Çoklu evren teorisi bilimsel mi?

Fizikçilerden duyduğumuz "paralel evrenler", "karanlık madde", "karanlık enerji", "katlanmış boyutlar", "sicim teorisi", "çoklu evren" gibi ne olduğunu anlamakta güçlük çektiğimiz teorilerin ne kadarı gerçekten bilimsel, fizik ve metafiziğin sınırları nerelerde başlayıp bitiyor emin olamıyoruz.

Çoklu evren teorisi bilimsel mi?

Son dönemde, teorik fizikçilerden her fırsatta “paralel evrenler”, “karanlık madde”, “karanlık enerji”, “katlanmış boyutlar”, “sicim teorisi”, “çoklu evren” gibi pek çok ne tam olarak gözlemleyebildiğimiz ne de gözlemleyebileceğimiz karmaşık hikayeler dinliyoruz. Bunların ne kadarı gerçekten bilimsel, fizik ve metafiziğin sınırları nerelerde başlayıp bitiyor emin olamıyoruz.

Teoriyi, basitçe, bir şeyin nasıl işlediğine dair bir düşünce olarak tanımlarsak aslında herkesin kolaylıkla bir teori geliştirebileceğini de öngörebiliriz. Ancak bir teorinin, bilimsel olabilmesi için daha fazlası gerekiyor. Bilimsel teorilerin ise bazı kriterleri yerine getirmesi lazım.

Bunun için, yeni bir bilimsel teorinin, daha önce var olan teorilerin başarıyla açıkladıkları tüm konuları açıklayabilmesi, eski teorinin açıklayamadığı ya da onunla çelişen sonuçlara açıklama getirmesi ve daha önce sınanmayan alanlarda doğrulanabilir ya da yanlışlanabilir deneyler veya gözlemler yapılabilecek öngörülerde bulunması gerekiyor.

Bilimsel ilerleyişin yolu

Bugüne kadarki tüm bilimsel ilerlememiz böyle gerçekleşti.

Yermerkezli astronomik sistemden, Kepler’in Güneş merkezli sistemi ve eliptik yörüngelerine, oradan da Newton’un kütleçekim teorisine böyle ulaştık. Newton’un teorisinin Merkür’ün yörüngesel özelliklerini açıklayamadığı noktada, Einstein’ın Genel Görelilik Teorisi devreye girdi ve hem Newton’un kütleçekim teorisinin açıkladığı olayları hem de yetersiz kaldığı noktaları açıklayabildi. Tıpkı Darwin’in evrim teorisinin önce genetik ve sonra da DNA’nın keşfiyle içerilip aşılması gibi.

Bilimsel ilerleyiş bu şekilde yol alıyor. Kendisinden önce gelenleri geçersizleştirmek yerine Evrendeki tüm fenomenleri daha iyi açıklamak üzere onları geliştiriyor.

Bu durumda, çoklu evren teorileri nereden geliyor ve nereye koyacağız? Bunu anlamak için önce Evrenin kendisi hakkında şimdiye kadar çizdiğimiz resmi anlamak gerekiyor. Elbette, Evren derken kastedilen, görebildiğimiz, ölçebildiğimiz ve etkileşime girebildiğimiz Evren.

ngc281

 

Gözlemleyebildiğimiz Evren

Gökyüzünde baktığımız her yerde, yıldızları ve galaksileri görebiliyoruz. Ama aynı zamanda uzayda ne kadar uzağa bakarsak zamanda da o kadar geriye bakmış oluyoruz. En uzak galaksiler hem en genç hem de en az evrimleşmiş olanları. Yıldızlarında daha az ağır elementler var. Daha az birleşme olduğundan daha küçükler. Yine daha az birleşme olduğundan eliptik olanlar spiral olanlardan daha az. Görebildiklerimizin sonuna gittiğimizde Evrendeki en erken yıldızları ve onun arkasından da tek ışığın Büyük Patlama’dan kalan parıltı olduğu karanlık bir bölgeyi görüyoruz.

Ancak 13,8 milyar yıl önce gerçekleşen Büyük Patlama uzay ve zamanın başlangıcını değil gözlemleyebildiğimiz Evrenin başlangıcını oluşturuyor. Ondan önce ise kozmik şişme denen uzayın üssel olarak genişlediği bir dönem olduğu kabul ediliyor.

evrenin-tarihi

Kozmik şişme Büyük Patlama’nın eksiklerini kapatıyor

Kozmik şişme teorisi de kendisinden önce gelen teoriyi aşan bir bilimsel teori olma özelliğini gösteriyor. Modern kozmoloji ve Büyük Patlama’nın tüm başarıları ile uyumlu olan, Büyük Patlama’nın cevaplayamadığı Evrenin her yerde aynı sıcaklıkta olması, uzayın düzlüğü ve neden manyetik tekkutuplar gibi yüksek enerjili yapılar olmadığı gibi sorunları açıklayan ve 5’ini teyit ettiğimiz 6 farklı yeni öngörüde bulunan Şişme teorisinin son öngörüsü ise teyit edip edemeyeceğimizi bilmediğimiz çoklu evrenler.

Şişme, uzayın üssel olarak genişlemesine neden olarak işliyor. Böylece, sıcak Büyük Patlama öncesinde olan “şey”i öncekinden çok çok daha büyük bir hale getirmişti. Bu mevcut haliyle düzgün ve büyük bir evrene sahip olmamızı açıklıyor. Şişme sona erdiğinde ise Evren, şimdi sıcak Büyük Patlama olarak gördüğümüz şekilde madde ve ışıma ile doldu.

Ancak burada işler garipleşiyor. Gördüğümüz haliyle Evreni üretmek için yeterli şişmeyi sağlayan mekanizmalara göre, şişmenin hemen sona ermediği uzayın pek çok bölgesi de bulunuyor. Buna dışsal şişme deniyor.

Kuantum mekaniği sayesinde, şişme herhangi bir yerde herhangi bir zamanda sona erme ihtimaline sahip. Ancak herhangi bir yerde herhangi bir zamanda sona ermemesi için de sonlu bir ihtimal var. Şişmenin sona erdiği yerlerde sıcak Büyük Patlama ve Evrene sahip oluyoruz. Tıpkı kendimizinki gibi.

multiverse

Şişmenin sona ermediği yerlerde yeni Büyük Patlamalar mümkün mü?

Ancak şişmenin sona ermediği yerlerde uzay üssel olarak genişlemeye devam ediyor ve bizimkiden bağımsız bir sıcak Büyük Patlama’ta neden oluyor. Bu döngü böyle devam ediyor.

Bu diğer evrenlerle ilgili ise bilmediğimiz çok şey var. Örneğin onlarda da aynı fizik yasaları, parçacıklar ve temel sabitler geçerli mi ya da benzer yoğunlukları ve niteliksel geçmişleri mi var veya bu diğer evrenlerle bir biçimde kuantum mekaniği anlamında dolanıklık söz konusu mu gibi sorulara evet veya hayır cevabı verilebilir. Muhafazakar bir öngörüyle ilk iki soruya evet üçüncüsüne de hayır denebilir.

Ama bu durum asıl soruyu da beraberinde getiriyor. Bu bilimsel bir teori mi?

Çoklu evren teorisi, bu haliyle, bilimsel bir teori olmaktan ziyade bugün en iyi anladığımız şekliyle fizik kurallarının teorik bir sonucu niteliğinde. Hatta teorik bir zorunluluk da denebilir. Kuantum fiziği ile yönetilen şişen bir Evrene sahipseniz, sonuçta bu noktaya geliyorsunuz.

Ancak tıpkı sicim kuramı gibi çoklu evren teorisinin de bazı büyük sorunları bulunuyor. Gözlemlediğimiz ama onsuz açıklayamayacağımız hiçbir şey öngörmediği gibi gidip araştırabileceğimiz herhangi bir şey de öngörmüyor.

tarihi_olaylar_paralel-evren-jpg_890904099_1430405685

Çoklu evren: Varlığına gerek olmayan ama göz kamaştırıcı bir “bilimsel teori”

İçinde yaşadığımız Evren hakkında herhangi bir şeyi açıklamak için çoklu evren teorisine gerek yok. Şu anda sahip olduğumuz en önemli sorunların hiçbirini çözmüyor ve daha kötüsü gözlemlememiz gerekecek herhangi bir şey için somut hiçbir öngörüde bulunmuyor.

Peki, tüm bunlar ne anlama geliyor? Eğer Evren ve tarihine ilişkin elimizdeki çerçeve doğruysa çoklu evren de muhtemelen doğrudur. Muhtemelen Evrenin gözlemleyebildiğimizin ötesinde de daha fazlası vardır ve muhtemelen bizimle hiçbir zaman etkileşmeyecek başka Büyük Patlamalar ile başlamış diğer evrenler de vardır.

Ancak bu aynı zamanda ilkesel olarak dahi sınanabilecek alanın dışına çıkılması anlamına geliyor. Tek ihtimal bir şişmenin değişik noktalarda gözlemlenmesi ve bir sıcak Büyük Patlamadan canlı çıkabilmenin bir yolunun bulunması kalıyor. Elbette kuantum dolanıklık ilkesinin kurallarını kırabilirseniz.

Bu nedenle, çoklu evren ilgi çekici ve teorik olarak fiziğin bir sonucu olsa da bilimsel olarak sınanabilir olmadıkça bilim sayılamaz. Anlamlı dahi gelebilecek teorik bir önerme olsa da bilimsel teori olmadığı gibi Evrenimizin sınırlamaları sayesinde muhtemelen hiçbir zaman da olmayacak.

İlk kez “bilimsel olarak belirlenen” bir metafizik ile karşı karşıyayız. İçinden geçtiğimiz dönemin belirleniminin bundaki etkisi de yadsınamaz. Dolayısıyla, bir ihtimal Evrenimizin sınırlamalarını nedeniyle içindeki bilgiden onun hakkında neler öğrenebileceğimizi anlamış oluyoruz ve bunun ötesinde de gerçekten metafizik başlıyor. Ya da ikinci ihtimal, herhangi bir metafizik önermeye gerek bırakmayacak, bugün için geliştirdiğimiz teori ve modelleri aşan yeni teori ve modeller bizleri bekliyor.