Anayasa Mahkemesi Başkanı: OHAL hukuksuzluk değildir
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, 90 gün uzatılan olağanüstü hâl ilanına ilişkin olarak, "OHAL, hukuksuzluk hali değildir" açıklamasında bulundu.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, 90 gün uzatılan olağanüstü hâl ilanına ilişkin olarak, “OHAL, hukuksuzluk hali değildir, olağanüstü durumlarda yapılacakların çerçevesi yasalar kapsamında belirlenmiştir.” dedi.
İki yeni üye için düzenlenen törende konuşan AYM Başkanı Arslan, “Darbeci zihniyete verilecek en güzel cevap yeni bir demokratik anayasa yapmaktır. İnsan haklarına dayanan tüm kurallarıyla tesis eden yeni bir anayasa 15 Temmuz şehitlerine olan vicdan borcudur” ifadelerini kullandı.
Arslan’ın açıklamalarından satır başları şöyle:
İki değerli meslektaşımız uzun yıllardır kamu yönetimi alanında çalışmaları olan kaymakamlık görevinden Recai Akyel’in bu engin birikiminin mahkememize önemli katkılar sunacağına inanıyorum.
Anayasa hukuku alanındaki çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Şevki Hakyemez’in, mahkememize hak ekseninde ciddi katkılar yapacağına inancımı tekrarlamak istiyorum. Üyeliklerinin kendilerine, ailelerine ve mahkemelerimize hayırlı olmasını diliyorum. Mahkememizin dördüncü kez düzenlediği yaz okulu projesi kapsamında burada bulunanlara hoş geldiniz diyorum.
Malumları olduğu üzere ülkelerinde tarihinde kırılma noktaları vardır. 15 Temmuz’da sadece Türk siyasi tarihi değil, dünya demokrasi tarihi açısından da kırılma yaşatmıştır.
O gece zıt duyguları yaşadık, önce bir cunta bize zilleti yaşattı. Onca çabayı demokrasiyi yok ederek yönetime el koyacağını sanan bir grup cunta, demokrasiyi askıya almaya çalıştı.
Ancak aynı gece aziz milletimiz kahramanca bir direniş göstererek bu zilleti kaldırdı ve bize izzeti yaşattı. Gelecek nesillere gururla aktaracağımız bir demokrasi destanı yazıldı. Bu vesileyle bu izzeti ve onuru bize yaşatan başta sayın cumhurbaşkanımız olmak üzere tüm devlet adamlarına, muhalefet partilerin liderlerine, medyaya, ellerinde bayraklarından başka bir şey olmadan tankların karşısına dikilen milletimize şükranlarımı sunmayı bir borç biliyorum. Bilindiği üzere AYM’nin varlık nedeni anayasayı ve temel hak ve özgürlüklerini korumaktır. AYM üyeleri bu nedenle görevlerine başlarken bunları koruyacaklarına namus ve şerefleri üzerine yemin ederler. 15 Temmuz darbe teşebbüsünün amacı esas itibariyle temel hak ve özgürlükleri ortadan kaldırmaktı. Bu teşebbüs sonuç almış olsaydı temel hak ve özgürlükleri koruma göre fiilen paranteze alınacak, anlamsızlaşacaktı.
“Darbecilik hastalıktır”
Ünlü filozof Kant, vesayetçiliği tasavvur edilen en büyük despotizm olarak kabul eder. 15 Temmuz’u daha tehlikeli kılan, toplumun tüm katmanlarını ele geçirmeye çalışan bir yapı kurmaya çalışmalarıdır. Nitekim AYM, 4 Ağustos 2016 tarihinde verdiği kararda “FETÖ/PDY’nin kamu kurumlarının neredeyse tamamen örgütlenmesi, demokratik anayasal düzeni sürdürmek bakımından olağanüstü tedbirlerin alınmasını zorunlu kılmıştır.”
Vesayetçilik bu topraklarda yeni değildir, Bab-ı Ali ile başlayan süreçte modern, postmodern örneklerine tanık olduk. Hiçbir kurum, cemaat seküler veya dini gerekçelerle darbe girişimine kalkışamaz. Darbecilik, milli iradeyi yok etmeye çalışan iflah olmaz bir hastalık, siyasi sapkınlıktır. Anayasayı değiştirmenin ya da yeni anayasa yapmanın yolu da parlamentodan geçmektedir. Bunun dışındaki yollar çıkmazdır. 15 Temmuz bu hastalıklı zihniyetle hesaplaşmanın da miladıdır. Demokrasiyi, anayasayı ortadan kaldırmaya çalışanlar karşısında anayasal hak ve hürriyetleri korumak devletin temel görevi, varlık nedenidir. Anayasalar toplum sözleşmesidir, intihar sözleşmesi değildir. Bu nedenle hiçbir demokratik anayasa bu tarz eylemler karşısında sessiz kalamaz. Modern anayasaların tamamında temel hak ve hürriyetleri daha da sınırlamasını ön gören yasalar bulunmaktadır. Devletin varlığına yönelik tehditler zaruret oluşturmaktadır. Ancak bu yasalar temel hak ve hürriyetlerin tamamen kullanılmasını ise reddeder. OHAL, hukuksuzluk hali değildir, olağanüstü durumlarda yapılacakların çerçevesi yasalar kapsamında belirlenmiştir. Temennimiz olağanüstü duruma yönelik tehditlerin bertaraf edilerek normal hale dönülmesidir.
“Anayasa herşey değildir”
Özgürlük ve güvenlik birbirine karşıt değil, birbirini tamamlayan değerlerdir. Başvuracağımız temel değer ise hiç kuşkusuz adalettir. Adalet, devletin temelidir. Temel hak ve özgürlüklerin daha da kırılgan hale geldiği dönemde adalet daha da önemlidir. 15 Temmuz en büyük krizlerimizden biridir, milletimize ve bize düşen sağlam durarak demokrasimizi gelecek nesillere aktarmaktır.
15 Temmuz sonrası oluşan birlik, bizlerin dayanışmasını yeniden inşa etmiştir. Esas olan bizim gibi düşünmeyen, bizim gibi olmayanları da yaşatacak temel bir birliğin sağlanmasıdır. Darbeci zihniyete verilecek en güzel cevap yeni bir demokratik anayasa yapmaktır. İnsan haklarına dayanan tüm kurallarıyla tesis eden yeni bir anayasa 15 Temmuz şehitlerine olan vicdan borcudur. Demokratik ve özgürlükçü yeni bir anayasa bir yandan Atatürk’ün işaret ettiği muhasır devletler seviyesinin üzerine çıkılması açısından da önemlidir. Ancak anayasa her şey değildir, milletimizin gönlündeki özgürlük ateşi söndüğünde anayasanın da hiçbir anlamı kalmayacaktır.
15 Temmuz direnişi, anayasanın özellikle başlangıç kısmını anlamlı hale getirmiştir. Malumunuz olduğu üzere anayasanın başlangıç kısmında “Anayasa, demokrasi aşığı vatan ve millet sevdalılarına emanettir” “Demokrasi, vatan ve millet aşığı Türk evlatlarına emanettir” denmektedir. Buradaki demokrasi aşkı üzerine epey süre düşündüm, 12 – 13 yıl önce bir söylem analizi yapmaya çalıştım. Gerçekten bu kavramlar neye tekabül ediyor? Bu ifadelerin tüm zamanların en büyük ironisi olduğunu söylemiştim. Nasıl yorumlarsak yorumlayalım, bunun muhatapları demokrasiye aşık olduklarını tam olarak gösterememişlerdi. Ancak 15 Temmuz, bu ironinin de ortadan kalkmasına neden oldu. Artık gerçekten de anayasa, Türkiye’nin demokrasi aşığı evlatlarına emanettir. Son olarak belirtmek gerekir ki dünya demokrasi tarihine geçecek 15 Temmuz konusunda dünya iyi bir sınav verememiştir. Demokrasi savunucusu olarak ortaya çıkanlar, darbe girişimi karşısında adeta kuzuların sessizliğini oynamıştır.
Konuşmamın sonunda tüm şehitlerimize ve anayasa mahkemesinin emekli başkan ve üyelerine Allah’tan rahmet, gazilerimize ve hayatta olan başkan ve üyelerimize sağlık diliyorum.