Cerattepe geçilmedi, sıra sende Çanakkale!
Çanakkale halkı içme sularına maden karışacağı tehdine karşı mücadele başlattı.
Cumhuriyet gazetesinin haberine göre, Çanakkale’de Orta Truva Madencilik tarafından planlanan kuvars ve demir madeni ocağı projelerinin Serçiler Köyü’ndeki Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) halkın katılımı toplantısının “halkın katılımı” kısmı, jandarma engeline takıldı.
Toplantıya katılmak üzere Çanakkale’den bir otobüsle yola çıkan yaşam savunucuları yolda üç kez durduruldu. Araçtakilere GBT taraması yapıldı, şoföre para cezası kesildi. Serçiler’e varan çevrecilerin otobüsü köyün içine alınmadı. Toplantının yapılacağı kahvehaneye yürüyen grup burada jandarmanın barikatıyla ve kahvehanenin girişini kapatanlar köylülerle karşılaştı.
“Çanakkale’nin suyu zehirlenecek!”
Önce jandarmanın, ardından toplantının yapılacağı köy kahvehanesinin merdivenlerinde duran köylülerin içeriye girmelerine izin vermediği çevreciler, “Çanakkale halkının suyunu zehirleyecek bir şirkete kalkan oldunuz” diyerek jandarmaya tepki gösterdi. Halkı projeler hakkında bilgilendirmek, görüş ve önerilerini almak amacıyla ÇED Yönetmeliğinin 9. maddesi gereğince 9 Haziran Perşembe günü düzenleneceği duyurulan toplantıya katılımı engellenen halk, toplantıda konuşulanları duymaya, projenin Atikhisar Barajı’na vereceği zararları, itirazlarını şirkete ve yetkilere anlatmaya hakları olduğunu savundu.
“Barikatı kaldırın”
Çanakkale Barosu Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu Başkanı Avukat Ali Furkan Oğuz, jandarmaya “Şu an halkın katılımını engelliyorsunuz, görevinizi kötüye kullanıyorsunuz. Halkın toplantıya katılmasına izin verin, bu barikatı kaldırın. Hakkınızda suç duyurusunda bulunacağız.” dedi, jandarma toplantıya katılmalarına izin vermedi.
“Çanakkale’nin suyunu 150 bin kişi savunuyor.”
Çanakkale’nin tek içme suyu kaynağı olan Atikhisar Barajı’nı tehdit eden vahşi madencilik projelerine karşı yıllardır mücadele veren, bu planlanan iki kuvars ve bir demir madeni ocağının da Atikhisar Barajı’nı zehirleyeceğinden endişe duyanlar ve halkın itiraz etme hakkını kullanmak için orada bulunanlar adına basına açıklama yapan İda Dayanışma Derneği Başkanı İlhan Pirinçciler, hem jandarmaya hem de kahvehanenin girişini kapatanlara köylülere seslendi:
“Serçiler Köyü’ne, Serçiler köylüsü olan şoförümüzle ve avukatımızla birlikte sokulmadık. Geldiğimizde toplantı erken saatte başlatılmıştı. Toplantının yapıldığı kahvehaneye herhalde bazıları köyden, bazıları da dışarıdan olan gençler girişimizi engelledi. Böylesi bir toplantıya Türkiye’nin her yerinden insanlar davetlidir ki biz Çanakkale’de yaşayan, Atikhisar Barajı’nın suyunu içen insanlarız. Atikhisar Barajı sadece bu merdivende, bu köyü biz çevrecilerden korumaya çalışan gençlerin, Serçiler köyünün barajı değil. Bu, emperyalist bir projedir. Atikhisar Barajı’nı Çanakkale Barosu’nun avukatları ile birlikte 150 bin kişi savunuyor” diye konuştu.
‘Usulsüz’ toplantıya suç duyurusu
“Bu baraja sahip çıkmak için ÇED toplantısına gidenler olarak gördüğümüz hukuksuz engellemeleri kınıyoruz” diyen İlhan Pirinçciler, Çanakkale Barosu Çevre ve Kent Komisyonu avukatları ile beraber suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi.
Kendisi de Serçiler köylüsü olan Çanakkale Barosu Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu Başkanı Avukat Ali Furkan Oğuz, “Duyurulmuş bir halkın katılımı toplantısına halkın katılımının engellendiğini gözlemledik. Hukuksuz ve usulsüz bir şekilde halk sayılmadık ve toplantıya alınmadık. Jandarma kolluk kuvvetleri ile Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü yetkilileri bu suça ortak oldular, görevlerini kötüye kullandılar. Haklarında suç duyurusunda bulunduk.” dedi.
“Amaçları demir değil altın”
ÇED toplantısının yapılma amacının Serçiler Köyü’nde demir, kuvars madeni çıkarmak olmadığını, firmanın asıl amacının bölgede altın çıkarmak olduğunu ifade eden Avukat Oğuz, “Daha önce Bayramiç’te yapılmak istenen felspat madeni projesi için Çanakkale Barosu olarak açtığımız davayı kazanmıştık. Bugün projenin tıpa tıp aynısı Serçiler köyünde karşımıza çıktı. Bugün çıkaracaklarını söyledikleriyse felspat değil, demir. Biz daha önce de dava dilekçelerinde felspat, demir, kuvars gibi madenlerin çok ucuz olduğunu, neredeyse bir işe yaramayan, ekonomik değeri olmayan madenler olduğunu belirtmiştik. Asıl amacın altın olduğunu belirttik ki, MTA haritalarında bölgede demirin ne kadar az olduğu da görülüyor.” dedi.
Avukat Ali Furkan Oğuz, hukuk ve ekoloji mücadelesi verdikleri Çanakale’deki doğa talanı tehdidinin kendi köyüne kadar ulaşmasına ve gözlemci olarak toplantıya katılmak üzere gittiği köyüne kendisinin dahi alınmamasına dair sosyal medyada şu sözleri paylaştı:
“Kendi köyündeki kahveye giremedim.”
“Çanakkale’nin tüm tarımsal değerlerini yok edecek, halkın içme, sulama amaçlı kullandığı tüm su kaynaklarını, Atikhisar Barajı’nı bitirecek üç vahşi madencilik projesinin toplantısına katılma amacı ile Çanakkale halkı ile beraber köyüme gittik. Siz hiç kendi evinizin önüne jandarmaların dizildiğini gördünüz mü? Biz bugün bunu yaşadık. Anayasadan doğan tüm haklarımız açık bir şekilde çiğnendi. Vatanını, toprağını savunan bir avuç güzel insan ile jandarma komutanına ‘Onlar halk ise biz neyiz!’ dedik ve hiç kimseye anlatamadık derdimizi. ‘Gel!’ diye tehdit edenler dahi çıktı aralarından. En fazla beş yıl sürecek bu projeler ile tüm hayatın biteceğini anlamak istemediler. Benim köylülerim bizi o kahveye almak istemediler.”
“Bizi yıldıramazlar!”
Yıllardır Çanakkale’de yapılan her ÇED toplantısına katıldıklarını ancak ilk kez böyle bir durumla karşılaştıklarını anlatan İda Dayanışma gönüllüsü ve CHP İl Genel Meclisi Üyesi Hicri Nalbant ise, “Bundan 10 yıl önce yapılan toplantılarda bizim önümüzü jandarma keserdi, köye girişimizi engellemeye çalışırdı ama biz bir şekilde girerdik. İlk kez içinde bulunduğumuz araca bir ceza uygulaması yapıldı. Ceza uygulaması yapanlar bizi hedef aldı.” dedi.
“Doğru bildiğimiz yolda mücadele etmeye devam edeceğiz.”
Hicri Nalbant şunları ekledi: “Biz oraya Çanakkale’nin suyunu korumaya gittik. Gidip orada maden şirketlerinin Atikhisar Barajı’nı nasıl kirleteceğini anlatacaktık ama köyün girişinde ve toplantı yapılan kahvenin kapısında durdurulduk. Jandarmanın görevi bizim oraya girmemizi engellemek değil. Faşizm dedikleri bu. Her türlü engel ve ceza ile bizi yıldırmaya çalışıyorlar. Çanakkale’nin havasını, suyunu, toprağını korumaya devam edeceğiz. Bizi yıldıramazlar, bizim içimizde yılacak adam yok”.
2007 yılından bu yana Çanakkale’de termik santral ve vahşi madencilik projelerinin Çevresel Etki Değerlendirme Kararları ve ruhsatların iptali için 47 dava açıldı ve kazanıldı.