ANALİZ | İlker Başbuğ CHP'nin başına mı geçecek?
"AKP'ye muhalefet" dozunu kaçırmadan "devletli" bir görüntü sergilemeye özen gösterdiği demeçlerle manşetlerde yer alan Başbuğ'un son dönemdeki bu tavrı dikkat çekiyor.
Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ her gün yaptığı açıklamalarla gündemin üst sıralarında yer almayı sürdürüyor. “AKP’ye muhalefet” dozunu kaçırmadan “devletli” bir görüntü sergilemeye özen gösterdiği demeçlerle manşetlerde yer alan Başbuğ’un son dönemdeki bu tavrı dikkat çekiyor.
“Paralel yapı” ile kimse Erdoğan gibi mücadele edemezdi dedi
Balyoz Davası savunmasında, 17 ve 25 Aralık operasyonlarının yansıtılmaya çalışıldığı gibi yolsuzluk operasyonu olmadığını, aksine iktidarı devirme amaçlı olduğunu ifade ederek operasyonları “darbe girişimi” olarak nitelendirmişti.
Eski Genelkurmay Başkanı, daha sonra da Fethullah Gülen cemaatine karşı mücadeleyi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan daha iyi ve daha başarılı başka kimse yapamazdı diyerek “paralel yapı” soruşturmalarına arka çıkmıştı.
“Terörle mücadele”de hükümet tam destek istedi
İlker Başbuğ, katıldığı bir panelde ise, toplumun “terörle mücadele” konusunda bütün gücüyle hükümetin arkasında olması gerektiğini belirterek, bunun başka bir yolu bulunmadığını söyledi.
Son olarak ise Türkiye’nin 7 Haziran seçimlerinden sonra yöneldiği güvenlikçi politikaların tek başına yeterli olmadığını belirterek, ‘Terörün kökünü kazırım’ ifadelerinin ‘hamaset’ olduğunu söyledi.
İlker Başbuğ ulusalcılara umut olur mu?
İlker Başbuğ’un bu çıkışlarında açıkça gözüken ortak yönü, Fethullah Gülen’e karşı AKP ile yan yana durma özeni ve “terörle mücadelede devlet ile millet birliği”ne yaptığı vurgu oluşturuyor.
Hürriyet’ten Çınar Oskay’a, “Teröristle mücadele askere, terörle mücadele devlete aittir. Bu ikincisinin ekonomik, sosyokültürel, psikolojik harekat, uluslararası siyaset boyutu vardır. Yalnız ‘güvenlik’le başarı sağlanamaz. Ama güvenlik alanını dışlayarak da olmaz. ‘Diğer alanlarda mücadeleyle çözerim’ dediniz, işte sonuç bu” diye konuşan Başbuğ’un ifadelerinin Vatan Partisi’nin oturmaya çalıştığı “ulusalcı” hassasiyetleri karşılamaya dönük olduğu anlaşılıyor.
Bu haliyle, ulusalcıların CHP içerisinde yeni bir hamlesine öncülük etme hesaplarından söz edilebilir.
Ulusalcılar CHP’de siyaset sahnesine döner mi?
Ancak CHP açısından atı alanın Üsküdar’ı geçtiği bir tablodan söz etmek de mümkün. Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte emperyalizmin ve Türkiye burjuvazisinin talep ettiği dönüşümle uyumlu hale gelen CHP’nin bu rotadan çıkmayacağı da bir “devlet politikası” sayılabilir.
Bu durumda, İlker Başbuğ’un “devletli” görüntüsünün ve AKP’nin ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kişisel gelecekleri nedeniyle Fethullah Gülen cemaatine karşı başlattıkları operasyonlarda ortaklık aramasının kısa vadede AKP ile uyumlu olurken daha geniş bir açıdan Türkiye geleceği ile ilgili senaryolarla uyumda yetersiz kalacağı söylenebilir.
Bu tabloda ulusalcılar için çıkar yol olmadığını ifade etmek gerekiyor. Fethullah Gülen ile “tarihsel” hesaplaşmalarını arayan ulusalcıların AKP’ye payanda olmak dışında çıkış yolları bulunmuyor.