Cengiz Kılçer
“Son yarım yüzyılda kapitalizmin hızla küreselleşmesine ve ulus-üstü oluşumların yaygınlaşmasına rağmen, böyle bir yeniden yapılanmanın temel aygıtı hâlâ ulus-devlettir. Ulus-devlet, günümüzde tartışmasız kabul gören ve henüz kendi ulus-devletlerini kuramamış halkların erişme özlemi duydukları bir norm olmaya devam etmektedir; ulusalcılığın yakın gelecekte gerileyeceğini düşündüren güçlü belirtiler de yoktur. Gelişmekte olan ülkelerdeki sanayileşme ve modernleşme çabaları süregeldikçe ve kapitalizm bir sistem olarak aşılmadıkça, böyle bir beklenti gerçekçi de değildir.” (s. 313)
Önce bir itiraf, bu geç kalmış bir yazı aslında. Prof. Dr. Oktar Türel’in “Uzun” XIX. Yüzyılda Orta Avrupa, Bir Habsburg Üçlemesi” adlı kitabının inceleme ve tanıtımını daha ilk çıktığında kaleme alacaktım ama olmadı. Kitabı bir seferde okuyup ardından da hemen yazacağımı umuyordum. Ne var ki, bu denli derin, geniş ve elbette bendenizin “birikimini” kat be kat aşan zor bir çalışma ile karşılaşınca ne yapacağımı bilemedim. Nihâyetinde birçok yan okuma yaptıktan sonra kitaba dair yazabilme cesaretini kendimde ancak bulabildim. Gecikmenin sebebi budur.
Prof. Dr. Oktar Türel, bu çalışmasında Emperyalist Paylaşım Savaşı’ndan sonra dağılan Avusturya-Macaristan (Habsburg) İmparatorluğu’nun XIX. yüzyıldaki toplumsal tarihine odaklanıyor. Oktar Türel, kitabının başlangıç bölümünde esin kaynaklarından bir olarak Derek Sayer’in “Modern Avrupa Tarihinde Bir Çıkış Noktası Olarak Prag” başlıklı makalesi ve “Bohemya Kıyıları/Bir Çek Tarihi” eserini gösteriyor. İkinci esin kaynağı olarak ise Figen Türel ile birlikte 2001’deki Prag ve 2005’deki Budapeşte yolculuklarında yaptıkları müze ziyaretlerine işaret ediyor.
“Uzun” XIX. Yüzyılda Orta Avrupa, Bir Habsburg Üçlemesi, çalışmasının çekirdeğini oluşturan üçüncü ve dördüncü bölümlerde Avusturya-Macaristan (Habsburg) İmparatorluğu’ndaki ekkaliyetlerin (Avusturya Almanları, Çekler, Yahudiler, Polonyalılar ve diğer ulusal azınlıklar) o yüzyıldaki sosyal tarihlerini irdeliyor.
İkinci bölümde Habsburg İmparatorluğu’nun Avusturya parçasını, üçüncüsünde Macaristan Krallığı dördüncüsünde Birinci Dünya Savaşı sonuna değin Avusturya parçasının politik sınırları dâhilinde kalan Çek toprakları inceleniyor; bununla beraber daha uzak geçmişe ve günümüze de bağlanıyor. Beşinci bölümde Birinci Dünya Savaşı arifesinde ulusalcı akımların genel karakteristikleri ve Habsburg İmparatorluğu’ndaki özgün koşullar üzerinde kısaca duruluyor. Sömürgeciliğin şeklî olarak tasfiye edildiği İkinci Dünya Savaşı sonrasında ulusalcı hareketlerin değişen coğrafya ve bağlamına dikkat çekiliyor.
Peki niye “Uzun XIX. Yüzyıl”?
Evet, okurun aklına gelen ilk soru bu oluyor, XIX. yüzyıl nasıl oluyor da bu denli uzun sürebiliyor. Oktar Türel, “Uzun XIX. Yüzyıl” deyimi ile XVIII. yüzyılın son çeyreğindeki politik ve iktisadi devrimlerle başlayan ve 1914’de Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla sona eren çağı kastettiğini belirtiyor. Bu “uzun” yüzyıldaki iki temel problematiğin, ulus devletlerin inşası ile sanayileşme ve modernleşmenin XX. ve XXI. yüzyıllara taştığı biliniyor. Oktar Türel, bu nedenle okurun “Uzun XIX. Yüzyıl”ı konu alan çalışmasındaki pek çok gözlemin günümüz için de hâlâ anlamlı olduğu hükmüne varabileceğini, kendisinin ise ilgisini esas itibariyle “Uzun XIX. Yüzyıl”ın 1848 devrimleri ile başlayan ve 1914’de biten dilimi üzerinde yoğunlaştırmaya çalıştığını ama anlatının tarihsel olarak bütünlüğünü koruyabilmek adına 1848 öncesine de uzanmak gerekli olduğunun altını çiziyor.
Oktar Türel, iktisadi ve politik devrimler döneminde sanatçı ve siyasal toplum etkileşimini üç ayrı biçimde ve değişik yoğunluklarda gerçekleştiğini belirtiyor. “Sanatçının tanık olduğu toplumsal dönüşümü eserlerine yansıtma kaygısı olmayabilir, ancak eserleri yaşadığı çağdaki siyasal ve entelektüel ortamın izlerini taşır.” Kitabın ikinci bölümünde ressam Gustav Klimt’i bu etkileşime örnek gösteriyor.
“Realist veya natüralist akımlarla ilintili sanatçılar tanık oldukları toplumsal dönüşümün somut olgularını eserlerine doğrudan yansıtabilirler.” Kitabın üçüncü kısmında ele aldığı ressam Mihaly Munkacsy’nin yaptığı gibi…
“Sanatçının kişisel hayat ve kariyer öyküsü ile mensubu olduğu siyasal toplumun iniş çıkışları arasında çarpıcı bir karşılıklılık izlenebilir; bir başka deyişle “kişisel” ve “toplumsal” anlatı büyük ölçüde örtüşmektedir.” Böyle bir durumun ilginç bir örneği kitabın dördüncü bölümünde incelediği ressam Alfon Mucha…
Prof. Dr. Oktar Türel, “Uzun” XIX. Yüzyılda Orta Avrupa, Bir Habsburg Üçlemesi” adlı kitabıyla ulus-devletlerin inşası, ulus/ulusalcılık, sanat/sanatçı/ mimarlık, politika, sanayileşme, ve modernleşme üzerine okura ciddi bir entelektüel katkı sunuyor. Şu saptaması ise bir hayli ilginç ve dikkat çekici: “Modern çağın sanatçıları, toplumsal dönüşümü algılamak ve ifade etmekte toplum bilimleriyle uğraşan akademisyenlerden çoğu kez daha başarılıdır.”
Oktar Türel “Uzun” XIX. Yüzyılda Orta Avrupa, Bir Habsburg Üçlemesi” Yordam Kitap, Nisan 2015 318 Sayfa.
Bu haber en son değiştirildi 15 Nisan 2016 11:08 11:08
ABD'de Biden'ın Ukrayna'ya uzun menzilli ATACMS füzelerini kullanma iznini vermesi sonrasında Cumhuriyetçilerden sert tepki geldi.…
15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ardından Kızılay’a satışı gerçekleştirilen ve değeri yaklaşık 100 Milyon TL olan…
Eski Almanya Başbakanı Angela Merkel, yeni kitabında Donald Trump’ın baş başa görüşmede Trump’ın kendisine Doğu…
İstifa çağrılarına yanıt veren Sağlık Bakanı Memişoğlu, "Bebeklerimizin ölümüne engel olan bir kişiye niye istifa…
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, yasadışı bahis suçlamasıyla tutuklu olan 5 sosyal medya fenomeni hakkında 1 yıldan…
Sinan Ateş Davası’nda abla Selma Ateş'e yönelik saldırıyı azmettiren Servet Bozkurt'un, Ankara’da iki cinayet işlediği…