Komünizm şart!
Kamil Tekerek, bu yazısında komünist ideolojinin bugünlerde neden daha da önemli bir seçenek olduğunu anlatıyor
Komünizmin anlaşılmasının bir karmaşık tarafı var, bir de sade olan tarafı.
Komünizmin dünya üzerinde nasıl şekilleneceğini ve sosyalist bir sistemden geçiş mekanizmalarını teorik olarak uzunca tartışabiliriz.
Bunu başka yazılara ve tartışmalara bırakalım.
Bugün ülkemiz başta olmak üzere bütün dünyada komünizmin evrensel ideolojisinin saf anlamıyla toplumda yarattığı karşılıklar üzerinden hareket etmekten bahsediyoruz.
Kimileri için dinsizlik, geçmişte daha fazla olmak üzere Moskof uşaklığı, bazen bölücülük, bazen nazizm gibi bir şey… Listeyi uzatabilirsiniz. Komünist düşünce ve eylem ile ilgili kara çalmaların sonu gelmez.
Ancak saf anlamıyla kendini komünist olarak görenlerden tutun, bu işi örgütlü mücadele pratiğine dökmüş olanların temel isteği ve dileğini yazının başlığında ifade etmeye çalıştık.
Evet, komünizm şart! Neden mi?
Çok açık. Kapitalist emperyalist barbarlık hız kesmeden yoluna devam ediyor, daha doğrusu etmekten başka şansı yok.
Modern kölelik sistemi, kendi köklerini asla reddetmeyecek ve modern işçi sınıfına sadece kendinin yarattığı bazı gölgeler ile kavga verebileceği salık verilecek. Örneğin, sömürüyü sorgulamayın, yalnız tüketim kültürü ile kavga edebilirsiniz denilecek. Bu bize yetmiyor ki o yüzden komünizm şart diyoruz.
Tüm dünya üzerinde emperyalistler yayılmacı, emekçilere karşı saldırgan ve aslında ideolojilerinden asla taviz vermeyecek şekilde yola devam edecekler. O yüzden biz de kendi ideolojimizden taviz vermeyelim diyoruz. Örneğin Venezuela. Emperyalist saldırganlık ve intikamcılık yıllarca uğraştı ve sonunda Chavezciler seçimle iktidardan düştüler. O yüzden şimdi daha gür bir şekilde komünizm şart demek gerekiyor.
Ülkemizde gericilik yaygınlaşıp, derinleşirken bir yandan da işbirlikçi sermaye sınıfı ve iktidar, kapitalist sistemin bekası adına bölgesel savaşlar dahil olmak üzere, kendi halkına tankla, topla, tüfekle saldırmaktan vazgeçmiyor. Son günlerde olanları bir düşünün.
Türkiye’nin Musul’a asker göndermesinin savaşı tetiklemeyeceğini düşünen var mı? Ya da askerleri geri çektim deyince savaş ihtimalinin azaldığını. Obama’nın telefon açarak “Irak’ta savaş istemiyoruz” dediği Tayyip Erdoğan sanıyoruz ki, ABD’nin “bizden bağımsız savaş çıkartmayı aklından bile geçirme” dediğini anlamıştır herhalde. Üzerine zaten NATO’nun Türkiye’nin sınır güvenliğini alacak olması her şeyi açıklıyor gibi. O zaman bölgeye NATO gelmiş oluyor. Peki NATO uçakları bizi IŞİD’den de koruyacak mı? Arada yanlışlıkla Suriye ya da Irak ordusunu bombalamazlarsa herhalde koruyacaklardır.
Türkiye Katar’a üs açacak, İslam ittifakı adı verilen işbirlikçi birliklerde yer alacakmış. Bunların nereye denk düştüğünü varın siz düşünün.
Rusya’ya dayılanmanın bir adım sonrasının İsrail ittifakını gündeme getirmesi de hiç şaşırtıcı olmadı.
Suriye’deki meşru iktidarı çökertmeye çalışıp, başarısız olunca bölgede başka şekilde alan kapmaya çalışan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin dışarıda yapamadığı savaşı ülke içine taşımak konusunda bu kadar istekli davranmasına da şaşırmamak gerekiyor.
Aynı anda sömürüden asla vazgeçmeyecek olan egemenler ise asgari ücret komisyonları ve taşeronu kaldırma palavraları ile işçi sınıfının ağzına bir parmak bal çalmaya devam etmek isteyecekler. Ülkemizde yakın zamanda ücret artışının işçilere nasıl bir yük olarak geri döneceğini canlı bir şekilde yaşayacağız. Veya patron sınıfının taşeronu kaldırma suretiyle daha karlı bir sistem kurmaya çalışmasına tanık olunacak.
Dolayısıyla dönüp dolaşıp aynı noktaya geliyoruz. Lafı da fazla dolandırmanın alemi yok. Başta dediğim gibi sosyalizmin komünizmi nasıl önceleyeceğine dair teorik bir tartışma yapmıyoruz. Bahsettiğimiz şey sade bir şekilde bu fikrin yayılması.
Komünizmin evrensel sayılacak ideolojisi ve belli tarihsel kesitlerde insanların kafasında bir çıkış yolu olarak görünmesi mümkündür. Büyük bir baskı altında olmak, iç savaş tehdidine maruz kalmak, sömürüyü her geçen gün iliklerine kadar hissetmek, ülkenizin sizin düşüncelerinizin tam zıddı şekilde emperyalizm uşaklığında dört nala gidiyor olması sizi bu fikre yaklaştırır.
Bugünlerde biz de komünistiz, zaman komünist harekete katılma zamanı gibi sözleri daha fazla duyar ve daha fazla insanın bu mücadeleye katıldığını görür hale geldik. Adalet, eşitlik ve özgürlük arayışı ne yaparsanız yapın yok edilemiyor.
O yüzden komünizmi biraz daha fazla telaffuz etmek iyi olacak gibi görünüyor.