Oradaydık! Ankara: "Herkesin bildiği katliam!”
Oradaydık! Ankara: "Herkesin bildiği katliam!”
Adem Macar
“..kim mi alacak öcünü yenilmiş adam
vurulmuşsun madem
gel yaralıların yanına
gerçi biz zayıfız kardeş
zayıfız,yaralıyız ama
alırsak biz alırız öcünü senin
ya hep beraber ya da hiç birimiz
kurtulmak yok tek başına yumruktan ve zincirden
ya hep beraber ya da hiç birimiz..”
Bertolt Brecht
Sabah erkenden Konya’dan yola koyuluyoruz. Ankara’ya vardığımızda, Haziran’dan arkadaşlarla “eylem”e ilginin yoğun olduğunu, özellikle “Haziran Meclisleri”nin kalabalık göründüğünü konuşuyoruz. Ankara Garı’na vardığımızda, tünelde kortej oluşturan Haziran saflarında yerimizi alıyor,atılan sloganlarla birlikte alana girişi bekliyoruz. Patlamadan az önce, bir arkadaş alana ilk girişi Haziran kortejinin yapacağını anons ediyor. Daha birkaç dakika geçmeden art arda iki büyük patlama sesi duyuluyor. Patlamanın şiddetiyle insanlar sağa-sola kaçışmaya başlıyor. İlk birkaç saniyede yaşanan kargaşa, “sakin olun” uyarılarının ardından duruluyor.
Kitle, birkaç dakika bulunduğu yerde bekledikten sonra “faşizme karşı omuz omuza” sloganıyla tünelden geriye doğru yürümeye başlıyor. Bir yandan da insanlar patlamanın kaynağının ne olduğunu birbirlerine soruyor. Yanımda, böylesi kitlesel bir eyleme ilk kez katılan yoldaşlarım var. Haliyle hepimiz tedirgin oluyoruz.
Yaşlı bir Teyze, “korkulmaması gerektiğini, patlamanın polisin attığı ses bombasından kaynaklandığını” söyleyerek insanları sakinleştirmeye çalışıyor. Kim bilir, belki, yılların vermiş olduğu deneyimle böyle bir telkinde bulunup panik havasının önüne geçmek istiyor.
Herkes ne olduğunu anlamaya çalışırken, bir yerlerden çevik kuvvet polisleri ortaya çıkıp insanlara gaz bombalarıyla saldırırken, bir başka polis, aracından inerek ateş etmeye başlıyor. Bulunduğumuz yerden 100-150 metre ilerleyince bir köşede üzerlerinde kan lekeleri olan, telaşla birilerine ulaşmaya çalışan insanları görüyoruz. Yanlarına gidiyor, yardımcı olmaya çalışıyoruz. Ailemizden, işyerimizden arayanlara, iyi olduğumuzu söylüyor, haberlerde ne diyorlar diye soruyoruz.
Biz henüz olayın büyüklüğünün farkında değiliz. Ne ki, kortejin en önünde bulunanlarında bizim gibi patlamanın büyüklüğünün farkında olmadığını bir televizyon proğramında izlediğim DİSK Başkanı Kani Beko’nun söylemlerinden anlıyorum. Beko, Sıhhiye Meydanı’na vardıklarında polisin kendilerine eylemin iptal edildiğini, izin verilmeyeceğini söylediğinde karşı çıktıklarını, kendilerinin basit bir balon patlaması olduğunu düşündüklerini, olayın ciddiyeti tertip komitesi tarafından kendilerine iletilince eylemi iptal etme kararı aldıklarını söylüyor.
Günler sonra gazetelerden, özellikle İsmail Saymaz’ın haberleriyle katliamın herkes tarafından bilindiğini okuyor/öğreniyoruz. Saldırganların, bomba düzeneğinin yanı sıra ellerinde birer el bombası bulundurdukları ortaya çıkıyor. Ses kayıtlarından “terör” eylemi yapmayı planladıkları, “kafirleri halledeceğiz” ifadesinin polis kayıtlarında olmasına rağmen hiçbir önlemin alınmadığı anlaşılıyor. Ellerini-kollarını sallayarak iki araçla Ankara’ya ulaşıp, arkadaşlarımızı katlediyorlar.
Katliamdan sonra basının karşısına çıkan, AKP’li İçişleri Bakanı’na sorulan “güvenlik zafiyeti” sorusuna ihmal olmadığını söylemesi, bir başka Bakan’ın gülerek karşılık vermesi her şeyi özetliyor.
Tüm bunlar olurken, iktidar kanadının komplo teorileri havada uçuşurken,yandaş medya eliyle “dezenformasyon” yapılırken, sendika.org da bir yazı kaleme alan İnönü Alpat; “bizimkiler yaralıların yardımına koşmak için çırpınırlarken birileri pankartlarını ve bayraklarını alelacele toplayarak panik içinde kaçtılar” yazabiliyor. 100’ün üzerinde arkadaşımızı kaybettiğimiz, tarihimizin (sol-un tarihi) en büyük katliamını yaşadığımız büyük bir saldırının ardından, kendisini “sosyalist sol”da tanımlayan birileri eyleme katılanları “sizinkiler-bizimkiler” diye ayırabiliyor. Büyük bir acının yaşandığı katliamın ardından, böylesi bir “yorum” kabul edilebilir değil! Yazar-ın, bunu hangi düşüncelerle yazdığı sadece “dar grupçu” bakış açısı olarak geçiştirilemez! Sol,sosyalist örgütler bir “özeleştiri” yapacaksa elbette yapacak. Ama bu şekilde değil!
“Ankara Katliamı”nın siyaseten nereye denk düştüğü çokça yazıldı çizildi*. Toplumun geniş bir kesimi tarafından sorumluların kim ya da kimler olduğu bilinmektedir. Sorumlu; emperyalizmdir, sermaye sınıfının iktidarıdır, gericiliktir. Biz bunları; 1921 Karadeniz’den, Maraş’tan, Çorum’dan, Sivas’tan, Soma’dan, Roboski’den tanıyoruz.
Biz; bugün AKP’ye sallayan-muhalif görünen, ne yetmez ama evetçi “kullanışlı liberal aptallar”ı, ne “AKP burjuva devrimini tamamlıyor” diyenleri, ne Avrupa Birlikçilik yapanları, ne “AKP’yi düşmekten biz kurtardık” deyip “büyük koalisyon” çağrıları yapanları unutmadık/unutmayız.Örgütlü aklımızdan hiç vazgeçmedik/vazgeçmeyiz.
Son olarak, Konya’da oynanan Türkiye-İzlanda maçında yaşananlarla ilgili bu kentte mücadele edenler olarak cevap verelim: “Filistin’e bomba yağdıran katil İsrail pilotlarının Konya’da eğitim almasına ses etmeyen,işçi ölümlerine “fıtrat” diyenler,”stratejik derinlik” adı altında ülkemize,Türkiye’ye yönelik “gerekirse 3-5 adamımızı Suriye’ye gönderir 8-10 füze atar savaş gerekçesi sayarız” diyenler kentimizin temsilcisi olamaz. Konya, Amerikan 6.filosunu denize döken Vedat Demircioğlu’nun, üç paraya çalışıp yaşamını sürdürmeye çalışan işçi sınıfımızın,on yıllardır işçi sınıfı iktidarı için mücadele edenlerin memleketidir.”
* Kamil Tekerek : http://gazetemanifesto.com/2015/10/17/diz-cokmeyelim/
* Kurtuluş Kılçer: http://gazetemanifesto.com/2015/10/14/katliamin-dusundurdukleri/