Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor Bütün kara parçalarında Afrika hariç değil (*)
Paris Katliamı ile birlikte batı basını gerici çetelerin Afrika ve Ortadoğu’daki katliamlarını görmeye başladı. Geçen hafta cihatçı çetelerin saldırı sonucu Nijerya’da katledilen 32 kişi ile dün Mali’nin başkenti Bamako’da katledilen 27 kişi batı basınında yer aldı.
Oysa El Kaide ve ondan türeyen birçok örgüt 1991’den bu yana Afrika’nın farklı ülkelerinde faaliyet yürütüyor, örgütleniyor, binlerce insanın katliamıyla sonuçlanan saldırılar düzenliyor. Afrika’da açlık, yoksulluk ve savaşlar yayılarak sürüyor. Nijerya’da 2002’de El Kaide bağlantılı olarak kurulan, bugün kendisini IŞİD’in müttefiki olarak ilan eden Boko Haram Batı Afrika’da hızla büyüyor.
Afrika’da süren açlık, yoksulluk ve savaşlarla birlikte gerici çetelerin yaygınlığına ve gücüne baktığımızda sömürgeciliğin vahşi yüzüyle karşılaşıyoruz.
14 Afrika ülkesi hâlâ “Sömürge Vergisi” adı altında Fransa’ya bağımlılığını sürdürüyor. Fransız yetkililer bunu Fransa’nın refahı için meşrulaştırırken, bütün üyelerince Avrupa Birliği’nin (AB), Avrupa Komisyonu, Avrupa Parlamentosu, Avrupa Birliği Konseyi, Liderler Zirveleri, Avrupa Adalet Divanı gibi “bağlayıcı” birimleri ve onların kararlarının buralarda geçerliliğini kaybettiğini görüyoruz.
Bağımsızlık çabaları ve bildik darbeler
1958’de Fransız sömürgelerinin akıbeti konusunda yapılan halk oylamasında bağımsızlık yönünde büyük bir kampanya yürüterek 1958’de Gine’nin bağımsızlığını elde etmesiyle birlikte devlet başkanlığına seçilen Sékou Touré, “Biz kölelikte zenginlik yerine, özgürlükte yoksulluğu seçiyoruz” diyerek Fransa’nın baskısını hiçe saydı. Fransa, ülkedeki bütün teknisyenlerle uzmanlarını geri çekerek, taşınabilir tesisleri sökerek, ülkedeki sömürge dönemine ait her şeyi yıkarak diğer Afrika ülkelerine gözdağı verdi. Öyle ki, sömürgeciler okulları, hastaneleri, idari yapıları yıktılar, arabaları, traktörleri, kitapları, ilaçları, yaktılar, imha ettiler, hayvanları öldürdüler, yiyecek depolarını yaktılar veya zehirlediler. Sosyalist ülkelerin desteğiyle Touré, Gine’nin bağımsızlığından geri adım atmadı.
Ancak, Fransa’nın Gine’de yaptıklarıyla verdiği gözdağı, diğer sömürge ülkelerin elitlerini korkuttu ve Togo, Fransızların adlandırmasıyla “Sömürgeciliğin getirisi olan kârı” borçlanarak ödemeyi kabul etti.
Fransızların ülkeyi yakıp yıkmasının önüne geçme amacıyla Togo’nun imzaladığı anlaşma, 1963 yılında ülke bütçesinin yüzde 40’ına mal oluyordu. Ülke ekonomisindeki istikrarsızlık nedeniyle Togo Devlet Başkanı Sylvanus Olymio, ülkenin FCFA’dan (Afrika Fransız Sömürgeleri Frankı) çıkmasına karar verdikten ve Togo kendi para birimini basmaya başladıktan üç gün sonra, bir Fransız lejyoner tarafından öldürüldü.
Mali Cumhuriyeti’nin ilk Devlet Başkanı Mobida Keita da 1962 yılında FCFA’dan çıkmaya karar verdi. Sosyalist ekonomiyle ülkeyi yöneten Keita da, 1968 yılında başka bir Fransız lejyonerin öncülük ettiği darbenin kurbanı oldu.
1960’larda Avrupa sömürgeciliğine karşı bağımsızlık mücadelesi yürüten Afrika ülkelerindeki seçilmiş başkanlara karşı Fransa, eski yabancı lejyonerler aracılığıyla darbeler gerçekleştirdi.
1966’da Orta Afrika Cumhuriyeti, ve bugünkü Burkina Faso, 1972’de, Benin Cumhuriyeti gibi ülkelerle birlikte, Afrika’da son 50 yılda gerçekleşen 67 darbe, 16’sı Fransız sömürgesi olmak üzere 26 ülkede yapıldı.
1958 yılında bağımsızlığın getireceği sonuçlardan korkan Senegal Başkanı Leopold Sédar Senghor’un “Senegal halkının tercihi, Fransa’yla anlaşmazlık değil, ancak dostluk içerisinde gerçekleşecek bir bağımsızlık” sözleriyle birlikte birçok Afrika ülkesi Fransa’nın dayattığı “İşbirliği Mutabakatı”nı imzalayarak kâğıt üzerinde bağımsızlıklarını sürdürüyor. Söz konusu ülkelerin Fransa’yla ilişkilerine dair para birimi (Frank), Fransız eğitim sistemi, askeri ve ticari “tercihler” gibi birçok bağlayıcı ayrıntı içeren “Mutabakat”ı bugün yeniden hatırlamakta fayda var.
“Sömürge Vergisi”, “İşbirliği Mutabakatı”, “Savunma Anlaşmaları”
1950’den beri yürürlükte olan mutabakatın bölümleri şöyle:
Buna göre “Bağımsızlığını yeni kazanmış” ülkeler, sömürge döneminde Fransa tarafından inşa edilmiş altyapı maliyetlerini geri ödeyecekler.
Söz konusu Afrika ülkeleri finansal rezervlerini Fransa Merkez Bankası’na yatıracaklar. Buna ilişkin eski Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın “Dürüst olmak gerekirse, bankalarımızdaki paranın büyük miktarı Afrika kıtasındaki sömürüden gelmektedir” sözleri ise bunun açık ifadesi.
Eski sömürgelerde keşfedilen hammadde veya doğal kaynaklar öncelikle Fransa tarafından değerlendirilecek. Ancak, Fransa’nın ilgilenmediğini beyan etmesi durumunda diğer yatırım ortaklıkları söz konusu olabiliyor.
Devlet ihaleleri söz konusu olduğunda, uygunluğundan bağımsız olarak, öncelik Fransız şirketlerinde bulunuyor. Bunun sonucu olarak, bütün eski Fransız sömürgelerindeki temel ekonomik varlıklar Fransız yerleşimcilerin elinde bulunuyor.
“Sömürge Mutabakatı”na ek olarak imzalanan “Savunma Anlaşmaları”na göre Afrikalılar, askeri donanımı ve üst düzey askeri görevlilerin eğitimini Fransa’da ve Fransızca olarak sağlamak zorunda.
Avrupa Birliği’nin talebine rağmen sömürgecilikten kasasına yıllık 500 milyar dolar giren Fransa’nın bu sistemi sonlandırmaya niyeti yok.
İkinci Dünya Savaşı sırasında bir milyonun üzerinde Afrikalı asker faşizme karşı cephede savaşmıştı.
Sömürgecilerin iki yüzlülüğü
50 yıldır sömürge borcunu ödemeye devam eden 14 Afrika ülkesi “sömürge antlaşması” uyarınca dış rezervlerinin yüzde 85’ini Fransız Maliye Bakanı’nın denetiminde Fransa Merkez Bankası’nda tutmak zorunda.
Dönemin Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterand 1957 yılında “Afrika olmasa, Fransa’nın 21. Yüzyıla ait bir tarihi olmaz” derken, 2008’de dönemin Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın “Afrika olmasa, Fransa dünya sıralamasında 3. Dünya ülkesi konumuna düşer” sözleri ise sömürgeciliğin dünya kamuoyu önünde ilanı anlamına geliyor.
Emperyalizmin Suriye’de sıkışmasıyla birlikte, “Esad’dan kaçan insanlar” mesajlarıyla göç, sığınma ve ilticayı keşfeden batı basını çok uzun zamandır açlık, yoksulluk, savaş, katliam gibi nedenlerle Afrika’daki evlerini terk etmek zorunda kalan ve on binlercesi göç yollarında hayatını kaybeden insanları görmedi.
Bugün gerici çetelerin ve sömürgecilerin ablukasında olan Afrika ülkelerinin büyük bölümünün 1960’larda bağımsızlık mücadelesi veren ve sosyalizmde ısrar etmeye çalışan ülkeler olduğunu hatırlamak gerekiyor.
(*) Cemal Süreya, Üvercinka
Hamas yöneticilerinden Sami Ebu Zuhri yaptığı açıklamada en önemli önceliklerinin İsral saldırılarının durdurulması olduğunu ifade…
Erzincan'ın İliç ilçesindeki altın madeni sahasında 13 Şubat'ta meydana gelen heyelanda 9 işçinin hayatını kaybettiği…
İçişleri Bakanlığı’nca kayyum atanan Tunceli Belediyesi Eş Başkanı Birsen Orhan, savcılık sorgusunun ardından tutuklama talebiyle…
Narin Güran cinayetinde amca Salim Güran ve baba Arif Güran'ın araçlarının içinde bulunduğu 5 araç…
Şahin, " Bilinmelidir ki RTÜK sansür kurumu değildir. Anayasamız net bir hükümle sansürü yasaklar" ifadelerini…
Dokuzuncu olağan kongresini gerçekleştiren Saadet Partisi'nde genel başkanlık için Kayseri milletvekili Mahmut Arıkan ile İstanbul…