AKP'nin yeni yalanı: Mülteciler arasında gizli Esad'cılar
Sultanahmet saldırısını, Irak ve Suriye'deki olası askeri müdahaleler için bir bahane haline getirmeye çalışan AKP'nin yeni propaganda yalanı "mülteciler arasındaki gizli Esad'cılar" oldu.
Sultanahmet saldırısını, Irak ve Suriye’deki olası askeri müdahaleler için bir bahane haline getirmeye çalışan AKP’nin yeni propaganda yalanı “mülteciler arasındaki gizli Esad’cılar” oldu.
Saldırının ardından yandaş medya organlarında Sultanahmet’teki intihar saldırısını gerçekleştiren Suudi Arabistan doğumlu Nabil Fadli’nin “Suriyeli sığınmacı gibi gelen eski bir El Muhaberat ajanı olduğu ve sık sık Suriye istihbarat örgütü El Muhaberat’ın elemanları ile görüştüğü haberleri servis edildi.
Servis edilen haberler, Nabil Fadli’nin Suriye asıllı gazeteci Hüsnü Mahalli’nin yakın akrabası olduğu üzerinden yeni bağlar kurma çabasına kadar varırken Mahalli, bu iddialara karşı Sultanahmet bombacısı Nabil Fadli’yle aynı aşiretten olduklarını, bombacının amcasını tanıdığını belirterek, “Bu aileyi 30 yıldır tanırım, 70’lerde Suudi Arabistan’a gitmişlerdi, o zamandan beri radikal dinci, intihar eylemcisi olmaya müsait kişilerdi” diye karşılık verdi.
Tunca Bengin de AKP korosuna katıldı
Son olarak, Milliyet gazetesi yazarı Tunca Bengin, köşesinde bu iddiaları dile getirdi. Bengin, köşesinde, “Suriyeli sığınmacı gibi gelen Sultanahmet bombacısı Nabil Fadli’nin eski El Muhaberat’çı yeni IŞİD’li olduğuna yönelik haberlerin ardından dikkatler “Esad’ın adamları Türkiye’de cirit atıyor” iddialarına odaklandı.” diye yazdı.
AKP’nin daha önce Ankara Katliamı sonrasında da saldırıyı Beşşar Esad ve El Muhaberat ile ilişkilendirme çabalarını ve o dönemde servis edilen “eylem hazırlığında olan Suriye İstihbarat Servisi El Muhaberat’ın 3 elemanı yakalandı” haberlerini hatırlatan Bengin, “masum Suriyeli sığınmacılar” arasında Türkiye’ye giren “El Muhaberat ajanları”nın da olduğunu isimsiz emniyet kaynakları ile güçlendirmeye çalıştı.
Tunca Bengin, yazısında, “Dahası bu kara tablonun terör eylemlerinin yanı sıra diğer suçlarda da artışa yol açma durumu söz konusu. Çünkü hala kayıt dışı yüzbinlerce Suriyeli var ve bunlar organize suç örgütleri, çeteleri adına her türlü suçun içine çekilmek, hatta adam öldürtmek için ideal bir potansiyel” diye yazarak Türkiye’deki tüm suçlar için “paralel yapı” Gülen cemaatinden sonra bir “günah keçisi” daha yaratmaya çalıştı.
Reyhanlı’dan Sultanahmet’e AKP’nin suçları örtülüyor
Türkiye’nin Suriye’deki cihatçı çeteleri destekleyerek kendi yurttaşlarının da güvenliğini tehlikeye atması ve Reyhanlı ile başlayıp Sultanahmet’e uzanan saldırı dalgasında yüzlerce insanın ölümüne neden olan siyasetini sorgulanmasını beklemek saflık olur. Ancak “görünmez düşmanlar” üreterek Türkiye’nin ve AKP’nin günahlarını da Beşşar Esad’ın sırtına yüklemeye çalışmak ise bugün için Türkiye insanına karşı işlenen suçların üzerini örtüyor. Oysa, bu iddiaların dayanağının olmadığı uluslararası alanda dillendirilememesinden de anlaşılıyor.
Türkiye, Reyhanlı Katliamı ile ilgili ortaya atılan iddialar, “paralel yapı” soruşturmalarıyla hasır altı edilirken bugün Kilis’te bir okula düşen havan toplarıyla, egemen bir devlete karşı emperyalizmin planlarına ortak olma günahının bedellerini yurttaşlarına ödetiyor.