Nobel Edebiyat Ödülü yine bir anti-komüniste gitti

2015 yılı Nobel Edebiyat Ödülü’nün sahibi Belaruslu yazar Svetlana Aleksiyeviç oldu;  kendisi aynı zamanda bir gazeteci. Yazarın biyografisine bakmak yerine politik biyografisine bakmak daha anlamlı. “Sansürle Sovyet döneminde tanıştım. İnsanlar perestroika sonrası daha cesur oldular” Evet, hemen anlaşılacağı gibi Svetlana Aleksiyeviç sıkı bir anti-komünist, anti-sovyetik ve tüm edebi temalarını bu temeller üzerine kurmuş bir yazar.... View Article

Nobel Edebiyat Ödülü yine bir anti-komüniste gitti

2015 yılı Nobel Edebiyat Ödülü’nün sahibi Belaruslu yazar Svetlana Aleksiyeviç oldu;  kendisi aynı zamanda bir gazeteci. Yazarın biyografisine bakmak yerine politik biyografisine bakmak daha anlamlı.

“Sansürle Sovyet döneminde tanıştım. İnsanlar perestroika sonrası daha cesur oldular”

Evet, hemen anlaşılacağı gibi Svetlana Aleksiyeviç sıkı bir anti-komünist, anti-sovyetik ve tüm edebi temalarını bu temeller üzerine kurmuş bir yazar. Özellikle ve ısrarla Putin ve Belarus Devlet Başkanı Alexander Lukashenko’ya duyduğu nefreti ve düşmanlığı, verdiği demeçlerinde ve röportajlarında hiç mi hiç gizlemiyor. Sovyetler Birliği’nin dağılmasına alkış tutmuş olan Aleksiyeviç, kendi deyimiyle “Putin’in Sovyetler Birliği’ni yeniden var etme” girişimine karşı çıkarken şu sözleri sarf ediyor: “Eski Sovyet milli marşı yeniden kullanıma sokuldu, sadece isim değişikliğiyle bir Komünist Gençlik Birliği var, Komünist Parti’nin kopyası bir parti iktidarda. Devlet Başkanı’nın bir genel sekreter gibi yetkisi, gücü var. Mutlak Güç. Marksizm-Leninizm’in yerini Ortodoks Hıristiyanlık almış durumda.”

Rusya’dan da nefretini gizlemeye gerek görmüyor: “Son 200 yılın 150 yılını savaşarak geçirmiş Ruslarla uğraşıyoruz. Hiçbir zaman iyi bir yaşamları olmadı. İnsan hayatının onlar için bir değeri yoktur. Anlayışlarının büyüklüğü insanların iyi yaşamaları gerektiğini düşünmelerinden değil, devletin çok büyük olması ve çok sayıda füzeye sahip olması gerektiği fikrinden gelir.”

Sovyetler Birliği, komünistler, sosyalizm Svetlana Aleksiyeviç’in hastalıklı ruhunda nasıl onulmaz yaralar açmışsa “Bütün komünistleri tasfiye etmek görüntülerini kaldırmak bir şey, ama komünizmi birinin ruhundan kazımak apayrı bir iş.” diyor ve aslında kendi misyonunu da açıkça ifade ediyor. Komünizmin sembollerinin gözler önünden kaldırılması Svetlana Aleksiyeviç’in saplantılı ruhunu hiç mi hiç tatmin edememiş ki;  “komünizmi birinin ruhundan kazıma” “apayrı bir iş.” olarak görüyor ve bu işini de “yazarlık” yoluyla icra ederek ve Nobel Edebiyat Ödülü’nü kapıyor. Elbette bu tür hizmetlerin bedeli de azımsanmayacak miktarlar oluyor: 8 milyon İsveç Kronu (yaklaşık 3 milyon lira). Aleksiyeviç’in saplantısının neredeyse her cümlesinde açığa çıktığını yine birkaç örnekle not edelim:

“Sovyetler Birliği’nde yaşamış her insan kurbanlar ve cellatlar arasında yaşadığımızı doğrulayacaktır. (…) Bu koşullarda yaşayan her insan ya kurban ya da cellat haline gelecektir.”

 “Belarus mafya tarzı ve Sovyet devleti karışımıdır.”

“Babam komünizme inanırdı. Bunun 15 eski Sovyet cumhuriyetinde nasıl gerçekleştiğini anlamaya ve incelemeye çalışıyorum” sözleri ise naifliğinden midir, akli yetersizliğinden midir, yoksa espri yeteneğinden midir bilinmez…

Svetlana Aleksiyeviç’in Sovyetler Birliği ve sosyalizm nefreti tam bir saplantı haline gelmiş; sapla samanı birbirine karıştıran tam bir psikopatolojik vaka: “40 yıldır Sovyet medeniyetini araştırıyorum. Sosyalizm ve faşizm 20. Yüzyılın iki düşüncesi. İkisi de çok sinsi ve aldatıcı.” tespiti ise dünyayı, tarihi ve siyaseti okumadaki “becerisini” gözler önüne seriyor. Nefretinin ise kendisini sinsi ve aldatıcı sulara nasıl sürüklediğinin farkında değil adeta.  Aleksiyeviç, anti-komünist histerinin de patlamasına yol açıyor ve turuncu devrim sevdalıları kendisi hakkında güzellemeler yaparken onu 1970 yılında aynı ödüle layık görülen Aleksandr Soljenitsin’in halefi olarak nitelendiriyorlar. Soljenitsin ile “edebi” benzerliğini bilemeyiz ama psikolojik ve ahlaki benzerliği olduğunu söylemek mümkün.

Bir de edebiyat dünyasında özlü sözler söyleyenlerden biri sayılıyor artık. Bununla beraber sıradanlığını ve ortalama zekâsını da şu veciz sözlerle ortaya koyuyor: “Komünizm yasaklama gibidir: İyi fikir ama işlemez.”

Bütün bunlarla birlikte, Aleksiyeviç tam bir görev insanı. Emperyalizmin saldırganlığının sadece fiziki, askeri güçle değil, ideolojik ve kültürel yollarla da kendini gösterdiğini biliyoruz. Ukrayna’da süren iç savaş ve Ortadoğu’daki kan gölünün sorumlusu olan emperyalizmin tam da ihtiyaç duyduğu sırada, Nobel Edebiyat Ödülü bu anti-komünist, Rusya düşmanı şahsiyete veriliyor.

Anti-komünist Leonid Bershidsky BloombergView’da (*) Aleksiyeviç’in kitaplarından şöyle bahsediyor: “Kitapları (Aleksiyeviç’in), Putin ve Belarus Devlet Başkanı Alexander Lukashenko’nun gösterişli zevksiz renklerle yeniden resmetmeye çalıştığı Sovyet döneminin acıklı mirasını belgeliyor.”

Svetlana Aleksiyeviç’in yazdıkları ve söyledikleri, turuncu devrim sevdalısı cenahın propaganda malzemesi için daha çok su kaldırır diyelim ve şimdilik Nobel Ödüllü bu şahsiyetin tanıtımını burada keselim.

(*) http://www.bloombergview.com/articles/2015-10-08/nobel-got-it-right-go-read-svetlana-alexievich