VİDEO | Evrendeki en yalnız galaksi
Evren'deki yerimizi çevremizde olanları gözlemleyerek öğreniyoruz. Ancak ortaya çıkan yeni bilgiler Evren'deki her noktanın bizim kadar şanslı olmadığını gösteriyor.
Einstein, 100 yıl önce, Newton’un mutlak uzay ve zaman kavramlarının yerini dinamik bir yapı olan uzay-zaman ile değiştiren Genel Görelilik kuramını ortaya koydu. Onu takip eden Alexander Friedmann, Willem de Sitter ve Georges Lemaître gibi kuramcılar ise pek çok matematiksel ayrıntı ve sonuç üzerinde çalıştılar. Nihayet, Wilson Dağı’ndaki 100 inçlik teleskobu kullanan Edwin Hubble bize bugün anladığımız şekliyle Evren’i bize verdi.
Uzak galaksilere bakarak sadece Evren’in genişlediğini bulmadı ama aynı zamanda onun genişleme hızını da ilk kez hesapladı. Bir galaksi bizden ne kadar uzaktaysa bizden o kadar hızlı uzaklaşıyor gibi görünüyordu. Takip eden on yıllarda, teleskop, fotoğraf ve kamera teknolojilerinin gelişmesiyle, gözlemleyebildiğimiz galaksiler daha derin ve daha soluk hale geldiler ve Evrenin nasıl genişlediğine ilişkin anlayışımız gelişmeyi sürdürdü.
Ancak, tüm bunlar evrendeki yerimizden kaynaklanan şansımız nedeniyle mümkün oldu. Dünya’dan birkaç yüz milyon ışık yılı mesafede 100 binlerce büyük ve parlak galaksi bulunuyor.
Evren’deki yerimizi çevremizde olanları gözlemleyerek öğreniyoruz. Ancak ortaya çıkan yeni bilgiler Evren’deki her noktanın bizim kadar şanslı olmadığını gösteriyor. MCG+01-02-015 galaksisi ise bunun en dramatik örneği.
Çevresinde, esasında belirli bir perspektiften, pek çok galaksi varmış gibi görünüyor olsa da videodaki gibi bir “Evren içerisinde uçuş” yapsaydık MCG+01-02-015 galaksisinin çevresinde karşılaşacağımız galaksi sayısı 0 (yazıyla sıfır) olacaktı. Hubble Derin Alan gözlemlerinden bilebildiğimiz kadarıyla galaksinin her yönde birkaç yüz milyon ışık yılı boyunca herhangi bir komşusu bulunmuyor.
Işık okları bulunan parlak yıldızlar esasında bizim kendi galaksimizden. Bu fazlasıyla uzak gezegen Samanyolu Galaksisi’nden daha büyük ve daha parlak. Bizim galaksimizin yaklaşık 5 ile 10 katı arasında, 1 milyar civarında yıldız barındırıyor.
Bunu geçtikten sonra ise, tıpkı Evren’in pek çok yerinde olduğu gibi, nereye baksak her yönde ve yerde gördüğümüz galaksilerden oluşan büyük kozmik arka planı görebiliriz.
Fotoğraflarda, genel olarak, başka galaksiler de bulunuyor. Ancak bunlar, perspektif sunmayan görüntülere göre, bize çok daha yakın ve aynı anlama gelmek üzere bu galaksiden çok uzaktalar. Tıpkı aşağıdaki spiral galaksi gibi.
Bazıları da, aşağıdaki fotoğrafta galaksinin sağ tarafındaki sarı eliptik galaksi gibi çok daha uzaktalar. Bu diğerlerinden çok uzakta yer alan boş galaksiler, büyük oranda kendiliğinden oluşanlar dışında Büyük Patlama’dan bu yana oluşan diğer madde kümeleri ile etkileşmemiş olan gazdan oluşuyorlar.
Eğer bu galakside bulunsaydık genişleyen Evren için hiçbir gözlem yapamayacaktık. Hubble’ın Evren’imizi değiştiren keşifleri yapmak için kullandığı teleskop 1917’de kurulmuştu. MCG+01-02-015 galaksisiden baksaydık 1920’ler, 30’lar, 40’lar ve 50’ler boyunca kesinlikle hiçbir galaksiyi gözlemleyemeyecektik.
Bakmayı bırakır mıydık? Evrendeki tek galaksi olduğumuz sonucuna varıp genişleyen Evren, Büyük Patlama, karanlık madde gibi kendilerini ortaya çıkarmak için diğer galaksileri gerektiren şeyleri hiçbir zaman keşfetmeyecek miydik? Tüm Evren’in kendisini keşfetmemiz için işimizi bu kadar kolaylaştırması talihimiz değil mi? Evren’in kendisini gizlediği bu uzak ve yalnız galaksideki bir sakin ne kadar talihsiz değil mi?
Bu durum, bizim galaksimizin ve Evrendeki konumumuzun hangi yönlerden olağandışı olduğunu ve sadece kendimizin diyebileceğimiz tek bir bakış açısına sahip olduğumuz için hangi yanlış varsayımlarda bulunduğumuzu merak ettiriyor.