Sağlık reformu, kanser ve hepatit hastalarına ölüm vaat ediyor
AKP'nin sağlık reformu, Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu'nun (SGK) uygulamalarıyla kanser ve hepatit hastalarının ilaç bulamamasına neden olarak hastalara sadece ölüm vaat ediyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suudi Arabistan ziyaretinden dönüşte yaptığı olay yaratan başkanlık açıklamalarında, ABD’deki başkanlık sisteminin de yeterli olmadığını ve Barack Obama’nın yapamadığı sağlık reformunu kendilerinin yaptığını ileri sürmüştü.
İşte o sağlık reformu, Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) uygulamalarıyla kanser ve hepatit hastalarının ilaç bulamamasına neden olarak hastalara sadece ölüm vaat ediyor.
SGK 1 Temmuz’dan itibaren, Sağlık Bakanlığı 1 Aralık’dan beri üniversite ve diğer hastanelerin kanser (kan kanserleri de dâhil) ilaçlarını kendilerinin temin etmeleri kuralını getirdi. Böylece kanser hastalarının reçeteleriyle dışarıdaki hastanelerden ilaç almaları devri bitti.
Bu uygulamanın üniversite hastaneleri ayağında ise sorun yaşanıyor. SGK’den alacaklarını alamayan (geç veya kesintiye uğramış olarak alabilen), döner sermaye geliriyle ise vergi, personel gideri, borç ödemesi gibi pek çok giderini halletmeye çalışan üniversite hastanelerinin açtığı ilaç ihaleleri ilgi görmüyor.
İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Kizir, ilaç tedariğinde yaşanan sıkıntıları, “Maalesef son yaptığımız ihalede 100 küsur ilaç kaleminden sadece 2-3’ü için ecza depoları teklif verdi. İhalesine girdikleri ilaçların çoğu da kanser ilaçları değil, bulantı, kusma gibi yan etkilere yönelikti. Hele hele tek üreticisi olan ilaçlara ulaşmak mümkün değil. Onlar zaten çok pahalı” diye açıklıyor.
Depoların şikayeti para
Günde ortalama 80-100 kanser hastasının kemoterapi gördüğü İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Müdürü Kizir, “Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi’nde günde tedavi gören 60 hastayı da kattığımızda günde 250 hastanın etkilendiğini söyleyebilirim. Yönetmeliğe itirazımız yok. Ancak ilaçları alacağımız ecza depolarının ihalelerimize girmemesinden kaynaklanan sıkıntılarımız var” dedi.
Ecza depolarının İstanbul Üniversitesi’nin ödeme sıkıntıları nedeniyle ihaleye girmek istemediklerini ifade ettiğini anlatan Kizir, “Sorduğumuzda, ‘Hem fiyatta çok indirim yapıyoruz hem de paramızı ancak iki yıl sonra alabiliyoruz’ mazeretini gösteriyorlar. Üniversite hastaneleri ödemelerindeki önceliği yönetmeliğe göre yapıyor. Elde yeterli miktarda kaynak olmayınca ödeme zorlaşıyor. Vadeler uzuyor” dedi.
Her gün zarardayız
Bu sistemden şimdilik hastalar mağdur değil. İlaçları eczanesine koyamayan hastaneler, hastaların dışarıdaki eczanelerden alabilmesi için reçete ediyor. Ancak SGK’nın liste fiyatı ile özel eczanelerdeki ilaç fiyatı farklı. SGK ödemeyi kendi liste fiyatından yapıyor. Aradaki farkı ise hastaneden tahsil ediyor. Kizir, “Hastalar mağdur olmasın diye ihaleyle alamadığımız ilacı, dışarıdan edinmeleri için reçete ediyoruz. Ama SGK’nin fiyat farkı yüzünden her gün 7 bin lira zarar ediyoruz. Bu yılda 2 milyon lira zarar etmek demek. Kurumumuz bu büyük yükü kaldıramaz” dedi.
SGK 8 yıldır aynı fiyatı veriyor
Resmi kanallarla ilgili kurumları durumdan haberdar ettiklerini ancak, “Diğer hastaneler (sağlık bakanlığı hastaneleri) alıyor, siz niye alamıyorsunuz” dendiğini anlatan Kizir, şunları söyledi: “Bu sorunun sorumlusu üniversiteler ve hastaneleri değil. Gelirimizi belirleyen yine SGK. SGK’nin bize 8 yıl önce verdiği fiyat neyse ya aynı ya da daha da düşük. Bu arada kullanılan malzemelerin fiyatı, personele ödenen maaşlar, maliyetler vs. sürekli artıyor. ‘Döner sermayeniz var ödeyin’ deniyor. Ama yönetmelikle önce vergimizi vermemiz, sonra çalıştırdığımız insanların maaşlarını ödememiz, sonra da kalırsa borçları kapamamız şeklinde sıralama öngörülüyor. Fiyatları belirledikleri ve 8 yıldır artırmadıklarına göre neyle ödeme yapacağız.”
İlaca özel bütçe lazım
Türkiye Eczacılar Birliği Başkanı Erdoğan Çolak da şöyle konuştu: “Üniversite hastaneleri çok borçlu. Bu ilaçların temininde sıkıntı yaşacaklarını öngörmüş ve endişemizi dile getirmiştik. Sonuçta ilaca özel bütçe ayrılması lazım. Hastaneler borçla kendi çarklarını döndürürken, kendi elemanına maaş vermeye çalışırken ilaca para ayırabilir mi? Sağlık bakanlığı hastaneleri ise toplu ihale yapıyor, sonra da ilaçları hastanelere dağıtıyor. Bazı yerlere ilaçlar çok gider, bazılarına daha az. Kanser hastaları da ilacın gelmesini beklemeyeceği için cebinden ödeyerek almaya çalışır. Bu hantal bir yapı. Sadece ekonomik boyutuyla bakıldığında böyle sorunlar ortaya çıkıyor.”
Hastalar özel hastanelere yönlendiriliyor
İstanbul Eczacı Odası Başkanı Zafer Cenap Sarıalioğlu ilaçları temin edemeyen hastaneler, hastaların serbest eczanelerden ilaçları alabilmesi için ‘eczanemizde yoktur, yatan/günübirlik hasta’ ibaresi koydukları reçeteleri vermeleri gerektiğini dile getirerek “Ancak reçete bedeli, hastane ödeneğinden düşürüleceği için reçetelere bunu yazmaktan kaçınıyorlar. Bu durumda da eczaneler SGK kapsamında reçeteleri karşılayamadığından hastalar mağduriyet yaşıyor. İlaç bedellerini kendileri karşılamak zorunda kalıyor. Hastalar sorun yaşamamak için özel hastanelere yönelmek zorunda kalacaklar. Ekonomik durumu yetersiz olan hastalar ise ilaçlarını alamadığından tedavileri kesintiye uğrayacak” dedi.
Reçete oranı düşüyor
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin karşısında olan ve adını vermek istemeyen bir eczacı da devlet hastanelerinden artık onlara reçete çıkmadığını belirterek şöyle konuştu: “Ancak üniversite hastanelerinden hala geliyor. Hastanenin etrafındaki yaklaşık 25 eczanenin, 10’u onkolojiden ekmek yiyor. 5’i onkoloji ağırlıklı çalışıyor. Cirosunun yüzde 70’i onkoloji ilaçlarından olan eczaneler vardı. Bu oran düşmeye başladı. Cerrahpaşa’dan günde aşağı yukarı 500 bin liralık reçete çıkardı. Bu rakam hayli düştü. Neyse ki yönetmelik damardan verilen ilaçları kapsıyor. Ağızdan alınan(tablet), çok pahalı bazı kanser ilaçlarını hala biz satıyoruz.”
İlaç olmasına rağmen 600 bin Hepatit C hastası SGK’nin insafına kaldı
Türkiye’de 3,5 milyon hepatitli bulunurken hastalığın en tehlikeli grubu olan hepatit-C’li sayısı 600 bine ulaştı.
Yılda 10 bin kişi hepatit-C’nin neden olduğu siroz ve karaciğer kanserinden dolayı hayatını kaybediyor. Bu ölümcül hastalığı yüzde 95 oranında tedavi eden ilaçlar geliştirildi. 2012 yılından beri dünya genelinde çok sayıda hasta bu ilaçlar sayesinde sağlığına kavuştu. Türkiye’de ise SGK, hasta başına 100 bin liralık ortalama maliyeti olan bu ilaçları ödeme kapsamına almıyor.
Hepatitle Yaşam Hasta ve Hasta Yakınlarını Bilgilendirme Derneği (HEPYAŞAM) Başkanı Dr. Hilal Ünalmış Duda, hepatit-C virüsünün siroza sebep olarak hastaların ölümüne yol açtığını belirtiyor. Duda’nın verdiği bilgiler göre ilaçla tedavi edilmeyen hastalar için tek çözüm yolu karaciğer nakli. Ancak bunun için uygun bir verici (dönor) bulmak gerekiyor. Üstelik karaciğer naklinin maliyeti de çok yüksek. SGK, organ nakli maliyetini karşılıyor ancak yeni nesil ilaçların faturasını ödemiyor.
Dr. Duda, “Bu ilacı benim tanık olduğum tek bir hasta alabildi. O da çok farklı yollar ile yurtdışından getirdi. Hasta hepatit-C virüsünden tamamen kurtuldu. Diğer hastalar ise yaşam savaşı veriyor.” diyor. Sağlık Bakanlığı ve SGK’ya seslenen Duda, “Bu bir sağlık hakkıdır, bir insan sosyal devlet bünyesinde yaşıyorsa ve vergisini ödüyorsa devlet de bunu karşılamak zorundadır. Tıp alanında duayen isimler bakanlık ile bu ilaç için defalarca konuştu, fakat sonuç alamadılar.” ifadelerini kullanıyor.
İlaçların bedeli karaciğer nakliyle aynı
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi ve Viral Hepatit’le Savaşım Derneği Başkanı Prof. Dr. Fehmi Tabak, hepatit-C hastalarının ancak yüzde 30’una tanı konulduğunu, bunların yüzde 20’sinin de siroza yakalanmış olduğunu aktarıyor. Vakaların yüzde 3’ünün tedavi edilmezse karaciğer kanserine dönüştüğünü vurgulayan Tabak, “Kanseri erken teşhis edersek cerrahi tedavi mümkün. Daha ilerlediyse karaciğer nakli yapılıyor. Bu tedavi sürecinde de ortalama 120 bin lira harcamak gerekiyor. Yani ilaçlarla tedavinin devlete maliyeti aynı. İlacın kısa sürede SGK’nın geri ödeme listesinde yer alacağını umuyoruz.” değerlendirmesini yapıyor.
“Devlet olaya tasarruf boyutuyla bakıyor”
İstanbul Eczacı Odası eski Başkanı Semih Güngör ise ilacın ödeme kapsamına alınmasıyla fiyatının da düşeceğini dile getiriyor. 2010 yılından beri ciddi rahatsızlıkların tedavisinde kullanılan yeni ilaçların bürokrasiye takıldığını kaydeden Güngör, “Devlet olaya tasarruf boyutuyla bakıyor. Hekimler ise hastasını tedavi edebilecek ilacı yazamıyor. Tasarruf bu kadar ciddi rahatsızlıkların ilaçları üzerinden yapılmamalıdır. Anayasamızda ‘Sağlık haktır ve satın alınamaz’ deniliyor ancak hastalar ölüme terk ediliyor.” uyarısında bulunuyor.