Lenin heykeli, Ulis’in Bakışı ve vasat bir Türkiye hikayesi…
Lenin heykelleri gündemimize son bir buçuk yıldır daha fazla giriyor. Bunun bir nedeni, Ukrayna Hükümeti’nin Nisan 2015’te ‘komünizmden arındırma’ yasasına onay vermesi. Ukrayna bu yasa kapsamında Lenin heykellerinin yıkılmasının yanı sıra komünizmi sembolize eden sokak ve meydan isimlerini de değiştirdi. Yıkılan bir Lenin heykeli de yıllar önce memleketimize geldi. SSCB’nin dağılmasının ardından tahmini olarak 1993... View Article
Lenin heykelleri gündemimize son bir buçuk yıldır daha fazla giriyor. Bunun bir nedeni, Ukrayna Hükümeti’nin Nisan 2015’te ‘komünizmden arındırma’ yasasına onay vermesi. Ukrayna bu yasa kapsamında Lenin heykellerinin yıkılmasının yanı sıra komünizmi sembolize eden sokak ve meydan isimlerini de değiştirdi.
Yıkılan bir Lenin heykeli de yıllar önce memleketimize geldi.
SSCB’nin dağılmasının ardından tahmini olarak 1993 tarihinde denize atıldığı belirtilen bu Lenin büstü, yıllar sonra Düzce’nin Akçakoca kıyılarına vurdu. Büstün hikayesinden yola çıkılarak bir film çekileceğini geçtiğimiz hafta öğrenmiştik.
Heykel bulunduğunda epey ilgi çekmiş, belediyenin heykeli meydana dikme fikri üzerine konu uluslararası basına yansımıştı. Turizm ajansları “Lenin Turları” için düğmeye bassa da, heykel için bir türlü karar verilemiyordu. Bir tarafta heykelin meydana dikilmesi sonrası yapılacak turlarla Akçakoca’nın yurt dışına açılıp turizm cenneti haline gelmesi, diğer tarafta heykelin meydana koyulmasının oldukça tehlikeli olduğu düşüncesi…
Bunun üzerine, 2009 yılında Ankara ile gerçekleşen görüşmeler sonucunda Lenin heykelinin kasaba meydanına dikilmemesi, kasabaya yapılacak bir müzede sergilenmesi kararı çıksa da, heykel hala belediyenin deposunda beklemeye devam ediyor, belki de çürümeye…
* * *
1994 yılında, Balkanlardaki kanlı savaşın acılarını, bıraktıklarını anlatıyordu Ulis’in Bakışı…
Makis kardeşlerin ilk çektikleri görüntü kaydının haricinde kayıp olan üç bobin filmi arayan yönetmenin hikayesiydi. Yönetmen aradığı filmlerin Belgrad’da olduğunu öğrenir. Kaçak olarak Belgrad’a gitmek için de Lenin heykelinin taşındığı bir gemiye biner. Lenin’in heykelinin önünde Balkanlar’ı kastederek “Ağlıyorum, çünkü sevemiyorum” der. Bu cümle asıl olarak Lenin’e sahip çıkamayan Balkanlara bir sitemdir.
Lenin’i taşıyan gemi Tuna’da yavaş yavaş süzülürken, sosyalizm, Balkanlar’daki son yolculuğunu tamamlıyordu.
İşte ne olduysa bundan sonra oldu. Tıpkı Angelopoulos’un muhteşem anlatımıyla, insanlık reel sosyalizmin çözülüşü sonrası savruldu, yalnızlaştı, dağıldı, yoksullaştı. Çünkü, Lenin’in heykeli, heykelden çok daha ötesiydi…
O heykeller insanlığın, ezilenlerin en büyük şölenini gerçekleştirdiği için dikildi.
Faşizme karşı verilen Büyük Anayurt Savunması için dikildi.
Kadınlara tanınan eşit haklar için, uzaya ilk insanı göndermek için, eşit-parasız bir sağlık ve eğitim için, herkesin okuyup yazabilmesi için, kimsenin açlıktan, evsizlikten ölmemesi için, çocukların geleceği için, barış için, eşitlik-özgürlük için, insanlık için dikildi!
* * *
Saramago’nun dediği gibi, “bir şeyin başlangıcını duyurmak için hep ilk günden bahsedilir, oysa ki o ilk gecedir ilk günü yapan!”
Bakmayın siz memleketimizde Lenin’in heykeli üzerinden yapılanlara, söylenenlere… Bu ancak vasat bir Türkiye hikayesi olabilir. Asıl hikaye ancak o heykeller tekrar dikildiğinde yazılmaya başlar.