Ankara Garı Katliamı'na nasıl göz yumulduğu belgelendi
101 kişinin yaşamını yitirdiği 10 Ekim saldırısının soruşturma dosyasında
10 Ekim’de Ankara Garı’nda yaşanan katliama ilişkin kamu görevlilerine açılan soruşturmada takipsizlik kararı çıkarken, İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü kendilerini “istihbarat gelmedi” diye savunmuşlardı.
Ancak Emniyet Genel Müdürlüğü’nün patlamanın gerçekleştiği sabah aralarında bombacı Yunus Emre Alagöz’ün de bulunduğu 3 kişinin eylem hazırlığında olabileceği yönünde istihbarat yazısını ilgili birimlere gönderdiği ortaya çıktı. Üstelik Emniyet, 31 Temmuz günü potansiyel eylem hedeflerine ilişkin yazısında “başta Ankara” ifadesi yer alıyor.
10 Ekim 2015 tarihinde sendika ve meslek örgütlerinin Ankara’da düzenleyeceği Emek Barış Demokrasi mitingi öncesi Ankara Garı önünde iki canlı bomba saldırısı gerçekleşmişti. Yüzlerce kişinin yaralandığı patlamalarda 101 kişini yaşamını yitirmişti. Bombacılardan birinin Suruç bombacısı Abdurrahman Rahman Alagöz’ün kardeşi Yunus Emre Alagöz olduğu belirlenmişti.
Bombacının ismi dahi biliniyordu
Katliamın gerçekleşmesinde ihmali olan kamu görevlileri hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Soruşturma Bürosu’nun yürüttüğü soruşturma takipsizlikle sonuçlanmıştı. Soruşturma kapsamında ifadesi alınan emniyet yetkilileri, kendilerine istihbarat ulaşmadığını belirterek topu MİT ve Emniyet istihbarata atmışlardı.
Ancak Evrensel’den Cem Gurbetoğlu ve Tamer Arda Erşin’in özel haberine göre katliamın yaşandığı 10 Ekim sabahı Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığı’nın “Gizli” ibareyle Terörle Mücadele Daire Başkanlığı’na Yunus Emre Alagöz, Hacı Yusuf Kızılbay ve Mehmet İşik’in eylem hazırlığında olabileceğine dair yazı gönderdiği ortaya çıktı.
İstihbarat 8 Ekim’de gelmiş
Yazıda, Diyarbakır’da HDP mitinginde gerçekleşen patlama ve Suruç katliamının ardından, Mehmet İşik ve Suruç’taki canlı bomba eyleminin failinin kardeşi Yunus Emre Alagöz’ün aileleriyle helalleştikleri ve sansasyonel eylemler gerçekleştirebilecekleri tespiti yapıldı.
Dokumacı grubu içerisinde faaliyet gösteren Hacı Yusuf Kızılbay’ın yasadışı yollarla Suriye’den Türkiye’ye giriş yaptığı ve Mehmet İşik’in annesi Şehriban İşik ile katliamdan iki gün önce (8 Ekim 2015) irtibat kurduğu belirtildi. Bu nedenlerle İşik ve Kızılbay’ın birlikte olduğu, ismi geçen kişilerin yapacakları olası eylemlere karşı gerekli güvenlik önlemlerinin alınması istendi.
Cep telefonu görüşmeleri takip ediliyormuş
Hacı Yusuf Kızılbay’ın kullandığı belirtilen telefonun 5 Ekim 2015 tarihinde İstanbul’da kullanılmaya başlandığı ve Adıyaman, Ağrı, Ankara, Aksaray, Erzinda, Konya, Kilis, Hatay, Bingöl, Diyarbakır, Mardin ve Şanlıurfa’da bulunan çeşitli cep telefonu numaralarıyla irtibatta olduğu belirtildi.
Yazıda, “Konunun hassasiyeti dikkate alınarak gerekli tedbirlerin/güvenlik önlemlerinin alınmasını gizliliğe azami derecede riayet edilerek bilmesi gerekenler prensibine göre hareket edilmesi, gelişmelerden bilgi verilmesini arz ederim” denildi.
Yazı patlamadan sonra gönderilmiş
10 Ekim sabahı İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç imzasıyla Terörle Mücadele Daire Başkanlığı’na gönderilen yazı, aynı gün içinde aralarında Ankara’nın da bulunduğu ilçelerin TEM Şube Müdürlerine yine “Gizli” ibaresiyle iletildi. Şube Müdürlüklerine iletilen belgede ise saat olarak el yazısı ile 13.48 yer alması dikkat çekti. Yani bombacının isminin dahi yer aldığı yazı patlamadan 3 saat 44 dakika sonra şube müdürlüklerine iletilmiş gözüküyor.
Bir numaralı hedef Ankara
Ankara Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü tarafından 31 Temmuz 2015 tarihinde emniyet müdür yardımcıları, şube müdürlükleri, ilçe emniyet müdürlükleri ve TEM Şube büro amirliklerine gönderilen yazıda ise Ankara’nın IŞİD eylemlerinin bir numaralı hedefi olduğu uyarısı yapılıyor. Yazıda, “Son dönemde yaşanan gelişmelerden sonra PKK ve IŞİD terör örgütü mensuplarınca başta Ankara olmak üzere ülkemize yönelik bombalı eylemler gerçekleştirebilecekleri şeklinde bilgilerin elde edildiği bildirilmiştir” ifadesi yer aldı. Yazıda, eylemlerin gerçekleşebileceği yönündeki bilgilerin sıklaştığı belirtilerek, “hassas bölgeler”, AVM’ler, kent meydanı, ulaşım araçları ve halkın yoğun olarak bulunduğu yerlerde “güvenlik tedbirlerinin gözden geçirilmesi ve duyarlılığın arttırılması, kontrol ve denetimlerin arttırılması” isteniyor.