İlerici, yurtsever, cumhuriyetçi yurttaşlara

Bu ülkenin aydınlık yarınlarını kime emanet edeceğiz? Üç gün sonra yeni anayasada Kürt sorunu çözülüyor diye yeni anayasaya onay vermeyeceklerinin garantisi var mıdır? Tayyip Erdoğan’ın nasıl milletvekili olduğunu hatırlayın, Baykal’ın rolünü...

Yıllar önce TKP olarak memleketin küçük bir kasabasına gitmiştik. Daha önce hiç gitmediğimiz, tek bir üyemizin bile bulunmadığı bir sahil kasabasına. Seçim mitingi yapacaktık. Meydanda otobüsümüzü durdurduk, belediye binasını aramaya başladık.

Meydana bakan bir ara sokaktaki kahveye girdik, belediye binasını sorduk. Hayırdır, nereden diye sorduklarında mitingimiz var, sizi de bekleriz, TKP’liyiz dedik. Kahvenin üç dört masası ayaklandı, gelin gençler, bizi izleyin dediler. Paralel sokaktaki başka kahveye gittik. Bize refakat edenlerin, kahvede oturanlar söyledikleri hala dün gibi aklımda: “Aha arkadaşlar, gerçek gomünistler bunlar, Türkiye Gomünist Partisi, buraya da geldiler, bir daha bize gomünist falan demeyin, biz Halk Partiliyiz”!

Yıllardır bu ülkede sol denilince akla hep CHP geldi. Karaoğlan umut oldu, İnönü umut oldu, Kılıçdaroğlu umut oldu. Geriye kalan umuttan başka bir şey değildi.

Yıllardır bu ülkede gericiliğin, faşizmin, emperyalizmin ve patronların yapmadığı şey kalmadı. Kızdınız, öfkelendiniz, memleket elden gidiyor dediniz, bu kadar da olmaz diye dişlerinizi sıktınız. Sonra oylar boşa gitmesin diye sandıktan yine CHP çıktı. Sivas’ı gördük, yolsuzluklar gördük ve bir de üstüne üstlük gericiliğin, sermaye düzeninin gerilemesini bırakın daha da güçlenmesinin önüne geçilemedi.

Bir tane CHP’miz vardı, şimdi bir de HDP’miz var.

Barajı geçerse kurtulacağız, AKP’yi indiriyoruz, onu başkan yaptırmayacağız dediler. Karaoğlan vardı, İnönü vardı şimdi Kılıçdaroğlu ve Demirtaş var. Yine umut diye karşınıza çıktılar, geriye yine umuttan başka bir şey kalmadı.

Umut karın doyurmuyor, doyurmadı, ama sakın umudunuzu yitirmeyin! Mesele umudunuzu nereye bağladığınız!

Yıllardır anlatmaya çalıştık bu lanet düzenin nasıl değişeceğini. Önce düzeni karşıya almak gerekir dedik. Sonra güveneceğiniz tek şey sandığa gidip oyunuzu atmanız değil dedik. Çünkü sandığın ince deliğine bıraktığınız oyunuz artık sizden çıkıyor, vekaleti veriyorsunuz. Vekalet verdiklerinize umut bağlıyorsunuz, umudunuz yine evinizde seçim sonuçlarıyla kararıyor!

Doğrusunuz, haklısınız, ben de sosyalistim ama… dediniz, gerçekçi olmak gerek diye söze devam ettiniz. Bu ülkenin kurtuluşu için sosyalistlerin başa gelmesi hep zor görüldü. Seçim barajı ve adaletsiz seçim sistemi başta olmak üzere bir sürü gerekçe sıralandı…

Peki düzen solunun, düzen muhalefetinin başa gelmesi kolay mı? Başa geldiler de başardılar mı?

Bundan iki yıl önce milyonlarcanız sokaklara çıktınız. Çünkü vekalet verdikleriniz AKP’nin dediğim dedik, çaldığım düdük politikalarına dur diyemedikleri için… Mecliste muhalefet edemeyenlere muhalefetin, direnişin, mücadelenin nasıl olacağını siz gösterdiniz.

Tencerenizi, tavanızı, bayrağınızı, maskenizi, baretinizi aldınız sokaklara çıktınız. Barikatlar kurdunuz, barikatlarda duran gençlere yemek dağıttınız.

Eğer AKP son iki yılda sendelediyse, eğer AKP iktidardan düşüyor gibi olduysa, bu senin eserindi cumhuriyetçi kardeşim…

Çünkü, bütün dünyada diktatörleri, baskıcıları ve hukuk tanımazları iktidardan indirecek tek güç halkın örgütlü gücüydü. Gezi Parkı’nda ağaçları kesmeye gelenlere karşı ateşlenen kıvılcım bütün ülkede Haziran Direnişi’ni başlatmıştı.

Bu ülkede diktatörlerin nasıl devrileceğini öğrendik, öğrettiniz… Muhalefet edemeyenlere, mücadele veremeyenlere çekilin aradan dediniz, verdiğiniz vekaleti geri almıştınız.

Ama 1 Kasım seçimlerinde yine sizin umudunuzu çaldılar, yine sizden vekalet istediler.

Yine yapamadılar. Bugün AKP yüzde 50 oy almışsa, bu en başta düzen muhalefetinin beceriksizliğinin sonucudur. Düzen solu, düzen muhalefeti yenilmiştir bir kez daha…

Bir umudunuz daha vardı. Direndiniz gaza, copa ve hatta bombaya, gençlerimiz öldü, bedelini ödediniz, ülkemizin bu gidişatına son verecek bir düzlük olabilir diye düşündünüz. Olmadı…

Çünkü düzen muhalefetiyle olmazdı…

Bu ülkenin aydınlık yarınlarını kime emanet edeceğiz? Üç gün sonra yeni anayasada Kürt sorunu çözülüyor diye yeni anayasaya onay vermeyeceklerinin garantisi var mıdır? Tayyip Erdoğan’ın nasıl milletvekili olduğunu hatırlayın, Baykal’ın rolünü…

Daha 1 Kasım seçimlerinden hemen önce seçim hükümetine bakan verenlerden, Meclis’te tezkereye evet oyu verenlerden ne beklenebilirdi ki? Söyledik, sözümüzü duyuramadık.

Biz de kabahatliyiz, bu yüzden…

1 Kasım seçimleri moralini bozmasın, umudunu köreltmesin. Bu seçim “yönlendirilmiş” bir seçimdir. Seçim öncesi yaşanan çatışma ortamı, Suruç ve Ankara Katliamı, MHP oylarına yapılan manipülasyon, bu ülkenin emekçilerinin sandıkta bir kere daha kandırılmalarına neden olmuştur..

Bu ülkenin insanlarına kızmıyoruz ve güveniyoruz. Çünkü biliyoruz ki, halkımız boyun eğmeyip ayağa kalktığında kandıranlar soluğu ya Malezya’da ya Endonezya’da ya Katar’da ya da Suudi Arabistan’da alacaktır.

Örnekleri çoktur.

Tıpkı sokakta kazanılanın sandıkta çalınması örneklerinin çokluğu gibi. Bugün de böyle oldu. Haziran’da sokaklarda özgürlüğünüzü vermeyeceğinizi gösterdiniz, sandıkta umutlarımız heba oldu.

Ancak sokakta kazanılanın sandıkta heba edilmediği örnekler de vardır.

Yeni bir mücadele dönemi başlamalıdır. Yeni bir gerçek sol hareketin temelleri atılmalıdır. Amasız, fakatsız, adıyla sanıyla sosyalist Türkiye demekten çekinmeyelim… Laik bir Türkiye istiyorsak, bağımsız bir Türkiye diyorsak, insanca yaşamdan yanaysak yeni bir derleniş dönemi başlamalıdır.

Ülkemize gerçek bir sol lazım. Tıpkı hava gibi, su gibi, ekmek gibi…