Nuray Mert AKP'nin kandırma ve ikna tanrıçası

Her ne kadar muhalif yazarmış gibi yapsa da Nuray Mert, Cumhuriyet gazetesindeki köşesinden AKP mitolojisindeki tanrıça Pietho rolünü oynuyor, kitleleri kandırma ve ikna tanrıçasını yani.

Dünyanın başka ülkelerinde de köşe yazarlığı kurumu Türkiye’dekinin aynı mıdır acaba?

Köşe yazarları Yunan Mitolojisindeki Tanrılar gibiler matbuat âleminde. Bunlardan biri de Nuray Mert,  tanrıça Pietho’ya benziyor kandırma ve ikna tanrıçasına yani.

Bugünkü “Dünkü gazeteler bize ne söylüyor?” başlıklı yazısına dünkü gazetelere bir göz attığımızda, AKP’nin artık yeni bir resmi ideolojinin yerleştirilmesi adına siyasal tartışma imkânına son verdiğini veya bu sona çok yaklaştığını anlaşılacağını söyleyerek başlamış.

Dünkü gazetelerdeki haberlerden yola çıkmış. Nuray Mert’e göre en çarpıcı olanlardan biri, Kültür Bakanı Yalçın Topçu’nun, Bahçelievler faşist Abdullah Çatlı’nın mezarını ziyarete gitmesiymiş. Sağ-muhafazakâr-milliyetçi kesimin geçmişi ile hesaplaşmaya hiç yanaşmadığını, kalınan yerden devam edildiğini, eskisinin kaldığı yerden bayrağı devralan yeni bir derin devlet ile yeni bir karanlık sayfa açıldığını saptıyor.

Nuray Mert,  iktidar yanlısı bir gazetenin  “Diplomatik bir atak” başlığından yola çıkarak Dışişleri Bakanı’nın Bangladeş’te idama mahkûm edilen Cemaat-i İslami Partisi Genel Sekreteri Mücahid’in infazı ve “Bangladeş’ teki hukuksuzluğa” karşı uluslararası kamuoyu ve insan hakları örgütüne çağrı yapan, başını Memur-Sen’in çektiği, Hak-İş, İHH, MÜSİAD gibi sivil toplum kuruluşları ile görüşemesine karşı çıkıyor.

Neden Suudi Arabistan’da yaşanan infazlara bu çevreler bir şey demediğine, neden Hak-İş ve Memur-Sen kendi ülkesindeki hak ihlallerinden ziyade İslamcı dış siyaset mevzularına meraklı diye soruyor.

Yazısını son bölümünde de yayın yasağından ve Silvan’daki AKP terörüne değiniyor; “Sadece Kürt meselesinde değil, diğer pek çok konuda soru soramadığınız, bilgi talep edemediğiniz bir ülkede bırakın demokrasiyi, siyaset konuşmak artık imkânsız hale geliyor, durumun özeti” bu diyor.

Nuray Mert,  laiklere ya da laik muhalefete de “çakmadan” yapamıyor. Mert, “laik muhalefet”i vuruyor, laik muhalefetin yeni bir otoriter rejime karşı demokrasi mücadelesine girişmek yerine, eski otoriter düzeni özlediklerini, Atatürk tapınması ile teselli bulduklarını söylerken Kürt muhalefetine de iki tane çakmayı ihmal etmiyor. “Kürt muhalefetinin ne yaptığı ise giderek daha da belirsizleşiyor.” diyor ve bizim aklımızın yetmediği bir mevzuyu daha “bir sonraki yazıda gireyim”

Yunan Mitolojisindeki tanrılar sürekli yanılmalarıyla meşhurdurlar ve tanrıça Nuray Mert de türban, imam-hatipler, cumhuriyet ve devrimleri gibi konularda; Ergenekon, Balyoz, Oda TV ve Casusluk davalarında sürekli yanıldı. Hatırlanırsa Nuray Mert, geçen yılki köşe yazılarından birinin başlığı “Evet kandırıldık, ama iyi ki kandık!”  idi. Kendisi “samimi” ikrarda bulunmuştu.

Her ne kadar muhalif yazarmış gibi yapsa da Nuray Mert,  Cumhuriyet gazetesindeki köşesinden AKP mitolojisindeki tanrıça Pietho rolünü oynuyor, kitleleri kandırma ve ikna tanrıçasını yani.