KCK ateşkes ilan edecek

Cemil Bayık, Azadiya Welat gazetesinde çıkan makalesinde 6-7 Ekim’de Kobanê eylemleriyle çarpıcı değerlendirmeler yaparken AFP’ye verdiği demeçte ise KCK’nin ateşkese hazır olduğunu söyledi.

Öcalan AKP’yi kurtardı

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık Azadiya Welat gazetesindeki köşe yazısında, 6-7 Ekim olaylarında AKP’yi yıkacakken hükümetin Abdullah Öcalan’dan yardım istediğini ve Öcalan’ın buna engel olduğunu ifade etti.

Bayık yazısında şu ifadelere yer verdi: “6-7-8 Ekim serhildanı sadece Kürdistan’ın tüm parçaları ve Türkiye’yi hareketlendirmemiş, dünya halklarını da harekete geçirmiştir… Kürt halkının öfkesi karşısında Tayyip Erdoğan ve AKP hükümetinin dizleri titremiştir… İmralı’ya gitmişler, Önder Apo’ya bu eylemleri durdurması için ricada bulunmuşlardır. Bu başvurular sonucu Önder Apo bir mesaj yayınlamış; Kürt Özgürlük Hareketi’ne haber göndermiş, 6-7-8 Ekim Kobanê direnişiyle dayanışma serhildanları böyle durdurulmuştur. Yoksa Kürt halkı öldürülen onlarca gencin intikamını alacak biçimde serhildanı büyütecek ve AKP iktidarını yerle bir edecekti.”

Ateşkese hazırız

KCK lideri Cemil Bayık, Fransız haber ajansı AFP’ye verdiği demeçte ateşkese hazır olduklarını, ancak ordunun operasyonlara devam etmesi durumunda karşılık vereceklerini kaydetti.

Kendilerinin savaş değil barış istediğini söyleyen Bayık, “Bu sorunu savaş yoluyla çözmek mümkün olsaydı, uzun zaman önce çözülürdü” diyen Bayık, son çatışma sürecini PKK’nin başlatmadığını, kendilerinin yalnızca meşru öz savunma yaptıklarını savundu. KCK lideri, PKK gerillalarının kendini koruduğunu, henüz bir savaşa girmediğini ileri sürdü.

Öte yandan Med Nuçe TV’de Erdal Er’in programına katılan Kongra-Gel Eşbaşkanı Remzi Kartal da PKK’nin 11 Ekim Pazar günü tek taraflı eylemsizlik kararını açıklayacağını duyurdu.

KCK’nin geri çekilme stratejisi

Önceki gün Besê Hozat’ın bir köşe yazısı aracılığı ile ifade ettiği, “AKP’nin savaş konseptinden hesap sormak ve 1 Kasım seçimlerinde HDP’nin işini kolaylaştırmak” amacıyla atılacak adım, T24 yazarlarından Celal Başlangıç tarafından 11 Ekim günü KCK’nin tek taraflı ateşkes ya da eylemsizlik çağrısı yapılacağı şeklinde yorumlanmıştı.

Bu değerlendirmelerin birkaç sebebi ve yönü olduğu düşünülebilir. Tayyip Erdoğan’ın Suruç katliamı ile birlikte başlatmış olduğu ve özellikle Kürt illerinde başlatılan saldırı konsepti son süreçte devlet katında da karşılık bulsa da, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın geçtiğimiz hafta içerisinde yaptığı TSK’nın kent merkezlerinde çatışmayacağı yönündeki açıklaması Erdoğan’ın bu dayatmasının bir sınırı olduğunun işareti olarak görülebilir.

Diğer taraftan, 7 Haziran seçimlerinden önce HDP’nin barajı geçememesi durumunda PKK’nin ayaklanma çağrısı yapacağı ve özerklik ilanlarına girişeceği değerlendirmesi tersine döndü. Böyle bir ihtimalin düşük olmasının yanı sıra, barajı geçmiş olan HDP’nin düzen içi siyasetin alanlarında pozisyon almaya çalışırken ortaya çıkan çatışmalı durum Kürt siyasi hareketinin özerklik mücadelesini elinin zayıf olduğu bir konjonktürde ve istemeyeceği şekilde devreye sokmaya itti. Sonuçtan gelinen nokta itibariyle baskı ve zulüm Kürt emekçilerinin AKP cenahına geçmesi ile sonuçlanmasa da direniş büyük bir halk savaşına döndürülemedi. Ortada siyasi alanda yeni bir dengenin oluşup oluşamayacağı tartışılmaya başlandı. Askeri alan içinse şu anda çok fazla yorum yapma şansı bulunmuyor.

KCK’nin geri çekilme stratejisi olarak okunabilecek son süreç arkasında onlarca ölü bırakıyor. Cemil Bayık’ın yaptığı açıklama ile birlikte Kürtlerin tartışmasız liderinin Abdullah Öcalan olduğu mesajı verilirken büyük ihtimalle bu geri çekilme hamlesinin önemli yönlerinden birini bu başlık oluşturacaktır.

Çünkü KCK önderliği tarafından ne 6-8 Ekim olaylarının hemen sonrasında, ne Dolmabahçe mutabakatı esnasında, ne de Newroz’da Öcalan’ın çağrısı yayınlandığında bu başlıkların AKP’nin yıkılmasını engelleyeceği deklare edilmiyordu. Hatta 7 Haziran seçimleri öncesinde televizyonda canlı yayına çıkan Besê Hozat ve Cemil Bayık, seçimlerden sonra kurulacak meclisin yeni Anayasa yapmakla yükümlü bir “Kurucu Meclis” olması gerektiğini dile getiriyorlardı.