Reklam
Kategoriler: Köşe Yazıları

Aykut Göker’in ardından…

Reklam

Bazılarının direnişi de katkısı da büyüklüğüyle ters orantılı bir biçimde sessizdir. Gürültülü patırtılı değildir katkıları da mücadeleleri de…

Onların sessizlikleri vakarlarından gelir, onların sessizlikleri yaptıkları işe gösterdikleri özenden, ürettiklerini paylaşmaya ve devretmeye verdikleri önemden gelir…

Sabırla üretirler, inatla da direnirler. Ve aramızdan da tıpkı yaşamlarında olduğu gibi sessizce ayrılırlar.

Direnişleri gazete ve dergilerde yer bulmaz, dilden dile efsaneleşerek aktarılmaz. Hâsılı, onların direnişleri pazarlanmaz, pazarlanamaz. Kendileri buna da direnir, çünkü ayıptır.

Vitrinleri değil mutfakları severler. Onlarla çalışanlar, onlarla direnenler bilir büyüklüklerini.

Çoğunluğumuz ise vitrinlerle meşgul olmaktan mütevellit aydınlıktan ziyade parıltıya kapılır. Mutfaktan ziyade vitrine bakar…

İşte bu sessiz karıncalardan, yaşarken de vitrin ve parıltı sevdamızdan kaynaklı belki de yerli yerine koyamadıklarımızdan biridir Aykut Göker. Tıpkı yaşadığı gibi, aramızdan da sessizce ayrıldı geçtiğimiz günlerde…

Meydanlarda “barış” sloganları atılırken kimsecikler Barış Derneği davasında 12 Eylül zindanında direnen barış savaşçısını hatırlamadı mesela. Her köşeden bir imza metni fışkırırken, ülkenin en karanlık zamanlarından birinde “Aydınlar Dilekçesinin” imzacısını da…

Bu kadar bilim ve aydınlanmadan söz edilirken karınca sabrı ve çalışkanlığıyla üreten, gözü vitrinde değil, mutfakta olan kaç aydınımız kaldı geriye?

Aykut Göker pop-starların değil, aydınlar kuşağının temsilcilerindendi.
Pazarlamanın henüz bilime ve aydınlanma mücadelesine sirayet etmediği zamanların niteliklerine sahip, sabır ve dirençle sessizce ürettiğini paylaşmanın erdem olduğu bir kuşak.

Her şeyin gürültüyle yaşandığı ve vitrinlerde tüketildiği bir karanlık çağda, bu karanlığı aydınlatanlardan ziyade gözlerimizi parıltılara dikiyorsak, sabırla üretenlerin mütevazılığı yerine tüketmemiz için önümüze atılanlarla yetiniyorsak, direnişin 3 günlük değil ömür boyu olduğunu görmüyorsak kavgalı olduğumuzu söylediğimiz bu düzene teslim olmuş sayılmaz mıyız?

Teslim olmamanın bir yolu da Aykut Göker gibi değerlerimizin niteliklerine sahip yeni kuşakların varlığını güvence altına almak değil midir?

Bu yurtsever bilim insanının yaşamı önünde saygıyla eğiliyorum…

Bu haber en son değiştirildi 25 Kasım 2016 00:12 00:12

Reklam

Önceki Haberler

İBB Davası’nda ilk duruşmanın tarihi belli oldu

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Büyükşehir Belediyesi'nin yöneticileri dahil 105 kişinin tutuklu olduğu İBB Davası'nda…

12 Aralık 2025 17:56

TBMM’deki çocuk istismarı skandalında yeni gözaltı kararı

TBMM'deki çocuk istismarı ile ilgili 4 şüpheli gözaltına alındı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, gözaltına alınanlar ile…

12 Aralık 2025 17:04

Saray’dan asgari ücret açıklaması

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, "Yatırım ve Finansta Türkiye Yüzyılı Zirvesi"nde konuştu. Asgari ücrete ilişkin değerlendirmede bulunan…

12 Aralık 2025 16:45

Ankara’da toplu ulaşıma zam

Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’nde alınan kararla toplu ulaşım ücretlerine yüzde 35 zam yapıldı. Oy çokluğuyla…

12 Aralık 2025 16:24

FETÖ’cü Zaman Gazetesi’nin ortağının otelinde 15 Temmuz buluşması

15 Temmuz Derneği bu yıl da “Şehit Aileleri Buluşması’nı” yine FETÖ’den yargılanan, Zaman Gazetesi’nin ortağı…

12 Aralık 2025 16:21

Yandaş Yeni Şafak’tan İmamoğlu yazısı: Hakim hemen beraat kararı verip davayı düşürmeliydi

İktidara yakınlığıyla bilinen yandaş Yeni Şafak yazarı Mehmet Şeker, Ekrem İmamoğlu’nun diploma davasına ilişkin kaleme…

12 Aralık 2025 15:28
Reklam