eleman ve öğrenciler hakkında…
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, CHP'nin olağanüstü kurultayını hedef alarak, "Hukuki değilse bile ahlaki ve…
Leninizm’i “soteye yatmak”la eleştirip HDP ve CHP arasında salınmanın siyaset teorisini ve stratejisini ortaya koyarak…
DEM Parti Milletvekili Sevilay Çelenk, TRT'nin boykotu desteklemiş olan oyuncuları işten çıkarmasını Meclis'e taşıdı. Çelenk,…
AKP'nin kurmak istediği istibdat rejimine karşı protestolara katıldıkları için tutuklanan Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri için sıra…
İstanbul Planlama Ajansı’nın (İPA) verilerine göre, İstanbul’da dört kişilik bir ailenin ortalama yaşam maliyeti Mart…