Başkanlık Diktatörlüktür, mücadele yükseltilmelidir!
Gazete Manifesto okurları tarafından Koşuyolu’nda düzenlenen “Başkanlık Diktatörlüktür Başkanlık Anayasası’na Hayır!” adlı panel 18 Haziran Cumartesi günü Barış Terkoğlu, Ender Helvacıoğlu ve Yavuz Karamahmutoğlu’nun katılımıyla gerçekleşti.
Gazete Manifesto okurları tarafından Koşuyolu’nda düzenlenen “Başkanlık Diktatörlüktür Başkanlık Anayasası’na Hayır!” adlı panel 18 Haziran Cumartesi günü Barış Terkoğlu, Ender Helvacıoğlu ve Yavuz Karamahmutoğlu’nun katılımıyla gerçekleşti. Koşuyolu halkının yoğun bir şekilde katıldığı panelde, AKP’nin Türkiye toplumuna dayatmaya çalıştığı Başkanlık Anayasası ve buna karşı nasıl bir mücadele örülmesi gerektiği tartışıldı.
Panelde katılımcılar arasında ilk sözü alan Yavuz Karamahmutoğlu, konuşmasına Başkanlık Anayasası’nın sadece AKP tarafından değil, sermaye sınıfı tarafından da istendiğinin altını çizerek başladı. Kuvvetler ayrılığı ilkesinin sermayenin serbestçe dolaşımının önünde bir engel teşkil ettiğini belirten Karamahmutoğlu, AKP ve sermayenin daha hızlı ve kuralsız bir Türkiye talebi olduğunu, bu zamana kadar hukukun AKP’nin özellikle rant ve imar politikalarına önemli bir engel teşkil ettiğini belirtti. AKP’nin yıkım politikası anayasal düzen tarafından yavaşlatıldığını ve yazacağı yeni anayasayla birlikte ülkenin kanun hükmünde kararnamelerle yönetilmek istendiğini ifade etti.
AKP tarafından açılmaya çalışılan yeni anayasa tartışmalarına AKP muhaliflerinin girmemesi gerektiğini belirten Karamahmutoğlu, AKP ile bir içerik tartışmasına girmenin, anayasa zeminini meşrulaştıracağını ifade etti. Yeni anayasa tartışmalarının Türkiye nezdinde hala zayıf bir meşruiyeti olduğunu ve bu tartışmaların ilerleyen dönemlerde meşrulaştığı takdirde, AKP’nin istediğinin olacağını belirten Karamahmutoğlu, ülkenin içinde bulunduğu koşullarda, yeni anayasanın yazılmaması gerektiğini ve Türkiye sosyalistlerinin ısrarlı bir şekilde AKP’nin yazacağı anayasayı reddetmesi gerektiği ifade etti.
“Diploma muhalefeti” ile Erdoğan’ın meşruiyetinin sarsılabileceğini ancak yıkılmasının imkansız olduğu belirten Karamahmutoğlu, AKP’yi ve getiridiği düzeni yıkacak ev değiştirecek tek seçeneğin halkın örgütlü mücadelesi olduğunu ifade etti. Gezi Ayaklanması’na değinen Karamahmutoğlu, şimdilerde ise liselilerin hareketlenmesini oldukça önemli bulduğunu ifade ederek sözlerini bitirdi.
Panelde ikinci olarak Ender Helvacıoğlu söz aldı. Sözlerine Türkiye Cumhuriyeti’nin fiili olarak askıya alındığı belirten Helvacıoğlu , AKP’nin hem yıkıcı hem de kurucu bir blok olduğunu belirtti. AKP’nin karşısında ise böyle bir bloktan bahsetmenin henüz mümkün olmadığını ifade eden Helvacıoğlu , hedeflerinin ve programının belli olduğu bir blok oluşturulması gerekliliğinin altını çizdi. Türkiye’deki sol tandanslı insanların ve sosyalistlerinin nasıl bir Türkiye istediklerini çok net bir şekilde ifade edilmesi gerektiğinden bahseden Helvacıoğlu, Türkiye sosyalistlerinin özellikle savunduğu kavramlar konusunda bir netleşmeye gidilmesi gerektiğinin altını çizdi. Kavramların önüne veya arkasına bir şey konulmadan savunulması gerektiğini belirtti. Konuşmasına “laiklik” örneğinden devam eden Helvacıoğlu, “özgürlükçü laiklik” gibi kavramların dillendirilmesine karşı çıktığını ve bunun AKP’nin argümanlarını desteklediğini ve meşrulaştırdığını belirtti.
AKP’nin geldiği noktada durmasının imkansız olduğu söyleyerek konuşmasına devam eden Helvacıoğlu, Erdoğan’ın sürekli olarak ilerlemesi gerektiğini belirtti ve şimdi başkanlık istediğini, başkan olduktan sonra halife olmak isteyeceğini, halife olduktan sonra da padişah olmak isteyeceğini belirtti. Erdoğan’ın durduğu an, düşeceğini ve bu zamana kadar işlediği tüm ulusal ve uluslararası suçların gündeme geleceğini ifade etti. AKP’nin ayakta kalmak için sürekli olarak emperyalizme, “En sağlıklı taşeron, en işbirlikçi benim” mesajı vermesi gerektiğini belirtti.
Panelde son olarak Barış Terkoğlu sözü aldı. Terkoğlu sözlerine, anayasa meselesini tarihsel bir biçimde ele alarak başladı. Anayasa yazma cürretini tarihte ancak devrimcilerin ve karşı-devrimcilerin gösterebileceğini belirtti. Bu cürreti devrimciler, iktidarın sınırlandırılması, halkın tarihsel kazanımlarının koruma altına alınması yönünde gösterirlerken, karşı-devrimcilerin ise halkın kazanımlarını ortadan kaldırmak için gösterdiğini belirtti. Bu bağlamda, tarihsel olarak “anayasacı” olan devrimcilerin ironik bir şekilde bugün Türkiye’nin içinden geçtiği durumda AKP’nin anayasasına devrimcilerin karşı çıkması gerektiğini belirtti. AKP’nin açtığı anayasa tartışmalarına solcuların baştan reddetmesi gerektiğini ifade etti. Anayasa tartışmaları sürecinde bizleri yoğun ve şiddetli bir tartışma döneminin beklediğini ve AKP tarafından devrimcilere sürekli olarak “Siz 12 Eylül anayasasıyla mı yönetilmek istiyorsunuz?” diye şekilsiz bir soruyla muhattap bırakılacaklarını belirtti.
Panel katılımcılarının ilk konuşmasından sonra, panelin ikinci bölümü soru-cevap ile devam etti. Dinleyiciler bu bölümde katılımcılara çok sayıda soru sordu ve tartışma, sorular üzerinden devam etti.