CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Selin Sayek Böke, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın AB liderlerine yönelik sözlerini eleştirerek “Buradan Avrupa’ya seslenmek istiyoruz. Avrupa, Türkiye’nin birden büyük olduğunu anımsamalı. Türkiye, Erdoğan’dan daha büyük bir ülke.” diye konuştu.
Partisinin MYK toplantısı sonrasında açıklamalarda bulunan Böke, Türkiye’deki ekonomik krizin ‘küresel’ bir kriz olmadığına dikkat çekerek “Bu kriz Türkiye’nin kendi krizi. OHAL’i uzatan, KHK’larla hukuku yerle bir eden, demokrasiyi tamamen ortadan kaldıran siyasetin bir sonucu bu” ifadelerini kullandı. Böke, AB ülkeleri ile ilişkilerin tamamen kopması halinde ‘doğacak tehlikeler’le ilgili uyarı yaparak, “Ambargoya hazır mısınız?” sorusunu sordu.
Böke’nin açıklamalarından satırbaşları şöyle:
“Kriz küresel değil”
Türkiye ekonomisi olağanüstü bir dönemden geçiyor. Ekonomik kriz daha önce yaşadığımız krizlere hiç benzemiyor. Hepimizin evinde hissettiğimiz, eğer hükümet gereken adımları acilen atmazsa daha da derinden hisseteceğimiz bir kriz bu. Bu kriz, küresel bir krizin Türkiye’ye yansımasının sonucu değil, bu kriz Türkiye’nin kendi krizi. OHAL’i uzatan, KHK’larla hukuku yerle bir eden, demokrasiyi tamamen ortadan kaldıran siyasetin bir sonucu bu. Vatandaşı işsiz bırakan, doğrudan fakirleştiren bir kriz bu.
Hukuksuzluğu yaratanlar, devam etmesi için destek verenler de Türkiye’de 80 milyonun ortak olacağı bu krizin müsebbibi olacaklar.
3 Ekim’de başladı
Türk lirası son 10 ay içerisinde dolara karşı yüzde 15 değer kaybetti. Ve bu değer kaybının neredeyse hepsini son iki ayda yaşadı. Türk lirasının dolara karşı değer kaybına baktığınızda keskin artış 3 Ekim’de başlıyor. 3 Ekim’de Türkiye’de ne olduğuna baktığınızda bu krizin Türkiye’nin krizi olduğu da apaçık ortaya çıkıyor. 3 Ekim benzer bir mikrofonda Hükümet sözcüsünün OHAL’in uzatılacağını Türkiye’ye haber verdiği gün. OHAL’İ uzatma kararıyla başlayan Türk lirasındaki değer kaybı devamında gelen hukuksuzlukla devamında gelen dış dünyadan kopartan gerginlikle devamında gelen demokrasiden uzaklaştıran her adımla değer kaybetti.
3 Ekim, hükümet sözcüsünün OHAL’in uzatılacağının haber verdiği gün. 3 Ekim’den sonra Türk lirası değer kaybetti. Kendisine benzeyen para birimlerine kıyasla çok daha fazla değer kaybetti. 3 Ekim’den beri TL’nin kaybettiği değer, aynı dönem içinde Rus rublesinin kaybettiği değerden üç kat daha fazla. Söylendiği gibi küresel bir kriz olsaydı aynı krizi Rusya’dan da görürdük. Aynı dönemde Türk lirası, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Macaristan’ın para birimlerine kıyasla iki kat daha fazla değer kaybetti. TL, kendisine benzeyen tüm para birimlerinden iki kat daha fazla değer kaybetti. Bu kriz iktidarın kendi yarattığı bir kriz.
80 milyon kişi krizin göbeğinde
Başbakan, “El ele gelen düğün bayram olur” dedi. Bu kriz Türkiye’nin kendisinden, AKP’den geliyor. Üstelik bu sıkıntı, bütün dünyada yaşanmıyor. Bütün Türkiye’de yaşanıyor. Türkiye’deki 80 milyon kişi AKP’nin yarattığı krizin göbeğinde yaşıyor.
Borç payı yüzde 70’e dayandı
Hepimiz borçluyuz. Bu krize Türkiye müthiş bir borçlulukla yakalanıyor. 2002’de kredi kartı borcu 6,6 milyar TL’ydi. Bugün bu borç 387 milyar TL’ye ulaştı. 2016 yılı içerisinde bu rakam 400 milyar TL’yi geçti. 2002’den bu yana vatandaşın borcu 60 kat arttı. Malesef 2002’de ailelerin gelirin içerisindeki borcun payı yüzde 5,5 iken bugün aynı oran yüzde 68. Yine 100 lira gelir elde ediyor ama 68 lira borçlu.
Bu çizdiğim tabloyu daha da detaylandırmak mümkün. Çiftçinin, esnafın, küçük üreticinin, sanayicinin, kamunun, bankanın herkesin borcu benzer bir tablo sergiliyor.
OHAL’i kaldırın
Hemen bugün vakit kaybetmeden yaraya merhem olacak ekonomi politikaları konuşabilmek için siyasetteki krizi çözmemiz gerekiyor. OHAL’i bunun için kaldırın diyoruz. İnsanlar bir KHK ile işsiz kalır mıyım tereddüdü duymamalılar. Bu güveni sağlama yükümlülüğü iktidardadır. Bu yolu sağlamanın tek yolu, OHAL’i kaldırmaktır. Bunlar olmadığı takdirde bu sorunu Merkez Bankası’nın çözmesi mümkün değildir.
Reçete elimizde. O reçeteyi konuşabilir hale getirme yükümlülüğü sizde. EKK toplandı, EKK’dan her zamanki hamaset çıktı. Duymaktan bıktığımız yapısal reformlar çıktı. Bugün hukuk inşa etmek gerekiyor. Bugün yeniden devlet inşa etmek gerekiyor.
Ekonomide Türkiye’yi dış dünyadan koparan her adım bu depremi daha da derinleştirir. Biraz önce çizdiğim tabloyu daha büyük bir felakete götürür.
Şangay olacak iş değil
Bir Şangay Beşlisi’dir gidiyor. Bu asla AB’nin yerini tutamaz. Üyeliğin sürecinde olabiliriz. Ama ekonomik olarak zaten biriz. AB, Türkiye’nin toplam ihracatının yüzde 48,5’ini oluşturuyor. Sattığımız ürünlerin yarısın AB’ye satıyoruz. Paramızı oradan kazanıyoruz. Şangay Beşlisi ihracatımızın içerisinde sadece yüzde 3’lük bir paya sahip. Biz gelirimizi elde etmek için yüzde 50’lik ürüne arkamızı döneceğiz, sadece yüzde 3 ihracat yaptığımız pazara döneceğiz. Olacak iş değil.
Gümrük Birliği anlaşması Türkiye’nin üretimini değiştirdi. Türkiye zenginleşti. Ürettiği ürünlerin değeri arttı. Çünkü fabrikalardaki üretim bantları, AB ile uyumlu bir ekonomik düzene geçti. Buna arkanızı dönmek demek, 1996’dan beri kendisini yenilemiş bütün üreticilere yatırımlarınız geçersizdir demek, Türkiye’de üretimi öldürmek demek. Hiçbir cumhurbaşkanının bunu yapmaya hakkı yok. Şangay Beşlisi diyenler kendi saray ihtiraslarıyla bunları söylüyor.
“Umuyoruz AB…”
AB ile ilişkileri gerenler bunun bir oyuncak olmadığını acilen farkına varmalılar. Buradan Avrupa’ya seslenmek istiyoruz. Avrupa, Türkiye’nin birden büyük olduğunu anımsamalı. Türkiye, Erdoğan’dan daha büyük bir ülke. Türkiye batıyla entegre olmuş bir ülke. Türkiye, kimi zaman batıdan daha fazla ilerlemiş bir ülke. Umuyoruz, AB bu gerçeği gözardı etmeden karar verir. Umuyoruz, Türkiye’de iktidar verilecek tüm kararlara dair çalışmasını yapmıştır.
“Ambargoya hazır mısınız?”
Bir ticaret ambargosu gelirse hazır mısınız? İlişkinin kopması halinde Gümrük Birliği ortadan kaldırılırsa, yatırım yapmış olanlara ne diyeceksiniz? Orada çalışan işçiyi nasıl koruyacaksınız? İpleri gererken bunları düşünmek gerekiyor.
Bu haber en son değiştirildi 25 Kasım 2016 00:17 00:17
Hamas yöneticilerinden Sami Ebu Zuhri yaptığı açıklamada en önemli önceliklerinin İsral saldırılarının durdurulması olduğunu ifade…
Erzincan'ın İliç ilçesindeki altın madeni sahasında 13 Şubat'ta meydana gelen heyelanda 9 işçinin hayatını kaybettiği…
İçişleri Bakanlığı’nca kayyum atanan Tunceli Belediyesi Eş Başkanı Birsen Orhan, savcılık sorgusunun ardından tutuklama talebiyle…
Narin Güran cinayetinde amca Salim Güran ve baba Arif Güran'ın araçlarının içinde bulunduğu 5 araç…
Şahin, " Bilinmelidir ki RTÜK sansür kurumu değildir. Anayasamız net bir hükümle sansürü yasaklar" ifadelerini…
Dokuzuncu olağan kongresini gerçekleştiren Saadet Partisi'nde genel başkanlık için Kayseri milletvekili Mahmut Arıkan ile İstanbul…