İcraatlarınız Yapabileceklerinizin Teminatıdır
Son on üç yıllık AKP iktidarı boyunca kadınlar daha fazla cinayet ve şiddet mağduru olarak gündeme geldiler.
Son on üç yıllık AKP iktidarı boyunca kadınlar daha fazla cinayet ve şiddet mağduru olarak gündeme geldiler. Seçim dönemlerinde topluma sunulan vaatlerin yapılabilir nitelikte olup olmadığı yıllarca çok tartışılmıştır. Çok daha geçmişe gidildiğinde, iki anahtar vaatleri hatırlanacaktır. Ancak on üç yıl boyunca ülkeyi yöneten bir siyasi partinin seçim vaatlerini değerlendirirken teorik olarak söylediklerinin pratik olarak nerelere denk düştüğüne bakmak gerekir.
AKP’nin seçim beyannamesinde kadın bölümü “Kadınların hakları, refahı, sosyal hayatta karşılaştığı engellerin ortadan kaldırılması güçlü toplum hedefimiz ve kalkınmamız için vazgeçilmezdir. Kadınlarımız, toplumsal hayatın olduğu kadar ailelerimizin de temel direğidir” cümleleri ile başlıyor. Bu yaklaşıma göre, kadının önemi kalkınma ve aile kurumu üzerinden tanımlanmaktadır.
Neler Yapmışlar
Yine ‘Neler Yaptık’ başlığı altında “AK Parti olarak iktidarlarımız döneminde kadınlarımıza hak ettikleri değeri verdik ve ülkemizin gelişme sürecinde rollerini güçlendirdik. Kadınlarımıza yönelik birçok reformu bu dönemde gerçekleştirdik” ’ifadeleri yer alıyor. Bu başlıkta AKP içinden yapılan ve toplumda infial yaratan bir dizi açıklama, kısa bir tarama ile çok rahat görülebilir. Burada sadece Recep Tayyip Erdoğan’ın “Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz, o fıtrata terstir” açıklamasını hatırlatıp geçelim.
Aynı bölümde dini inançları yüzünden ayrımcılığa uğrayan kadınlara vurgu yapılırken başörtüsü yasağının kaldırılmış olması bir kazanım olarak ifade edilmektedir. AKP’li hükümetler dönemi boyunca kadın, giyimi ve kuşamı üzerinden çokça gündeme getirildi. Kadınlar üzerinden toplum adeta yeniden dizayn edilmek istendi. Başörtüsü özgürlük olarak tanımlanırken “örtüsüz kadın perdesiz eve benzer, perdesiz ev ya satılıktır ya kiralık” sözleri ile bu dönemde tanıştık.
Devam edersek; AKP’nin 1 Kasım seçim beyannamesi bir yanıyla toplumun hafızasının zayıflığına güvenerek kaleme alınmış görünüyor. Kadına yönelik şiddete dair yaklaşım “Kadına yönelik şiddet ile mücadelede sıfır tolerans ilkesini gözettik” şeklinde ifade ediliyor. AKP’nin iktidarda olduğu ilk yedi yıl kadın cinayetlerinde yüzde bindörtyüz artış olması bir yana, sayısız örnekte kadın cinayetleri sanıklarına tahrik indirimi uygulandığını biliyoruz. Kamuoyunda geniş yer bulan Münevver Karabulut cinayetinden sonra dönemin emniyet müdürünün ‘Kızlarına sahip çıksalarmış’ açıklamasının ardından yine dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Çocuğumuz öyle her nereye giderse gitsin olmaz. Yalnız bırakılan ya davulcuya ya zurnacıya…” sözleri infial yaratmıştı.
Neler yaptık bölümünden devam edelim. “Hiçbir kadının savunmasız ve sahipsiz kalmaması gerektiği yolundaki temel anlayışımızın gereği olarak, devlet kurumlarına başvuran kadınlarımıza ve çocuklarına korunma ve barınma hizmeti sunuyoruz.” 7 Aralık 2010 yılında eski kocası tarafından öldürülen Ayşe Paşalı cinayeti yine uzunca yıllar hepimizin hafızalarında yer tutmaya devam edecek. Hatırlanacağı üzere, Ayşe Paşalı eski eşi tarafından tecavüze uğradığı ve şiddet gördüğü şikayetiyle savcılığa başvurmuş, başvuru üzerine gözaltına alınan eski eşi pişmanım dediği için serbest bırakılmıştı. Tekrar yapılan şikayetler ise kimsenin umurunda olmamış ve Ayşe Paşalı gereken önlemlerin alınmaması sonucu, Aralık 2010’da eski kocası İstikbal Yetkin tarafından öldürülmüştü. Olayın basına yansımasından sonra Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, “Olay karşısında yasalarımızda eksik yok, cinayet münferit” açıklamasını yapmıştı.
Ve, elbette neler yaptık bölümü eğitim alanındaki icraatlarla devam ediyor. Eğitim alanında yapılan yeni düzenlemeler ile kız çocuklarının okullaşma oranlarının arttığı iddia ediliyor. Oysa bugün yeni eğitim sistemi ile birlikte kız çocuklarının eğitimden uzaklaştıklarına dair veriler ortaya çıkmaktadır. Öte yandan, Türkiye’de okuma yazma bilmeyen kadın nüfus oranı erkeklerden beş kat fazladır. Çocuk yaşta gelin edilenler kız çocukları ise, hala en büyük yaramız. Aynı beyannamenin ilerleyen kısmında “kadınlar ile okuldan erken ayrılan kız çocukları için eğitim programları düzenlemekteyiz” ibareleri ile bu durum tescillenmektedir.
Kadın istihdamı konusunda ise, sigorta prim işveren payının belirli oranlarda devlet tarafından karşılanması ve sunulan kredi imkanlarından övgü ile söz ediliyor. Ancak son verilere göre, Türkiye de kadın istihdamının %27 olduğunu ve bu oranın önemli bir kısmını aile işçisi olarak çalışan tarım işçilerinin oluşturduğunu belirtip geçelim. Kadınların evlerde parça başı güvencesiz çalışma yaşamları da bir başka problem olarak karşımızda duruyor.
Neler Yapacaklarmış
Seçim beyannamesinin kadın bölümü ile ilgili neler yapacağız bölümüne gelince;
Kadının toplumsal rolünün güçlendirilmesi siyasette karar alma mekanizmalarında daha fazla söz sahibi olması gibi kimi hamasi söylemleri geçelim. Örneklemeye çalıştığımız zihniyet, söylenenin aksine kadını toplumsal alanda daha zayıf ve korumasız hale getirmektedir bunun sayısız örneği var.
Daha somut vaatlere gelince, mobil eğitim ekiplerinin kurulması ve özellikle kadınlara ve kız çocuklarına eğitim vermenin hedeflenmesi, kız çocuklarının okuldan kopmalarını veri olarak kabul etmek anlamına gelmektedir.
“Kadın istihdamının arttırılmasına dönük kadınların iş gücü piyasasına daha kolay girmesi ve iş ve aile yaşamının uyumlu hale getirilmesi” ifadeleri bir netlik taşımamakla birlikte esnek çalışma ve derin sömürü modellerini akla getiriyor.
“Kadınların iş hayatına tutunmaları için kaliteli ve hesaplı kreş imkanları sunulması” ise kadınların yıllardır dillendirdikleri güvenilir ve rahat ulaşılabilir ücretsiz kreş talebinin çok uzağındadır.
Doğum izinleri konusunda ise, adeta kadınlarla pazarlık yapılmaktadır. İlk çocuk için 2 ay, ikinci çocuk için 4 ay, üç ve üzeri çocuk için ise 6 ay yarı zamanlı tam ücretli çalışma hakkı tanınacağı belirtilmiş. Önerilen bu model, kendi içinde barındırdığı garabetin yanı sıra doğumdan sonra 6 ay ücretli izin talebini hiçbir şekilde karşılamamaktadır.
Ve kadına yönelik şiddeti önlemeye dönük kimi yasal düzenlemeler yapılacağı kabaca ifade edilerek bu bölüm noktalanmış.
AKP’ nin seçim beyannamesinde bir diğer bölüm “Aile çocuk ve dinamik nüfus’ olarak geçmektedir. Hatırlanacağı üzere, Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı yerine kadın örgütlerinin bütün itirazlarına rağmen Recep Tayyip Erdoğan “Biz muhafazakar demokrat bir partiyiz bizim için aile önemli” diyerek aile ve sosyal politikalar bakanlığının kurulduğunu söylemişti. Ve bütün bu süreç boyunca da kadın haklarından bahsederken, kadın kimliği silikleştirilmiş ve kadın aile kavramının bir parçası olarak ifade edilmiştir.
Bu bölümde de kadına yönelik şiddet kavramı ailenin korunması ve kadına yönelik şiddetin engellenmesi şeklinde yer buluyor. Bu vurgu aslında şiddet gören kadınların devlet kurumlarına başvurduklarında eşleri ile uzlaştırılıp eve geri gönderilmelerinin bir başka ifadesidir. Evlilik öncesi eğitim programlarında ise, kadınlara ne vaaz edildiği hepimizin malumu. Bu konuda ilk akla gelecek isim Sibel Üresin’dir. İstanbul’un değişik ilçelerinde aile içi iletişim seminerleri veren Üresin, çok eşlilik yasal olsun çıkışıyla hatırlanacaktır. Basına yansıdığı ve sansasyon yarattığı için çok gündeme geldi ancak daha az sansasyonel seminerlerde de çok farklı şeyler anlatılmıyor. Tabi ki bu bölüm de doğum oranlarının arttırılması için kimi teşviklerde sunuluyor. Yine AKP’ye yakışır bir tüccar zihniyeti ile ilk çocuk için 300, ikinci çocuk için 400, üçüncü ve sonraki çocuklar için ise 600 lira doğum hediyesi vaat ediliyor. Evet, AKP’nin çocuklarımıza biçtiği fiyat listesi bu şekilde. Ve kamu kaynaklarını yağmalarken, Bilallere gemicikler alınırken bizim payımıza da bu düşüyor adı da hediye olarak kodlanıyor.
Daha da uzayabilir bu liste. Özet olarak, AKP cephesinde yeni bir şey yok. Bugüne kadar yaptıkları yapacaklarının teminatıdır. Ya da Erdoğan’ın sık kullandığı bir deyim ile bitirelim. “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz!”