31 Mayıs'tan geleceğe: Haziran direnişinin yarınlara taşınması
Kamil Tekerek, Haziran Direnişi'nden bugüne ve sonrasına solun durumu ve geleceğine dönük yaklaşımlarını yazdı.
Haziran direnişinin çıkışının zirve noktası olan 31 Mayıs 2013 tarihi sonrasındaki yıllarda kimilerine göre anma yapılan, kimilerine göreyse mücadeleye devam denilen bir gün olarak gündemde tutuluyor.
Bu çerçevede Haziran direnişinin günümüze yansımaları ve geleceğe taşınması konusunda güncel olarak şu tespitleri yapmamız mümkündür:
1-) Haziran direnişi bitti mi, bitmedi mi yönünde gündeme getirilen tartışma ekseni yanlıştır. Haziran direnişi günceldir. Politik talepleri, ideolojik duruşu, gerici rejime karşı çıkış dinamiklerinin kökleri anlamında bu güncelliği ortaya koymak gerekmektedir. Türkiye tarihindeki en kitlesel ayağa kalkışın devamlılığını ise pratikte “halk ayakta ve sokakta” tezi çerçevesinde ele alanların yanıldığı açıktır. Yanılgının bir adım ötesi, yenilmişlik duygusunun egemen olmasıdır. Kendi yenilmişliğini örtmek için “daha devrimci” söylemler geliştirmeye çalışanların geleceği yoktur. Çünkü halk yenilmemiştir.
2-) Haziran direnişi AKP’yi sallamış ama devirememiştir. Ancak halkın yenilmediği de açıktır. Türkiye’de sermaye düzeni köklerinden sallanmadan bu dalgadan yırtmanın yolunu bulmuştur. Eğer bu direnişin Türkiye devriminin önemli basamaklarından biri olduğunu varsayıyorsak, Haziran direnişinin gelecekte mutlak olarak sermaye düzenini kökten sarsacak şekilde vücut bulacaktır. Geçmişte bu deneyimi yaşamış olan Türkiye toplumunun, yeniden bu seviyeye ulaştığında artık daha güçlü olabileceği açıktır.
3-) Örgütsüz bir hareketlenmeye dayanan direnişin, örgütlenme sorunları henüz çözülememiştir. Eğer Haziran direnişini geleceğe taşımak istiyorsak bu topraklardaki örgütlü mücadelenin mutlak olarak geliştirilmesi ve büyütülmesi gerekmektedir. Türkiye solunun son üç yıllık performansı bu konuda zayıf ve geridir. Haziran direnişini geleceğe taşıma iddiası ile kurulan Sol Cephe kendini ileriye taşıyabilme potansiyelini hala taşıdığı bir uğrakta talihsizliğe uğramıştır. Ancak bugün bakıldığında Sol Cephe gibi bağımsız sol bir odağın yeniden şekillenmesi gerektiği açıktır.
Diğer örnek ise Birleşik Haziran Hareketi’dir. Yüksek söylemlerle kurulan Haziran Hareketi de özellikle seçim döneminde ortaya konulan yanlış yönelimler ve solun bağımsız hattını kurmak konusundaki ikircikli tutumu sebebiyle Haziran direnişini geleceğe taşımak başlığında etkisiz kalmakta ve örgütlenememektir.
4-) Örgütlenebilmek için sağlam bir örgüt, güçlü bir parti ve bunun oluşturduğu toplumsal örgütlenmeler ya da ayaklar gerekir. Haziran direnişi ile halkı keşfeden bazı sol çevrelerin, “örgüt mü öncelikli yoksa siyaset mi?” başlığı altında ortaya koydukları örgüt karşıtı tartışmalardan özel bir hayır gelmemiştir. Hatta tersinden, siyaseten her şeyi söyleme özgürlüğü olduğunu düşünen bu çevrelerin zaten Haziran’ı tam olarak kavrayamadıkları açıktır. Siyaset emekçileri örgütlemek için en temel araçtır. İkisini karşı karşıya koymak saçmalıktır. Aslolan örgütlü siyasettir.
5-) Düzenin baskı ve zor aracılığı ile teslim alamadığı halkın aklı, vicdanı ve umutları, son üç yıl içerisinde düzen cephesinin bütün kollarının büyük bir siyasal taarruzuna maruz kalmıştır. Önce CHP’cilik, devamında HDP’cilik Haziran direnişinin siyasal söylemlerinin tasfiye edilmesi, eylemsel kitleselliğin ve radikalliğin sandığa taşınmasına yaramıştır. Bu durum mutlak olarak tersine çevrilmelidir.
6-) Türkiye solu örgütlenme sorunlarını çözmek ve siyasal olarak Haziran direnişini geleceğe taşımak istiyorsa, toplumsal alanda emekçilerin bağımsız siyasal hattının şekillenmesi için canla başla çalışmaya devam etmelidir. Sola ve Haziran kitlesine düzen cephesinden dayatılan şeyin “demokrasi cephesi” olacağı açıktır. Bunun siyasal karşılığının ise CHP ile HDP’yi birleştirme stratejilerinin varyasyonlarında oluşacağı beklenmelidir. Solun görevinin sosyal demokrat ve radikal demokrat hareketleri halvet etmek olmadığıni bir kere daha ifade etmek gerekir. Solun görevi emekçi halkı birleştirmektir, sınıfı örgütlemektir.
Bugün geleceğe dair umutların tazeleneceği ve büyük mücadelemizin hakkını vermek için bir kere daha söz vereceğimiz bir gün.
Bugün herkes bundan üç yıl öncesine dönsün. Arada ne yaptım diye düşünsün. Geleceğe ne taşıyacağına karar versin.
Herkes diyorum çünkü, hepimiz oradaydık!