Son olarak Ahmet Davutoğlu’nun “CNN International” kanalında gazeteci Christiane Amanpour’a verdiği röportajda ve ardından G-20 zirvesi öncesinde Antalya’ya giden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı açıklamalarda dillendirilen IŞİD’e karşı Suriye’de bir operasyon yapılması ihtimali kamuoyunu meşgul ediyor.
AKP’nin kaybeden tezlerinin ve Rusya’nın müdahalesiyle Suriye lehine değişen dengeleri düzeltmek için son bir şansa sahip olduğunu değerlendirdiği düşünülebilir. Ancak AKP’den gelen açıklamalarda her ne kadar kararlı bir tablo çizilmeye çalışılsa da sürekli olarak Türkiye’nin tek başına bu operasyona kalkışmayacağı ve bir koalisyon ve maddi destek arayışında olacağı da söyleniyor.
Erdoğan’dan aynı türkü: Dost ülkeler de bu noktaya gelmeye başladı
15-16 Kasım’da yapılacak G-20 zirvesi öncesinde Antalya’ya giden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, gazetecilere yaptığı açıklamada, IŞİD’e karşı Türkiye’nin gerek kendi başına gerek kollektif olarak attığı ve atacağı adımlar olduğunu ileri sürerken ABD’ye İncirlik’in yanı sıra diğer üsleri de açabileceklerini söyledi. Ama söyledikleri arasında daha önemlisi Türkiye’nin tezi olan ancak hiç kimse tarafından ciddiye alınmayan ‘tampon bölge’nin söz konusu olmadığını söylerken ABD’nin geçtiğimiz ay neredeyse tamamen sonlandırdığı ‘eğit-donat’ programının sürdürüldüğünü iddia etmesi oldu.
Erdoğan, açıklamasında Rusya’ya karşı “Çevredeki ülkelerin DAİŞ’i vuruyoruz diye sivilleri, Bayırbucak Türklerini vurması hoş karşılanmaz. Bunu kendilerine de hatırlattık, söyledik, söylüyoruz.” derken bu kez de ‘terörden arındırılmış bölge’ tezini ileri sürdü. Erdoğan, “Terörden arındırılmış bölge konusunda dost ülkeler de bu noktaya gelmeye başladı. Uçuşa yasak bölge konusunda kara operasyonu konusunda da olumlu gelişmeler var. Bu da artık kabullenilmiş durumda. Biz yaşadığımız için birçok şeyi tespit edebiliyoruz. Onlar dışında.” derken PYD’nin Fırat Nehri’nin batısına geçmemesi konusunda kararlı olduklarını da ifade etti.
Erdoğan bu açıklamaların ertesinde yaptığı bir başka açıklamada ise, “Biz bunun karşısında 3 madde getiriyoruz. Diyorum, gelin eğit-donatı yapalım, terörden arındırılmış bölgeyi ilan edelim. Gelin, uçuşa yasak bölge ilan edelim ve bu işi çözelim.” de dedi.
Esas olarak ‘terörden arındırılmış bölge’ de yeni bir tez değil. Geçtiğimiz Temmuz ayında da IŞİD’den arındırılmış bölge oluşturulması konuşuluyordu. IŞİD’den arındırılmış bölge batıda Azez, doğuda Fırat Nehri ve güneyde ise Al Bab’a kadar uzanacak yaklaşık 4 bin kilometrekarelik bir alan. O dönemde Nusra Cephesi de bu alandan çıkarak yerini Türkmen çetelerine bırakmıştı.
Ancak aradan geçen sürede, Suriye’de artık Rusya da var. Dahası ABD’den yapılan tüm açıklamalarda savaş alanında IŞİD’e karşı en başarılı unsurun da PYD-YPG güçleri olduğu da sürekli olarak vurgulanıyor. Abdülkadir Selvi de geçtiğimiz günlerde ABD’nin elinde iki seçenek olduğunu yazmıştı. Yine de bu tabloda, Erdoğan’ın sözlerinin gerçekliğinden en azından şüphe duymak için yeterli neden var.
Davutoğlu: Eğer koalisyon ve çok iyi bütünleşmiş bir strateji varsa
Ahmet Davutoğlu ise “CNN International” kanalında gazeteci Christiane Amanpour’a verdiği röportajda, “Kara gücü, hep birlikte konuşmamız, paylaşmamız gereken bir durum. Hava ve kara operasyonu olmak üzere bütünleşmiş bir stratejiye ihtiyacımız var. Ancak Türkiye tek başına tüm yükü üstlenemez. Eğer koalisyon ve çok iyi bütünleşmiş bir strateji varsa, Türkiye her anlamda rol almaya hazırdır” diyerek daha diplomatik bir dil kullandı.
“Kara operasyonu da dahil mi?” sorusu üzerine Davutoğlu, “Evet, elbette. Bütünleşmiş bir stratejiye ihtiyaç var.” derken röportajın devamında da “Biz hemen hemen her gün ya da haftanın birçok günü koalisyon içinde IŞİD’e karşı hava operasyonu düzenliyoruz. Ancak bu yeterli değil. Biz bunu gözlemliyoruz. Şimdi biz müttefiklerimize aylardır önerdiğimiz gibi, yine güvenli bölgeye sahip olmayı ve IŞİD’i sınırlarımızdan uzağa itmeyi öneriyoruz” dedi.
Türkiye’nin Suriye’ye karadan girmek için şartı var
Öte yandan Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş da Meclis’te gündeme ilişkin açıklamalarda bulunurken “Suriye’de kara harekatı ortak bir eylem planı çerçevesinde uygulanırsa bir anlam ifade eder.” diyerek alınan bir karar olmadığını görüşmelerin sürdüğünü açıkladı. Bu açıklama Davutoğlu’nun ‘koalisyon ve iyi bütçelendirilmiş strateji’ formülü ile benzer bir durumu işaret ediyor.
AKP’li Rektör Laçiner: Hedefler farklı
Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) Başkanı ve Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Rektörü Sedat Laçiner, gündeme getirilen ‘Suriye’ye kara operasyonu düzenlenmesi’ ihtimalini ve olası sonuçlarını değerlendirirken, bu tarz bir operasyonun ABD ölçeğindeki ülkeler için bile çok maliyetli olduğunu ve büyük riskler taşıdığını belirtti.
İttifakın hedefleri arasında uyumsuzluk bulunduğuna dikkat çeken Laçiner, Türkiye’nin öncelikli hedefinin Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad olduğunu, durumun Kürt meselesini de ilgilendiren boyutu nedeniyle de çıkar çatışması yaşanacağını kaydetti.
Laçiner bile, Türkiye açısından bu sınırları vurgulamak zorunda hissediyor.
Demokratik Suriye Güçleri Haseke’de ilerliyor
Öte yandan, Türkiye’nin planlarını bozacak bir diğer gelişme ise Haseke civarında yaşanıyor. YPG’nin de dahil olduğu Demokratik Suriye Güçleri (DSG), Suriye’nin kuzey doğusundaki Haseke iline bağlı El Havl ve Şeddadi ilçelerinin örgütten alınması için savaşıyor.
Haseke’nin güneyine düşen El Havl ve Şeddadi, 2 yıldır IŞİD işgalinde ve DSG bu hafta El Havl’a bağlı stratejik kasaba olan Hatuniye’ye girdi. Hatuniye, Hol’un kuzeyinde yer alıyor ve Hol’a 3 kilometre uzaklıkta bulunuyor.
Operasyonla ilgili konuşan DSG Sözcüsü Talal Sülo, DSG’nin şimdiye kadar 360 kilometrekarelik bir alanda 50 köy ve birçok yeri IŞİD’ten aldığını belirterek Koalisyon güçlerinin desteğinde El Havl’da etkili bir şekilde savaştıklarını açıkladı. El Havl ve Şeddadi alınırsa IŞİD’in Irak bağlantısı kesilecek ve bununla Rakka’nın alınması kolaylaşacak. DSG’nin Haseke’de başarılı olması halinde sıranın Rakka operasyonuna geleceği öngörülebilir.
Erdoğan’ın fetih hevesleri
AKP açısından temel belirleyen, 1 Kasım seçimlerinde içeride bulduğu desteği nasıl okuduğu olacak. Eğer, bu sonuçları, nihai olarak, istikrar ve hükümetin kurulması için bir destek olarak belirli sınırlar içerisinde kabul ederse tüm bu tartışmaların masadaki konumu güçlendirmek için bir tür blöf olarak görülmesi mümkün. Buna karşın eğer sonuçları kendisinin “kayıtsız, şartsız” onaylanması olarak görüyorlarsa bu durumda Türkiye gerçekten de büyük bir maceraya atılıyor olabilir.
AKP’nin bir süre daha seçim sonuçlarının yarattığı atmosferden yararlanarak kendi alanını devlet gücünü de kullanarak karşıtları aleyhine genişleteceği kesin, ancak yukarıdaki tercih bir süre sonra belirginleşecek.
Bu noktada Türkiye’nin içeride dahi IŞİD’e karşı mücadele etmediği, göstermelik operasyonlarla gözaltına alınan IŞİD’lilerin adliyeye dahi götürülmeden serbest bırakıldıkları bir ortamda aynı anda Suriye, IŞİD, Nusra Cephesi ile sınırdaş olacak bir savaşa Türkiye’den onay çıkması hiç de kolay değil.
Tüm bu tablo içerisinde Erdoğan’ın fetih heveslerinin karşılığının olmayacağı söylenebilir. Tıpkı örnek aldığı Turgut Özal’ın “bir koyup üç alacağız” dediği ABD’nin Irak’a ilk müdahalesinde olduğu gibi hayaller ve gerçeklerin bir bedeli oluyor.
Bu haber en son değiştirildi 13 Kasım 2015 12:07 12:07
GSS prim borçları için düzenleme geliyor. Buna göre yaklaşık 2 milyar TL'lik prim borcu silinecek.
AKP Grup Başkanvekili Leyla Şahin Usta, aile hekimlerince verilen raporların ücretlendirilmesiyle ilgili düzenlemeye gidileceğini belitti.…
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, "Kreşlerle ilgili hiçbir yazımız yok. Bahsettikleri yazı anaokulu ve anasınıfları ile…
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, belediyelere kreşler konusunda gönderilen ve tepkilerin ardından…
Eğitim-İş Genel Özlük-Hukuk ve TİS Sekreteri Yeliz Toy tarafından yapılan açıklamada "Belediyeler kreş açtığında yoksul…
Ayhan Bora Kaplan suç örgütüne ilişkin 61 sanığın yargılandığı davaya devam edildi. Savunma yapan sanık…