AKP ile nereye kadar?

Bugün büyük bir sıkışmayla karşı karşıya kalan düzen siyasetinin kendi yolunu nasıl açacağı tartışma konusu edilmelidir artık. Ancak bu tartışmanın ya da gelecek öngörüsü üzerinden bir siyasal çözümleme çabasının mutlak bir biçimde bazı kısa ve ezber kestirimlerden uzak durularak yapılması gerek. Kastedilen şudur; AKP’nin ittifaklar politikasında ortaya çıkan gerilim ve açılar üzerinden “kesin” gidiyorlar kestirmeciliği... View Article

Bugün büyük bir sıkışmayla karşı karşıya kalan düzen siyasetinin kendi yolunu nasıl açacağı tartışma konusu edilmelidir artık. Ancak bu tartışmanın ya da gelecek öngörüsü üzerinden bir siyasal çözümleme çabasının mutlak bir biçimde bazı kısa ve ezber kestirimlerden uzak durularak yapılması gerek.

Kastedilen şudur; AKP’nin ittifaklar politikasında ortaya çıkan gerilim ve açılar üzerinden “kesin” gidiyorlar kestirmeciliği ile “kesin” faşist bir diktatörlüğe gidiyoruz ezberciliğini birinci sıraya yazmadan işe başlanmalı…

Siyasetin ve sürecin gelişimine, bu gelişimin dinamiklerine bakılarak bir çözümleme çabası içinde olmak durumundayız.

Çözümle yöntemi olarak dış ya da iç dinamikleri dışarıda bırakırsak; karşımıza şöyle bir tablo çıkacaktır: AKP, Kürt sorununda askeri bir başarı kazanarak Kürt siyasi hareketini etkisiz kılacak, Kürt sorununun çözümünde pürüzsüz bir zemin yaratacak, Meclis’te yeni anayasayı ve başkanlık önerisini referanduma götürecek bir manevra yapacak, referandumda başkanlık önerisini geçirecek, Suriye’de el verdiği cihatçı terör güçleri üzerinden Suriye’de etkin bir pozisyona ulaşacak, buradan Suriye kuzeyinde oluşan Kürt bölgesi üzerinde büyük bir hegemonya kuracak, 2013 yılında ortaya çıkan toplumsal laik tepkiyi mas edecek…

Bu satırlar belli açılardan AKP’nin siyasal çizgisini ya da güncel siyasal hedeflerini ortaya koymaktadır. Ancak takdir edilmelidir ki, dış parametreleri ve ülkenin iç dinamiklerini bu denkleme yerleştirdiğimizde sürecin büyük bir sıkışmaya karşılık geldiği görülecektir. Burjuva siyasetinde toplumsal onay anlamına gelen 1 Kasım seçimleri üzerinden 3 ay geçmesine rağmen AKP iktidarının bugün “düştüğü yer” burasıdır ve elinin çok güçlü olmadığı net olarak görülmelidir.

İç ve dış parametrelerin AKP’nin yapmak istedikleri kadar önemli siyasal başlıklar olduğunu da ayrıca belirtmek gerek. Örneğin başkanlık gündeminin Türkiye’de büyük bir toplumsal desteğe sahip olmadığını bilelim ve yeni anayasayı AKP’nin güle oynaya sandığa taşıyabileceğini çok zannetmeyelim. Suriye’deki gelişmelerin bıçakla kesilir gibi son bulmayacağını eklediğimizde ve bu başlıkta AKP’nin ciddi bir başarısızlığını koyduğumuzda, “AKP’ye göre” iç ve dış parametrelerin ağırlığı ile AKP’nin yapmak istediklerinin ağırlığı teraziye konulduğunda ibrenin statik değil oynak olacağı açık bir biçimde görülmelidir.

Düzen siyaseti sıkışmıştır. Bu sıkışmanın aşılmasında, AKP, “zoru”  bugünkünden daha fazla bir şekilde devreye sokabilir. Siyasal tarih, “zor” kullanımının benzer dönemlerde burjuva siyasetinin önemli araçlarından birisi olduğunu hep göstermiştir. AKP’nin önümüzdeki siyasal yönelimi bu olacaktır. Ancak…

Ancak bu yönelimin burjuva  siyasetindeki sıkışmayı tamamen ortadan kaldıramayacağını bilelim. Aslında sonucundan ziyade bugün bu sürecin kendisine bakmak daha doğrudur ve içinden geçtiğimiz özgün kesitte yaşanan sıkışma daha fazla daralacak ve toplumsal tepki birikiminin özünü oluşturacaktır.

Önemli nokta burasıdır.

Bu lanet AKP düzeninin ülkemize zorla, savaşla, yalanla, şiddetle, haksızlıkla giydirmek istediği elbise Türkiye’nin üzerinde hiç şık durmayacaktır. Bu mutlaka bir yerlere not edilmelidir.

Haziran direnişinde boşalan toplumsal tepki bugün yeniden şarj olmaktadır. AKP ile düzen siyaseti bu tepkiyi mas edecek mutlaka yeni kanallar bulacaktır ve önümüzdeki dönem düzen siyaseti içinde İkinci Cumhuriyet rejiminin AKP yanında-içinde başka aktörleri de bugünkü AKP merkez çizgisinin dışında yavaş yavaş şekillenmeye başlayacaktır.

Tam da bu yüzden bugünden kestirmeci ve ezberci yaklaşımlardan uzak durarak, sürecin dinamik yapısını veri alan bir okuma yapılmalıdır.

Yani ülkemizde her şey bitmiş değil, ancak hiçbir şey kolay olmayacaktır. Bu ülkede gelecek, gerçek solun siyasal aktör olarak devreye gireceğe bir döneme doğru evrilmektedir. Hemen değilse bile yarın, mutlaka…

Kimsenin karamsarlığa ve telaşa kapılmasına gerek yok.