Tahir Elçi’yi öldürenler belli!
Kurtuluş Kılçer bugünkü yazısında, Tahir Elçi cinayetinin faillerini açıklıyor.
İster bir planlı bir suikast, ister çatışma ortamının sonucunda olsun, Tahir Elçi siyasi bir cinayete kurban gitmiştir.
Olayın ne şekilde gerçekleştiğine dair somut ve son kanıtlara hiçbir zaman ulaşamayacağız. Ortada varolan video görüntüleri üzerinden yapılan yorumların da bir yerden sonra “sınırı” bulunuyor. Soruşturma sürecinin de bu konuda son noktayı koyacağını kimse beklemesin.
Her zamanki gibi üzeri örtülecek bir durumla karşı karşıya kalacağız. Hatta bugüne kadar gerçekleşen katliamların nasıl ülke gündeminde sürekli bir biçimde yer etmediğini anımsarsak… Reyhanlı gündemde değil artık, Ankara Katliamı bile unutturulmak isteniyor.
Tahir Elçi’nin ölümü bir siyasi cinayet olarak not edilmelidir. Bu siyasi cinayet, bugün içinden geçtiğimiz koşulların sonucudur.
Bu sonucun bizzat sorumlusu kurulmaya çalışan AKP’nin kurucu olduğu İkinci Cumhuriyet rejimidir.
Bu rejim, gericidir. Yaptıklarını fazlasıyla gördük.
Bu rejim, işbirlikçidir. Suriye’de kimin çıkarlarını koruduğunu biliyoruz. Maliyetlerini ülkemiz ödüyor.
Bu rejim, emek düşmanıdır.
Bu rejim, laiklik düşmanı, kadın düşmanı, Alevi düşmanı, LGBTİ düşmanı, Suriye halkı düşmanı ve aynı zamanda Kürt düşmanıdır.
AKP rejimi Kürt düşmanı karakterini Tahir Elçi cinayetiyle bir kez daha göstermiştir. Çatışma ortamının ülkemizi nereye getirdiği Tahir Elçi cinayetiyle ortaya çıkmıştır. Planlı bir durum varsa, bu, zaten çatışma ortamının ta kendisi değil midir?
Provokasyonlarla, katliamlarla, cinayetlerle, çatışmayla, Suriye’de savaşın bir tarafı olarak AKP tarafından ülkemize dayatılan bir rejimle karşı karşıyayız.
Bu yüzden Tahir Elçi’yi kim öldürdü sorusunun yanıtı, ister planlı ister çatışma arasında kaldığından olsun, bellidir. Bu rejim, cinayetlerle kuruluyor.
İlk değil. Soma’da ölen madencileri unutmadık!
İlk değil. Reyhanlı’da yaşanan bombalı saldırıyı unutmadık!
İlk değil. Ankara katliamını unutmadık!
İlk değil. Hrant Dink’in katledilmesini unutmadık!
İlk değil. Sayısını hatırlamadığımız haksız tutuklamalar! Balyoz, Odatv, Ergenekon adıyla yürütülen tutuklama dalgaları sonrasında Cumhuriyet Gazetesi’ne yönelik tutuklamalar başka nasıl okunabilir ki?
Bir kez daha söylemek gerekirse, bu rejim öyle bir ortam yarattı ki, kuruluşunu ancak bunlarla gerçekleştirebilir.
Şimdi soru şudur: Bu rejimle anlaşacak mıyız? Bu rejime onay verecek miyiz?
Bugün yaşanılan tepki yarın yeni anayasada uzlaşmaya dönüşürse herkesin vicdanı rahatlar mı? AKP doğru yola geldi mi diyeceğiz yoksa AKP tam da yaşananlarla kendi anayasasını gündeme getirdi mi diyeceğiz?
AKP tarafından gündeme getirilen bu rejim, sermaye diktatörlüğüdür. Gericidir ve sonuna kadar Amerikancıdır.
Bu rejim kapitalist bir devlet biçimidir. Baskıcı olacak, otoriter olacak, pragmatist olacak, yarın mutabakat isteyecek.
Bu ülkede yaşanan katliamların hesabı sorulmak isteniyorsa, bu rejime karşı amansız bir mücadele gerek.
Ama asla pazarlık değil!