#Barışİçin Akademisyenlerin savunmaları: Mahkemenin karşısında Anayasayı savunmak da bize düşmektedir

Tahliye kararı verilen akademisyenlerin savunmaları çok konuşuldu.

#Barışİçin Akademisyenlerin savunmaları: Mahkemenin karşısında Anayasayı savunmak da bize düşmektedir

Barış bildirisine imza attıkları için tutuklanan akademisyenler Yrd. Doç. Dr. Esra Mungan, Doç. Dr. Kıvanç Ersoy, Yrd. Doç. Dr. Muzaffer Kaya ve Yrd. Doç. Dr. Meral Camcı da bugün ilk kez yargıç karşısına çıktı. Tahliye kararı verilen akademisyenlerin savunmaları çok konuşuldu. İşte akademisyenlerin savunmaları;

Yrd. Dç. Dr. Meral Camcı

“İsmail Beşikçi ‘iddianameniz savunmamdır’ demişti, Ben de ‘iki metin de (bildiriler) benim savunmamdır’ diyorum. Bilim insanı icin aslolan düşünce üretmektir. Ötekinin açısına sessiz kalmak mizacıma ve bilimsel ahlakıma uygun değildir. Talimat almam, tanıdığım tek inisiyatif kendi inisiyatifimdir. Emekten eşitlikten yana inisiyatif alırım. Hiç kimseden ve kurumdan talimat almadım, almam. Muhalif görüşleri basın yoluyla açıklamak suç değildir, olamaz. Aydın birey içinde yaşadığı topluma karşı sorumludur. Beni olduğum noktaya getiren emeğe borcum var. Barış Davası, Aydınlar dilekçesinde olduğu gibi muhalif görüsler devletçe nahoş karşılanmıştır. Akademi biat etmez, etmemelidir, çünkü üniversite memlekettir. Çok sevdiğimiz öğrencilerimizden koparıldık.Fakat kimse topluma ders verme hakkımızı alamaz.”

Yrd. Dç. Dr. Kıvanç Ersoy

Bildiriyi imzalamaktan pişman olmadıklarını belirterek, söze şöyle başladı: “Mahkemenin karşısında Anayasayı savunmak da bize düşmektedir. Barışı savunmak Anayasal haktır ve aydın olarak vazifemizdir. Jean Paul Sartre olma iddiamız yok ama biz Türkiye’yiz. Pişman değiliz, yine olsa yine imzalarız. Aydın sorumluluğuyla bu metni kaleme aldık ve okuduk.”

Ersoy, savunmasında, akademisyenlerin suçluysa tutuklu yargılanmaları gerektiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ‘önerme’sine de üstü kapalı yanıt verdi: “İddianamede bize ‘aydın’ denilmiş. Bunu lehe delil olarak kabul edelim. Fakat kavram tam anlaşılmadan kullanılmış. ‘Suçluysa tabi ki tutuklu yargılanacak’ demek ‘Ölüyse güzel kokacak’,’Maviyse tabi ki kırmızı olacak’ önermeleri gibi mantıksız.’Kanlarında duş alacağız’ diyenler dışarıdayken biz tutuklandık.  Güvenlik güçlerinin işlerini aksattığımız söyleniyor, asıl bilim güçlerinin işleri aksatıldı.”

Ersoy, sözlerine şöyle devam etti: “Sizden beklentim bu suça ortak olmayın. Bu iddianameyi hazırlayan savcı memleketin itibarını yerle bir etmekle suç işliyor. Bu iddianame bizim gibi işinde gücünde akademisyenlerden kahraman yarattı. Herkes ‘Kıvanç hocanın denklemleriyiz’ diyor. Kimsenin ‘İrfan Fidan’ın ifadeleriyiz’ diyeceğini sanmıyorum. ‘Devlete halen meydan okumak’ diye bir suç yoktur. İddianame vatandaşlık haklarını tanımamaktadır. Akademisyenler bağımsız bireylerdir kimse onları imza atmaya da, çekmeye de zorlayamaz. Hakkımda kaçma şüphesi bulunmaktadır iddiasını hakaret sayarım. Beş yaşındaki oğlum yurtdışındayım sanıyor.”

Yrd. Dç. Dr. Esra Mungan

Kendi istekleriyle ifade vermeye gitmelerine rağmen tutuklandıklarını hatırlatarak başlayıp, şunları söyledi:”İddianame ile hedeflenen şey ortamı susturmak iken tam tersi olmuştur. Bize destek artmıştır. Devleti ısrarla barışa davet etme hakkım bulunmaktadır. Haftalardır haksız yere tutukluyuz. Ben gerçek ve kalıcı bir barış talep ediyorum. Biz devletin kulu değiliz, yurttaşıyız. Yurtaşların devletten talep edebileceklerini talep ediyorum.”

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın akademisyenlerin devletin parasını alıp ‘terör örgütü propagandası’ yaptıklarına dair sözlerini de yanıt veren Mungan, şöyle devam etti:

“Bizim devletin parasını yediğimizden bahsedenler sanırım tam olarak ne yaptığımızı bilmiyorlar. Bir akademisyen olarak haftada 55 bazen 60 saatini üniversitede calışarak geçiren bir insanım. Bu ülkeye titiz dürüst ve yaratıcı üretim yapmak üzere geleceğin potansiyel bilim insanlarını yetiştirmeye çabalayan biriyim. Biz devlete hitap ettik çünkü bizim tek yasal muhattabımız vardır. Devleti o tekmeyle devrilen masaya oturmaya geri çağırdık. Metnimiz bölgede yok edilen insanların, kentlerin metnidir. Metinde örgüte övgü değil, devlete hitap ve barış çağrısı vardır. Belirtmeyi zul görüyorum.”

Talimatla bildiri yazdıkları iddiasını da yanıtlayan Mungan, şunları söyledi: “Talimatla bildiriyi yazdığımız belirtiliyor. Biz akademisyenler talimat almayız. Okuyan, düşünen biri olarak devleti sorgulama eleştirme hakkım vardır. Derhal beraat istiyorum. Mahkeme aksi karar verirse hakkımı helal etmeyeceğim”

Yrd. Doç. Dr. Muzaffer Kaya

Notu kıt bir hoca değilimdir ama iddianame o kadar kötü yazılmış ki 10 üzerinden 2 bile vermem” diyen Kaya, şunları söyledi: “Bugün bizim nezdimizde düşünce ve ifade özgürlüğü yargılanmaktadır. İddianamede belirtilen çözüm süreciyle, davaya konu suç isnadının bağı kurulmamıştır. Savcılık iddianameyi Vikipedi’deki yanlış bilgilerden yararlanarak hazırlamıştır. Dolmabahçe görüşmesi sonrası Tayyip Erdoğan bunu yanlış bulduğunu belirtmiş ve Kürt sorunu olmadığını söylemiştir. Ülkenin içine düştüğü durumun işaretlerini 7 Haziran öncesi Diyarbakır’daki mitingde patlayan bombayla gördük. Suruç ve Ankara patlamalarında yüzlerce yurttaşımız hayatını kaybetti. Ülkemiz yangın yerine döndü. Bildirinin kaleme alındığı günlerde hükümet 90’lar konseptine geri dönüş yapmıştı. Operasyonlarda yüzlerce sivil öldürüldü. Biz bu ülkenin akademisyenleri bunca şey yaşanırken sessiz kalmayı onurumuza yediremedik. Bildirimiz hükümete uyarı ve talep içeren bir bildiridir. Ağır insan hakları ihlallerinin durmasını istedik. Bildiri için bize kızabilir, bizi sevmeyebilirsiniz ama bildirimizde hiçbir şekilde terör örgütü propagandası yer almamaktadır. İddianamede söylediklerimiz değil söylemediğimiz seyler yüzünden de yargılanıyoruz. Bu hukuken mümkün değildir, nokta. Bildirimizde sahip çıkılan öz yönetimler değil temel insan haklarıdır. Öz yonetim ibaresi bir kere bile geçmemektedir. İddianamede suç olmayan eylemler suç olarak gösterilmiştir. BM gözlemcilerinin görevli göndermesine zemin hazırlamak diye bir suç olamaz. Erdoğan da bize hakaret ettiği konuşmasında Chomsky’ye ‘Gelsin görsün’ diye çağırmıştı. O çağırınca degil, biz çağırınca mı suç?”

İkinci açıklamalarıyla akademisyenlerin imzalarını geri çekmesine engel oldukları iddiasına yanıt veren Kaya şöyle devam etti: “Yaptığımız ikinci açıklamayla akademisyenlerin imzalarını geri çekmelerini engellemeye çalıştığımız ileri sürülüyor. Erdoğan’ın bizi tehdit ettiği konuşmasından sonra, imzacı sayısı iki katına çıktı. Ondan korkmamışlar, benden mi korkacak akademisyenler? Kimin daha fazla caydırıcılık potansiyeli var size soruyorum. İmza attığım için işten atıldım, İşten atıldığım için açıklama yaptım, hapse atıldım. Devlete meydan okuyabildiğimizi gösterdiğimiz iddia ediliyor. Suç mu? Biz herhangi bir hanedanın kapıkulları değil demokratik cumhuriyetin vatandaşlarıyız. Bir karar vermeliler artık. Burası Kuzey Kore mi değil mi?”