Behzat Ulucan yazdı: Sefalet döneminin çakma aydını Alev Alatlı
Orwell'e Erdoğan'ı alkışlatan, Putin'i Erdoğan'a "taytaylatan" (*), Rus'un altından muhakkak bir Tatar çıkaran Alev Alatlı son olarak yine muktedirin yanında saf tutarak Noam Chomsky'i de karşısına almakta bir beis görmedi. Cüret çoğu zaman cehaletten de geliyor ve cehaletin olduğu yerde bir aydından bahsetmek oldukça güçleşiyor.
Behzat Ulucan
Orwell’e Erdoğan’ı alkışlatan, Putin’i Erdoğan’a “taytaylatan” (*), Rus’un altından muhakkak bir Tatar çıkaran Alev Alatlı son olarak yine muktedirin yanında saf tutarak Noam Chomsky’i de karşısına almakta bir beis görmedi. Cüret çoğu zaman cehaletten de geliyor ve cehaletin olduğu yerde bir aydından bahsetmek oldukça güçleşiyor.
Akademisyenlerin imza metnine destek veren, akabinde Erdoğan’ın Türkiye davetini reddeden, bununla da yetinmeyip 100 civarı imzacıyla yeni bir hamle yapıp “IŞİD’e yardım ve yataklığa son verin! Kürtleri ezmeyi ve katletmeyi durdurun!” diyen Chomsky’ye karşı Erdoğan’ın cephesine cılız bir destek geldi Alev Alatlı’dan:“Amerikan solundan yetişmiş New Left (Yeni Sol) artığı bir Yahudi ve anarşist solculardandır. Dilbilimci diyorlar, doğru ama İbranicedir alanı. Öyle cihanşümul (uluslararası) bir dilbilimci filan da değildir” diyerek,”affedersiniz Yahudi” modasında bir ırkçılık yaparak tarafını gösterdi kendileri.
Alev Alatlı, bir süredir çok yaygın olan Freud’dan, Kafka’dan, Hegel’den Yahudi kökeni bulmak modasına uyarken, bir başka moda olan işkembe-i kübradan sallamaya da meyletti. Yahudi kökenini vurgulayıp ırkçı bir saldırı yapan yazar, Chomsky’e karşı İsrail’e dostluk mesajı veren bir iktidarın yanında yer alırken, Chomsky’nin İsrail’in Gazze saldırısını kınadığı için İsrail’e alınmayan da birisi olduğunu ya es geçiyor ya da bilmiyor.
Chomsky’yi savunmak bize düşmez, Erdoğan’a ve Alev Hanım’a karşı buna ne kadar ihtiyaç duyduğu konusunda tebessümlü yanıtlarımız olabilir ya da Chomsky’i eleştirmek başka bir yazının konusu olsun ama sefaletin ifşası için bunları da söylemek kaçınılmaz oluyor. Alev Alatlı “aydının sefaletini” mi yansıtıyor yoksa “sefalet döneminin aydınını mı canlandırıyor” diye düşünürken her kırdığı potta aklımıza geldiği üzere Yalçın Küçük’le 1994’te tartışmaya çalıştığı bir televizyon programını hatırlıyoruz.
Sene 94, 12 Eylül darbesi 14. senesini devirirken aydın kavramı tartışılıyor. Özellikle Küfür Romanları ve Aydın Üzerine Tezler isimli beş ciltlik ansiklopedisinde (daha sonra kısmen “Bilim ve Edebiyat” romanında da devam ediyor) can çekişen aydının ahvalini dillendiriyor Yalçın Küçük. Ahmet Altan’ları, Latife Tekin’leri ifşa ediyor ve gücün, sermayenin, darbenin yanında olan bu yazarlara “Eylülist yazarlar” ismini koyuyor. Aydın geçinenlerin ilk zorlukta aydın sorumluluğuyla hücuma geçmesi, toplumsal direnci yaratması, desteklemesi ve artırması beklenirken geriye doğru kaçtıklarını tarif ediyor. “İsyancı olmayan aydın mı olur?” diye gerekçelerini sıralarken, Alev Hanım “aydın despotu” tanımıyla savunmaya geçiyor. “Elinizde balta var ve size hiç yakışmıyor” naifliğinde hala. Yalçın Küçük ise savunularının arkasında: “Evet diyor elimde balta var ancak o balta bana babamdan kalmadı, ben bileyledim.” Yalçın Küçük’ün beklentilerini, “sizin aydın tanımınız ‘sosyalist militanlık’” diye eleştirmeye çalışan “naif” yazar, “serüvenci ve mutlak itirazcı, ütopyaları olan aydın pekâlâ sosyalist militan diye de yorumlanabilir” cevabıyla afallıyor.
Aydın aklıyla mücadele eder ve mücadelesi, direnci olmayan aydın olmaz. Aydın, gücün ve sermayenin yanına kaçan değildir.
Alev Alatlı’nın kaossever bir anarşist diye eleştirdiği Chomsky’ye karşı olmasını anlayabiliyoruz. Zira toplum düzenini, “Toplum dediğinizde ille de baskı olacaktır: Birey bir biçimde ehlileştirilecektir ki, bir kutsal, bir idea, bir dünya görüşü etrafında toplanabilsin ki, bir ‘toplum’dan söz edebilesiniz” şeklinde yorumluyor.
94’te Latife Hanım varsa günümüzde de Elif Şafak Hanım var. Vakti zamanında Evren destekçisi “Eylülist aydınlar” vardı, sonra “Özalist yazar” oldular, şimdi de “AKist yazarlara” evrildiler. Sermaye propagandası işliyor, aydınımız güç ve sermayeye hala “şehvet duyuyor”. Böyle oluyor aydının sefaleti ya da bu kadar oluyor sefalet döneminin aydını. O kutsal, o idea kimde cisimleşmiş Orwell’e alkışlatarak gösterdi Alev Hanım. Bizse, ona aydın demişken 114 yaşındaki Nâzım’la yanıt verelim.
O dünya görüşü etrafında toplanmayacağız. “Putları kırmak” biz sosyalistlerin işidir. Üstelik bunu “damat meselesi”ne girmeden bile yaparız.
Ne beş vaktin ezanı, ne Anjelüs çanları
Ne gökten necat geldi, ne bir parça merhamet
Çalışan esirlere İsa, Musa, Muhammed,
Sade bir satır dua, bir tütsü, buhur verdi
Masal cennetlerinin yollarını gösterdi.
Ne beş vaktin ezanı, ne Anjelüs çanları
Zincirden kurtarmadı yoksul çalışanları.
Yine biz köleleriz, efendilerimiz var,
Yine her mel’un taşı yosunlaşmış bir duvar,
Esir-efendi diye koymuş da adlarını
İki bahta ayırmış arzın evlatlarını.
Efendi işletiyor, esir işliyor yine.
Yine efendilerin gümüşlü sofrasından,
Kar gibi ekmeğinden, şarap dolu tasından
Kırıntı, artık bile düşmüyor işleyene.
Yine biz esir geçen her günün akşamında
Eve sade bir lokma ekmek getiriyoruz.
(*) Tanım Alev Alatlı’nın kendisine ait. (http://odatv.com/erdogan-putini-taytaylayabilir-0412151200.html)