Reklam
Kategoriler: Köşe Yazıları

Milliyetçilik ve liberalizm

Reklam

Haziran Direnişi sonrasında, Türkiye’nin siyasi haritası resmedilmeye çalışıldığında, temel ideolojik temsiliyetlerin bu haritadaki ağırlıkları ve koordinat noktaları tartışılmış ve belli bir çerçeve çizilmeye çalışılmıştı. Ulusal solun kaybettiği, liberal solun bittiği gibi önermeler öne sürülmedi değil. Sosyalist solun ise önünün açık olduğuna dönük değerlendirmeler yapılmış, ancak, bugün sosyalist hareketin geriye çekileceği, Haziran’dan sonra, hemen hemen kimsenin aklına gelmemişti.

Bütün bu değerlendirmeleri bir siyasal analiz konusundan çıkarmak ve bir mücadele başlığı haline getirmek en doğrusu idi. Örneğin, liberal solun, Haziran Direnişi ile birlikte tarihsel olarak yanlışlandığını sıkça belirtmek gerekiyordu ve liberalizmin sol saflardan püskürtülmesi için daha fazla çaba gösterilmeliydi.

Bugün ülkemizin ve emekçi sınıfların kurtuluşunun tek gerçek yolunun sosyalist seçenekle mümkün olacağını ortaya koymak için güçlü bir ideolojik ve siyasal mücadele içinde olmamız gerekiyor. Burjuva düzen içindeki gelişmeler bağlamında, karşıya alınacak temel güçleri belirlenmesi ile birlikte, sosyalist hareketin, kendi alanını genişletmesinin yolu buradan geçiyor.

Ülkenin içinde bulunduğu tabloyu betimlemeye, sanırız, çok fazla ihtiyaç yok. Bu tabloda, emekçi sınıflara dayatılan iki siyasal paradigmanın, emekçi sınıflar açısından büyük bir tehdit oluşturduğunu yazarak devam edelim.

Kürt sorununda bugün gelinen durum, çatışma ortamı ve bu durumun toplumsal etkisi, bir yandan milliyetçiliği diğer yandan ise bu milliyetçiliğin karşıtı olarak sunulan liberalizme alan açtığını tespit etmemiz gerek. Bugün tartışma ekseni, çatışma-çözüm kavramları üzerinden, iki siyasi paradigmanın baskın tonlarıyla birlikte şekilleniyor. Bir yandan faşist saldırılara kadar varan ve  toplumu saran bir milliyetçilik, diğer taraftan AKP karşıtı gibi görünen ve Kürt sorununda çözüme işaret eden liberal bir etki. Bu iki paradigma, bazı siyasi güçlerin temsil ettiği görüşler olmanın ötesinde, bugün toplumda tavır oluşturmanın referansları hale gelmesinden dolayı ciddi ve bir o kadar da tehlikeli bulunmalıdır.

Sokak gösterileri, Kürt emekçilerine yapılan linç girişimleri, HDP binalarına yapılan saldırılar milliyetçiliğin toplumda körüklendiğinin bazı örnekleri. Düpedüz faşizme varabilecek bir zeminin yaratıldığını gösteriyor. Öte yandan, yeni anayasayı ve ikinci cumhuriyette konsensüsü işaret eden akıl vericiler sürekli konuşuyor. Sermaye, emperyalizm ve gericilikle sorunu bulunmayan bu tür liberal girdiler de emekçi sınıfların gözlerine çekilen perde olarak değerlendirilmelidir.

Bugün, siyasal sonuçları itibariyle, milliyetçi ve liberal ideolojilerin emekçi sınıfların gözlerine perde çeken referans noktaları olarak etkili hale geldiği bir süreçten geçiyoruz. Çatışma-çözüm sıkışmasının, milliyetçilik-liberalizm paradigmalarına denk gelen bir yanı bulunuyor.

Her iki ideolojik yaklaşımın ve bunun siyasal sonuçlarının emekçi halkımızın eşitlik ve ilerici yürüyüşü açısından ilerletici bir yanı yok. Birincisi çatışma ortamıyla ülkemizin yıkıma götürürken, ikincisi kör liberal taleplerin yarattığı sahte umutlarla emekçilerin yıkımına devam ediyor.

Sermaye düzeni, buradan bileşke vektör bulabilir, önümüzdeki seçimler bu açıdan bir kapı aralayabilir. Ancak, söz konusu, özgürlük, eşitlik ve insanca yaşamsa başka bir kapının açılması gerekiyor.

Sosyalist ideolojinin ya da sosyalist siyasetin bu sıkışmaya mahkum edilmesine izin veremeyiz. Sosyalist hareket, bu sıkışmayı nesnel bir zorunluluk olarak ele almadan, bugün ikinci cumhuriyetin kriz başlıklarından ve fay hatlarından güçlü bir siyasal çıkış bulacağı olanaklara sahip olabileceğini nesnel bir kalkış noktası olarak önüne koymalıdır. Bu yüzden, sosyalizmin bağımsız siyasal hattının güçlendirilmesi merkeze konmalıdır.

Sosyalist hareket, yaşanan sıkışmaya akıl verecek bir pozisyondan kendini hızlıca uzaklaştırmalı, faşizme, gericiliğe ve emperyalizme karşı mücadeleyi büyütmenin yollarını örmelidir.

Emekçi halkımız ne milliyetçiliğe, ne de liberalizme teslim edilebilir. Bugün toplumsal ölçekte etkili olmaya başlayan bu iki ideolojik paradigmayı karşıya almadan, siyasi manevra adına mütereddit duruş yalpalamaktan başka bir sonuç doğurmayacaktır.

Bu haber en son değiştirildi 25 Mart 2016 23:01 23:01

Reklam

Önceki Haberler

Hamas: İsrail’in saldırılarını durdurması en önemli önceliğimiz

Hamas yöneticilerinden Sami Ebu Zuhri yaptığı açıklamada en önemli önceliklerinin İsral saldırılarının durdurulması olduğunu ifade…

25 Kasım 2024 00:41

İliç’teki heyelana ilişkin ÇED’i kapsayan yeni bilirkişi raporu: Bakanlık yetkilileri kusurlu değil

Erzincan'ın İliç ilçesindeki altın madeni sahasında 13 Şubat'ta meydana gelen heyelanda 9 işçinin hayatını kaybettiği…

25 Kasım 2024 00:33

Tunceli Belediyesi Eş Başkanı Birsen Orhan serbest bırakıldı

İçişleri Bakanlığı’nca kayyum atanan Tunceli Belediyesi Eş Başkanı Birsen Orhan, savcılık sorgusunun ardından tutuklama talebiyle…

25 Kasım 2024 00:22

Narin cinayeti: Salim Güran’ın tutuklanmasına sebep olan raporun detayları ortaya çıktı

Narin Güran cinayetinde amca Salim Güran ve baba Arif Güran'ın araçlarının içinde bulunduğu 5 araç…

24 Kasım 2024 23:44

RTÜK Başkanı Şahin: RTÜK sansür kurumu değildir

Şahin, " Bilinmelidir ki RTÜK sansür kurumu değildir. Anayasamız net bir hükümle sansürü yasaklar" ifadelerini…

24 Kasım 2024 22:43

Saadet Partisi’nin yeni genel başkanı belli oldu

Dokuzuncu olağan kongresini gerçekleştiren Saadet Partisi'nde genel başkanlık için Kayseri milletvekili Mahmut Arıkan ile İstanbul…

24 Kasım 2024 20:09
Reklam