Ali Koç'tan sürdürülebilir Kapitalizm dersleri
Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi Ali Koç, Habertürk’ten Meltem Ersoy’a verdiği röportajda kapitalizm, emek, sermaye gibi konularda açıklamalar yaptı. Ali Koça’a göre sosyal açıdan sürdürülemez bir ortam var. Eğer gelir eşitsizliği başta olmak üzere bu sorunları liderler ya da iş dünyası gönüllü olarak düzeltemezse birilerinin bunu zorla düzeltmeye çalışacağı görüşünde. Koç’a göre kapitalizmin ortadan kaldırılması ya... View Article
Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi Ali Koç, Habertürk’ten Meltem Ersoy’a verdiği röportajda kapitalizm, emek, sermaye gibi konularda açıklamalar yaptı. Ali Koça’a göre sosyal açıdan sürdürülemez bir ortam var. Eğer gelir eşitsizliği başta olmak üzere bu sorunları liderler ya da iş dünyası gönüllü olarak düzeltemezse birilerinin bunu zorla düzeltmeye çalışacağı görüşünde. Koç’a göre kapitalizmin ortadan kaldırılması ya da yok edilmesi değil, kapitalizmin daha sürdürülebilir, eşitlikçi ve adaletli bir sisteme dönüşmesi önemli.
Ali Koç, AKP’nin “Hedef 2023” projesine dair de açıklamada bulunması hayli ilginç: “Ülkemizin 2023 hedeflerindeki sorumluluğumuzun da bilincinde olarak; bu doğrultuda ülkemize katkı sağlamaya devam edeceğimiz bir yıl olmasını hedefliyoruz. Bu yolda emek veren tüm iş dünyası kurum ve kuruluşlarının da ülkemizin ortak hedefleri konusunda daha fazla yüreklendirilmesi, takdir edilmesi ve desteklenmesi gerektiğine inanıyorum.”
Koç’un röportajında yaptığı dikkat çeken açıklamaların bir bölümü şöyle:
Konunun temeli kapitalizmin ortadan kaldırılması ya da yok edilmesi değil
Sermayenin getirisi, ekonomideki büyüme hızını ve emeğin getirisini aşınca kapitalist sistem bugün tanıklık ettiğimiz türden eşitsizlikler yaratmaya başlıyor. Aslında insanlık tarihi boyunca ekonomik bölüşümün nasıl olacağı hep tartışılmış. Bu bölüşüm hiçbir zaman tam anlamıyla eşitlikçi olmadı. Bunu beklemek gerçekçi de değil. Bugün geldiğimiz noktada, iki sistem galip çıkmış: kapitalizm ve liberal demokrasi. Eleştiri olduğunda da doğal olarak bu iki sisteme eleştiri oluyor. Benim açımdan konunun temeli, kapitalizmin ortadan kaldırılması ya da yok edilmesi değil, kapitalizmin daha sürdürülebilir, eşitlikçi ve adaletli bir sisteme dönüşmesi.
Bu gerekliliği 3 tespitten hareketle söylüyorum: birincisi son 20-30 yılda uygulanan ekonomi politikalarında insanın ne yazık ki odakta olmaması. Örneğin, sermaye, mallar, hizmetler ve bilginin dünya üzerinde serbest dolaşımı mümkünken, insanların serbest dolaşımı hala mümkün değil. Bırakın insanın çalışacağı ve yaşayacağı ülkeyi serbestçe seçebilmesini, fakir bir ülkenin vatandaşının, seyahat için bile olsa, zengin bir ülkeye gidebilmesi önünde sayısız engel var.
Bugünkü sistemin vahşi kapitalizm diye adlandırılmasının nedeni de bu. İkincisi artan zenginlik ve refahın paylaşımındaki eşitsizliğin derinleşmesi. Üçüncüsü de dünyanın kısıtlı kaynaklarının hoyratça kullanılması. Bu tespitlere bakınca dünyanın acilen daha eşitlikçi ve sadece ekonomik açıdan değil sosyal açıdan da daha sürdürülebilir bir modele ihtiyacı olduğu aşikar.
Tarihsel olarak baktığımızda da, bugünkü sorunların temeli 1990’larda atıldı, 2000’lerle birlikte riskler iyice belirginleşti. O dönemde bilhassa finansal piyasalarda inanılmaz bir rahatlama, gevşeme yaşandı ve orta gelir grubunun ihtiyaçları ucuz ve kolay banka kredileriyle fonlanmaya başladı. Her şey güllük gülistanlıkken, çok güzel giderken kimsenin beklemediği bir anda sol kroşe geldi ve 2008 krizi patladı. Kriz sonrasında da öncelikle banka ve büyük şirketler kurtarılıp sıradan insanlar işini kaybedip evlerinden olunca büyük bir tepkiye, hatta öfkeye neden oldu.
Gelir eşitsizliği düzeltilmezse birilerinin bunu zorla düzeltmeye çalışacağından emin olabiliriz
Bana göre sosyal açıdan sürdürülemez bir ortamdayız. Ekonomik açıdan sürdürülebilirlik artık yetmiyor, sosyal açıdan da sürdürülebilirliği sağlamak gerekiyor. Pek çok veriye bakınca bunun sürdürülemeyeceğini görüyorsunuz. Nitekim mülteci krizi ve göç dalgaları, terör bunun örnekleri. Gelir eşitsizliği başta olmak üzere bu sorunları liderler ya da iş dünyası gönüllü olarak düzeltemezse birilerinin bunu zorla düzeltmeye çalışacağından emin olabiliriz.
Bu olgunun özellikle gelişmiş ülkelerde daha belirgin bir hale geldiğini de vurgulamak isterim. Bu nedenle de zenginlik nimetinden işçi aynı oranda yararlanamadı. Zaten sosyal açıdan bu durum sürdürülemez derken kast ettiğim konulardan biri budur. Benim açımdan konunun temeli, kapitalizmin ortadan kaldırılması ya da yok edilmesi değil, kapitalizmin daha sürdürülebilir, eşitlikçi ve adaletli bir sisteme dönüşmesi gereği. Eşitlik kavramını da açmakta fayda var: Tarihin hiçbir aşamasında tam eşitlik olmamıştır. Hiçbir ekonomik modelde, siyasi ya da toplumsal modelde bu olmamış. Olacak gibi de değil. Bunu beklemek gerçekçi de değil. ‘Mümkün olduğu kadar eşit’ vurgusu önemli.”
Bu eşitsizliğe, vicdan sızlatan tabloya karşı biz kayıtsız kaldığımız takdirde başkaları başka şekilde bunu ele alacak ve bu tür sosyal patlamaların çok daha fazlasını görme tehlikesiyle karşı karşıya kalabileceğiz. Benim dikkat çektiğim sorunlar belki de daha çok zengin ülkelerde yaşanacak sorunlar. Ancak yine de bizim de ders ve önlem almamız lazım. Bizim ülke olarak geleceğimiz çok parlak, ama bugün kırmızı alarm veren tehlikelere karşı hep beraber omuz omuza vermediğimiz takdirde bizim başımıza da çok ciddi problemler gelebilir.
Kapitalizmin nimetlerini inkâr haksızlık olur
Kapitalizm olmasaydı hayatımızda pek çok şey olmayacaktı. Pek çok sektörde çığır açan gelişmeler de kapitalizm sayesinde oldu. Kapitalizmin doğasındaki rekabet ve girişimciliğin sayesinde ortaya çıkan yenilikler ve ekonomik gelişmelerin çok çok büyük nimetleri oldu. Bunları inkâr etmek haksızlık olur. Güzel şeyler olurken, kötü şeyler de oluyorsa buna ‘Neden böyle oldu?’ diye kafa yormamız lazım. Benim demek istediğim, kapitalizmin bugün geldiği noktadaki yanlışların gözden geçirilmesi gerektiği.