Arap Birliği tarihsel misyonunu sürdürüyor
10 Ocak Pazar günü Suudi Arabistan’ın girişimiyle Kahire’de toplanan Arap Birliği dışişleri bakanları yaptıkları bir açıklamayla İran’ı Arap ülkelerinin iç işlerine karışmakla suçladı. Lübnan dışındaki birlik üyesi ülkeler İran’ın bu tutumunun devam etmesi halinde daha büyük bir muhalefetle karşılaşacağı tehdidinde bulundu. İran’a yönelik herhangi bir yaptırım konusunda açıklama yapılmazken, konuyla ilgili değerlendirme yapmak üzere bir... View Article
10 Ocak Pazar günü Suudi Arabistan’ın girişimiyle Kahire’de toplanan Arap Birliği dışişleri bakanları yaptıkları bir açıklamayla İran’ı Arap ülkelerinin iç işlerine karışmakla suçladı. Lübnan dışındaki birlik üyesi ülkeler İran’ın bu tutumunun devam etmesi halinde daha büyük bir muhalefetle karşılaşacağı tehdidinde bulundu.
İran’a yönelik herhangi bir yaptırım konusunda açıklama yapılmazken, konuyla ilgili değerlendirme yapmak üzere bir komite oluşturulduğu belirtildi.
Birlik üyesi ülkelerin çoğu açıklamaya lehte oy verirken Lübnan ve Arap Birliği’nden çıkarılan Suriye kararın dışında konum aldı. Lübnan, Suudi Arabistan’ın Hizbullah karşıtı faaliyetleri ve özellikle ülkenin doğusundaki Şii yerleşkelerini hedef alması nedeniyle Birliğin Suudi destekçisi konumunun karşısında yer alıyor.
Bölgede yaşanan sorunlara dair bugüne kadar herhangi girişimde bulunmayan Arap Birliği, Suudi Arabistan siyasetinin onay mercii olarak işlev görüyor.
Yemen ve Suriye’de Suudileri desteklemeye devam
Birlik daha önce de Libya’da uçuşa yasak bölge çağrısı yaparak NATO’nun destekçiliğine soyunurken IŞİD’in katliamları konusunda sessiz kalmış, Suudi Arabistan’ın Suriye’deki müdahalesi ve cihatçı terör örgütlerine desteğini ise yok saymıştı.
ABD destekli Suudi koalisyonun Yemen’de yürüttüğü saldırılar ve Suriye’deki Suudi müdahalesi düşünüldüğünde Arap Birliği’nin konumu bölgede bir Şii – Sünni çatışmasını Sünni cenahı güçlendirecek şekilde destekler nitelikte.
Varlık nedeni olan Filistin – İsrail gerilimi konusunda da ABD emperyalizmi ve Suudi Arabistan ile birlikte petrol zengini Körfez krallıklarının siyaseti dışında adım atmayan Arap Birliği’nin Tahran’a karşı takındığı tutum da bölgedeki konumlanışını yansıtıyor.
İran’la diplomatik ilişkilerin kesilmesi üzerine hızla adım atan Riyad, Arap Birliği kartını oynamak üzere acil toplantı çağrısıyla bölgede İran karşıtı pozisyonu güçlendirmeye çalışıyor.
Suudiler’in İran provokasyonu arkasında neler yatıyor?
Yemen’e yönelik saldırıları ile birlikte iyice çıkmaza giren Riyad, Suriye konusundaki görüşmelerde de şu ana kadar istediğini elde edebilmiş değil.
Öte yandan, 2013 Kasım’ında İran’ın ABD ile imzaladığı ve yaptırımların hafifletilmesini öngören nükleer anlaşması karşısında Suudi Arabistan harekete geçerek İran karşıtı kampanyayla birlikte bölgede karşıtlıkları güçlendirmeye dönük adımları hızlandırmıştı.
BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi olan ABD, Çin, Fransa, İngiltere ve Rusya ile Almanya’dan oluşan 5+1 grubu ve İran arasındaki nükleer müzakereler de 14 Temmuz 2015 tarihinde anlaşmayla sonuçlanmıştı. Varılan mutabakat İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerini sınırlandırmasını, nükleer tesislerini Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun (UAEK) denetimine açmasını, buna karşılık İran’a uygulanan ekonomik ve mali yaptırımların kaldırılmasını öngörürken silah ambargosu bir süre daha devam edecek.
Böylece, petrol, doğalgaz, finans, havacılık ve deniz taşımacılığı alanlarında yaptırımlar kalkarken, İran’ın yurt dışındaki milyarlarca dolarlık varlığına yeniden ulaşabilmesi öngörülüyor. Anlaşmanın İran için bir diğer önemli getirisi ise yaptırımların kalmasıyla birlikte İran’ın yeniden petrol piyasasına tam kapasiteyle girmesi.
Bu gelişmeler, İsrail ve Suudi Arabistan başta olmak üzere Türkiye, Mısır gibi bölgedeki bazı ülkeleri ABD ve batıyla anlaşmış bir İran’ın bölgede kendilerinin zayıflamasına neden olacağı endişesiyle tedirgin ediyor. Zira, dünya siyasetinde meşruiyeti artan ve ekonomik olarak rahatlayan İran’ın Ortadoğu’daki etkisinin artması, başta Suudi Arabistan olmak üzere Sünni Arap rejimleri zorlayacak.
Bütün bu gelişmeler ışığında Arap Birliği toplantısını da Suudi Arabistan’ın, İran’a karşı yürüttüğü provokasyon kampanyasının bir parçası olarak değerlendirmek mümkün.
Cihatçı terör örgütlerine büyük miktarlarda yatırım yapan Suudi Arabistan, Suriye görüşmelerinde gelinen aşamayı ve Yemen’deki sıkışıklığını tersine çevirmek üzere bölgede İran’ı zayıflatmaya çalışarak bütün bu başlıklarda elini güçlendirmeye çalışıyor.