Talip Öztürk anılıyor
TÖB-DER kurucusu ve Türkiye Komünist Partisi üyesi Talip Öztürk, faşistlerce katledilişinin 36. yılında anılıyor.
Talip Öztürk’ün ölüm yıldönümü vesilesiyle TÖB-DER kurucusu ve Türkiye Komünist Partisi üyesi Talip Öztürk, faşistler tarafından katledilmesinin otuz altıncı yılında anılıyor. Anma vesilesiyle yeğeni Akın Öztürk ve mücadele arkadaşı İbrahim Özyürek’in görüşlerine yer veriyoruz.
Yeğeni Akın Öztürk anlatıyor
Bundan 36 yıl önce Valide Sultan camiinin avlusu, TÖB-DER’ in içi dışı, Aksaray sokakları on binlerce insanla dolmuştu. Çelenkler ve yer gök çiçeğe, kızıl karanfile kesilmişti. Sıkıyönetim görevlisi albay “bir adım bile attırmam” diyordu.
İstanbul’un bütün okullarından akın akın gelen öğretmenler; Uzel, Profilo Beldesan, Kavel, Tekfen, Mesa İskenderun Demir Çelik fabrikalarının grevlerinden gelmiş işçiler; Edirne’nin, Simav’ın, Ankara’nın, Erzurum’un, Türkiye’nin dört bir tarafının çileli eğitim emekçileri, emekçi kadınlar, ilerici gençler, öfkeliydiler ve ne olursa olsun yolun ortasından yürümeye kararlıydılar.
Sıkıyönetimin tüm yasaklarına rağmen öğretmenler, işçiler, öğrenciler, teknik elemanlar, ilerici kadınlar ve gençler, işçiler acılarını yüreklerinde gizleyerek caddeleri zapt ettiler. Kortejin en önünde arkadaşı İsmail Somuncu’nun, sınıfındaki okulun perdesini gererek yaptığı bugünde arkasından yürüdüğümüz “Kanlı kızıl mermere kazıdık senin adını. On binlerce öğretmenin bilincinde inancında ve sınıf kininde yaşıyorsun” pankartının ardından yürüdüler.
1979 sonları ülkede faşist tırmanışın doruğa çıktığı bir zaman dilimiydi. Faşist generaller yaptıkları açıklamalarda, devlet yönetimini ele geçirme niyetlerini gizlemek şöyle dursun uygun zaman ve zemin bulduklarında, halkları tehdit edercesine sık sık bunu ima ediyorlardı. Mevcut hükümeti devirmeyi hedefleyen cuntanın, faşizme giden yolu açmak için kargaşa ve terör olaylarını daha da körüklediği, kışkırtmaya hız verdiği, kendilerine ayak bağı olacağını fark ettikleri kitle örgütlerini çökertip dağıtmak için tezgâhlanan kanlı olayları artırdığı, dernek, sendika ve partilerin, militan yönetici ve üyelerini hedef alıp, eli kanlı faşist katillerine infaz ettirdikleri sık rastlanılan olaylardı. 16 Kasım’a gelindiğinde demokratik öğretmen hareketinin en güçlü kolu olan Birlik Dayanışma Hareketi’nin örgütleyicilerinden olan Talip Öztürk’ü de kalleşçe katlettiler.
O dönem eğitim emekçileri görülmedik nicel ve nitel boyutlarda, yığınsal olarak katıldıkları eylemlerde; işçi sınıfının sendikal örgütlerine yakınlık duyup, onlarla ortak hareket etme düzeyine ulaşırken; dolayısıyla da işçi sınıfını en üst örgütlenme biçimi olan, emekçi sınıfların partisine de sempati ve yakınlık duyuyorlardı. Bu durum ise egemenler için can sıkıcı bir durumdu. Çünkü öğretmenler artık, emekçi olduklarını daha çok duyumsayıp bilince çıkarıyorlardı. İşçi sınıfının benzer emekçi katmanlarla bu tür eylem ortaklıkları kurmuş olması faşist hareket için önemli bir engeldi. Öğretmen kitlesinin önemli bir kesimi, artık kendilerinin üretime dolaylı yoldan katılar, emekçiler olduklarını benimsemeye başlamıştılar.
Talip Öztürk; eğitim emekçileriyle, işçi sınıfının politik ve sendikal mücadelesinin yakınlaşmasında önemli roller oynayan kişiydi. Yaptığı ajitatif konuşmalarla, örgütçülüğüyle, işçi sınıfının öncülüğünün tartışılamayacağını her fırsatta belirtmesiyle düşmanlarının kinini de üzerine çekiyordu. Bu alçak gönüllü, güler yüzlü, saygılı sevecen insandan söz ederken, onun saflarında canı pahasına yer aldığı işçi sınıfı partisinden ayrı düşünmek olanaksızdır. Çünkü o TKP’nin ödün vermez bir savaşçısıydı.
12 Eylül öncesinde Türkiye Komünist Partisi legal alanda mücadeleyi başaramayınca kitle örgütleri içinde legal kanallar açma yolu önem kazanmıştı. Bu kanallardan birisi de Birlik Dayanışma hareketiydi. Ve bu örgütlenme Talip Öztürk’ün vurulmasıyla derin bir sarsıntı geçirdi. 22 Temmuz’da da işçi sınıfının sendikal hareketinin öncülerinden Kemal Türkler’i de Talip’in yanına eklendi. Böylece ilerici harekette iki büyük gedik açılmıştı. Bu iki yiğit insan kitleleri karşı koymaya çıkaracak yetenekte ve yığınların güvenini kazanmış militanlardı. Sosyal demokratların yalpalamaları, devrimci çıkışlardan ürküp ikili tutumlara girmeleri, demokrasi ve ilerlemeden yana güçlere karşı generallerle, işbirlikçi büyük burjuvaziyle uzlaşma girişimleri cuntaya hamle yapma olanaklarını artırdı. Cinayetler durmadı. Pek çok işçi, emekçi aydın katledildi. Ülke yer yer toplu kırımlara da sahne oldu. Cunta için artık fazlaca bir engel kalmamıştı. Faşist hareket, ilerici hareketin zaaf ve dağınıklığından da yararlanarak kısa bir süre sonra fazlaca bir direniş görmeden ülkemizin üzerine çöreklendi.
Yenilgi bir gerçekti. Başka bir gerçek de, demokrasi ve ilerlemeden yana güçlerin Talip Öztürk niteliğinde başka savaşçılar çıkarma yeteneğine sahip olmasıydı.
Talip Öztürk vurulmuş olabilir. Ama onun, mücadele üslubu unutulmadı, emekçi kitleler içinde yaşıyor savaşıyor.
Acımız ve sınıf kinimiz dinmemiş olabilir ama onun savaş arkadaşları ve arkadan gelen kuşaklar gecikmiş de olsa dün ve bugün de katledilen bütün Taliplerimizin kanını yerde bırakmayacaktır. Bu ise bireysel çıkışlarla değil ancak Talip’in de örgütlediği ve inandığı örgütlü çıkışlarla gerçekleşebilir.
Sözlerimi bitirirken bugün ölüm yıldönümleri olan Talip Öztürk, Mustafa Asım Hayrullahoğlu, Ali İhsan Özgür’e selam olsun. Önlerinde saygıyla eğiliyorum.
Anıları mücadelemize örnek olsun.
Mücadele arkadaşı İbrahim Özyürek anlatıyor
Talip Öztürk ölümünden bir hafta evvel benim çalışmakta olduğum ARÇELİK Çayırova fabrikasına bizzat beni görmek için gelmişti. Öğlen yemeği dahil tam 5 saat görüşme yapmıştık. Ben onu ilk defa görüyordum fakat o beni çok iyi tanıyordu. Benimle buluşmaya gönderenler tarafından iyice tanıtılmışım. Görüşme konumuz TÖB-DER’in Çayırova’daki İLKSAN işletmesinin kongre çalışması ile ilgiliydi. O sıralar TSİP o bölgede bayağı etkindi. On beş gün sonrasına randevulaştık, fakat faşistler birkaç gün sonra okulu önünde katletti. Emperyalist güçler 12 Eylül’e ulaşacak yolların taşlarını örmeye başlamıştı. Geçen sene BİRLİK DAYANIŞMACI arkadaşları anmasına defnedildiği günkü pankartı getirmişlerdi. Onun mücadelesini genç yoldaşlarımla birlikte devam ettirmeye andımız var. Işıklar içinde uyu yoldaşım.