ANALİZ | Yeni soru: Kürt hareketi bölünür mü?
Son dönemde, Kürt hareketinin bölünmesi sıklıkla gündeme gelir oldu. Son olarak, seçimler bağlamında yeni Kürt partileri çıkıp çıkmayacağı da sorgulandı. Peki, Kürt hareketi bölünür mü?
Dün Milliyet gazetesinden Tunca Bengin, köşe yazısında kamuoyu araştırma şirketi sahibi Adil Gür’ü referans vererek önümüzdeki süreçte Türkiye’de yeni Kürt partileri kurulabileceğine dair ihtimallere değindi.
Adil Gür 7 Haziran ve 1 Kasım seçim sonuçları üzerinden yaptığı değerlendirmelerin devamında şu düşünceleri dile getiriyor:
“Bugün eldeki verilere bakarak bu parti barajı kesin geçer ya da altında kalır veya bu kesin 367’yi bulur diyebilmek çok kolay değil. Ortada bir seçim olması lazım. Ama elimizde iki seçimin verisi var ve bunlar sürecin HDP açısından iyi gitmediğini gösterdi. Şu anda ivmenin tersine dönmesi yukarıya doğru gitmesi için hiçbir neden yok bence.
HDP Ceylanpınar’dan bu yana kendi ayağına sıkıyor. Türkiye partisi oluyordu, yüzde 13’leri geçmişti ama PKK ile arasına bir mesafe koyamadı. İnsanlar sadece siyasal olarak etkilenmiyor, gündelik yaşamları etkilendi. Birçok insan evini terk etti, esnaf işini yapamıyor, siftahsız dükkan kapatıyor, çocuklar okula gidemiyor.
Onun için 7 Haziran’dan bu yana, 1 Kasım sonrası da dahil, süreç HDP’nin aleyhine işliyor. Kendisine çekidüzen vermezse HDP’nin bıraktığı boşluğu dolduracak Kürt siyasi partileri çıkabilir.”
HDP’nin barajı geçememesi üzerinden yapılan hesaplar
Özellikle 1 Kasım seçimlerinden sonra en üst aşamasına geçen savaş hali ve bu süreçte tekrar tartışılmaya başlanılan başkanlık ve anayasa gündemleri doğal olarak meclis artimetiği, erken seçim ve benzeri başlıkların da akıllara gelmesine sebebiyet veriyor. Zaten görüldüğü üzere seçim sonuçlarını en iyi tahmin ettiği söylenen Adil Gür’ün de esas odaklanmak istediği nokta o. Yani başkanlık ve anayasa gündemlerindeki krizler çözülemez ve bir kere daha erken seçimler gündeme gelirse, HDP’nin bir önceki seçimlerdeki kilit pozisyonu, barajı geçmesinin AKP’yi gerilettiği varsayımının anahtar rolde olup olmayacağı tartışma konusu olacaktır.
Dolayısıyla öncelikle gündeme getirilmek istenen şey, doğal olarak, “PKK ile arasına mesafe koymamış olan” HDP’nin barajı geçemeyeceği yönünde. Verili tabloda çatışmalar çok üst düzeye ulaşmış olsa da Kürtlerin siyasi temsiliyetini legal alanda sağlamak ve “çözüm” sürecini ilerletmek adına devletin ve AKP iktidarının köprüleri hemen atmak yönünde istekli olmayacağını da bir tarafa not etmek gerekiyor.
Kürt hareketindeki sıkışma parçalanma getirir mi?
Anlaşılan, bunlarla birlikte süngüsü düşürülmüş ve toplumsal desteği törpülenmiş olan bir HDP’nin masada daha zayıflatılmış olacağı öngörülüyor. Bu öngörülerin harfiyen işleyeceğini şimdiden dile getirmek yanlış olur. Ancak tüm bunlarla birlikte HDP’nin “Türkiyelileşme” yaklaşımının bu süreçte çökmesi, savaş koşullarının Kürt emekçilerinin yaşam kaygısını arttırmış olması ile Kürt siyasi hareketinin bunu bir savaş malzemesi olarak kullanmaktan öteye gidememesi sıkışmayı arttırıyor. Tüm bunlarla birlikte uluslararası camiadan beklenen büyük desteğin gelmemesi de, başta HDP olmak üzere Kürt siyasi hareketinin tüm bölmelerinde bu sıkışmanın artmasına sebep olarak gösterilebilir.
Bu noktada, sıkışmanın bir parçalanmaya ya da yeni Kürt oluşumlarının ortaya çıkacağı bir döneme mi gideceğini, geleneksel Kürt siyasetinin verili aygıtlarıyla devam mı edeceğini doğal olarak süreç gösterecek. Dolayısıyla bazı parametrelerin altını çizmek faydalı olabilir.
Diğer Kürt partileri öne çıkabilir mi?
Kürt siyasetinin Türkiye ayağı artık Irak’taki Kürt devletleşmesinden bağımsız düşünülemez. Ancak Barzani iktidarının Türkiye’deki uzantıları çok güçlü değil. Yakın vadede de elimizde çok güçleneceğine dair herhangi bir veri bulunmuyor.
Kürt radikal İslâmcı hareketlerin ağırlıklı kısmı AKP iktidarının tarafında yer alıyor. HÜDA-PAR gibi legal alanda büyük bir ağırlık oluşturamayan güçlerin önümüzdeki süreçte de verili güçlerini daha büyük bir zemine taşımaları çok olası görünmüyor. PAK (Partiya Azadiya Kurdistanê) örneğinde olduğu gibi bu hareketlerin bazıları da Kürt hareketi ile ittifak içerisindedir. Bunların oradan kopması ise gündeme gelebilir.
Kürt hareketi HDP’den vazgeçer mi?
HDP son seçim süreçlerinde bir çatı partisi vasfını kazanmıştı. Ancak Türkiyelileşme’nin başarılamadığı görülüyor. Dolayısıyla sağlı sollu seçmen desteğinin geri çekilmesini olağan karşılamak gerekir. Bununla birlikte önümüzdeki süreçte Kürt hareketinin benzeri bir çizgide ısrar edip etmeyeceğini göreceğiz. Örneğin, özerklik tartışmasının da merkeze konulduğu bir süreçte yıpranmış olan HDP’nin tarihe karışıp yerine DBP’nin (Demokratik Bölgeler Partisi) geçmesi gündeme gelebilir. DBP çizgisi ulusalcı bir karakter taşıyacaktır.
Yeni Kürt partileri çıkıp çıkmayacağına dair yapılan vurgu yukarıda ifade ettiğimiz gibi yeni anayasa, başkanlık, özerklik, erken seçimler gibi başlıklarla ilgili. Dolayısıyla gerilimlerin çok uçlaştığı noktalarda HDP’nin tamamen sağa çekilmesi için HDP’nin içerisindeki sağ unsurların basıncının ortaya çıkması muhtemeldir. Bu basıncın HDP’nin bölünüp yeni partiler ortaya çıkmasını tetikleyip tetiklemeyeceğini ise süreç gösterecektir.
Kürt hareketinden yeni bir sol açılım gelir mi?
Kürt hareketinin, genel anlamda Türkiye solunun kendi ekseninde kalması için yeni bir açılım yapıp yapmayacağı ise belirsizdir. Bununla ilgili geçmişte şekillenen HDK’nin bir fonksiyonu kalmamıştır. Ancak böylesi bir hamlenin ancak Abdullah Öcalan’ın iradi müdahalesi ile yapılabileceğini tespit etmek gerekiyor. Kürt siyasi hareketinin diğer bölmelerinin bu konuda atacağı adımlar söylemsel olmanın ötesine geçemeyeceği aşikardır.
Kürt siyasetinde soldan bir ayrışma yaşanıp bunun özneleşmesi/partileşmesi ise teorik olarak mümkün sayılsa bile günümüz konjonktüründe pratik olarak mümkün sayılmamalı. Birincisi, bu kesimlerde böyle bir arayış bulunmuyor. İkincisi, Kürt hareketinin verili pozisyonuna rağmen bunu yapabilecek bir güç de bulunmuyor.
Geçmişte bağımsız sol/sosyalist Kürt temsiliyetini oluşturmaya çalışan odaklar ya da siyasi oluşumların bir kısmı bugün PKK çizgisinde ya da genel ulusalcı (Barzanici) çizgide yer alıyor. Dolayısıyla buralardan da özgün/bağımsız bir çıkış yapılması çok mümkün görünmüyor.