Dink suikastinde polis ve jandarmanın rolü ortaya çıkacak mı?
Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin kamu görevlilerine yönelik soruşturma kapsamında çoğu polislerden oluşan 26 sanığa dava açılırken, jandarmalarla ilgili çarpıcı bilgilere de ulaşıldı.
Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin kamu görevlilerine yönelik soruşturma kapsamında çoğu polislerden oluşan 26 sanığa dava açılırken, jandarmalarla ilgili çarpıcı bilgilere de ulaşıldı.
Azmettirici Yasin Hayal’in mahalle arkadaşı olan ve Hayal ile birlikte Ramazan ayında davul çalan Süleyman Kartal isimli kişinin Dink cinayetinden önce hem Trabzon Emniyeti’ne, hem de Jandarmaya bilgi verdiği ortaya çıktı. Kartal’ın “Bilgi veriyordum” dediği jandarma istihbarat görevlisi Okan Şimşek ve Veysel Şahin, Dink cinayetinin işleneceğini aylar önce haber aldıkları halde ihbarın gereğini yerine getirmedikleri gerekçesiyle ceza almıştı.
13 jandarma personeli hakkında soruşturma
Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin kamu görevlilerine yönelik soruşturma kapsamında 12’si Trabzon İl Jandarma Komutanlığı’na görevli, biri “İstanbul Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü Görevlileri” başlığı altında olmak üzere 13 kişi hakkında soruşturma yürütüldüğü anlaşıldı.
Savcılığın 15 Ekim 2015 tarihli ayırma kararına göre soruşturmanın Trabzon ayağında, “Cinayetten haberdar olup önleme yükümlülüklerini yerine getirmemek” yönünden, İstanbul ayağında ise “Cinayet günü Akbank Pangaltı Şubesi ATM görüntülerine yansıyan ve tetikçi Ogün Samast’a nezaret ettikleri düşünülen şüpheliler” yönünden inceleme yapılıyor. Bu dosya kapsamında, eski Trabzon İl Jandarma Komutanı Albay Ali Öz ile Metin Yıldız, Veysel Şahin ve Okan Şimşek gibi geçmişte yargılanıp ceza alan isimlerin yanı sıra daha önce haklarında dava açılmamış dokuz isim daha şüpheliler arasında yer alıyor.
Suikast planı bir yıl önceden öğrenildi
Trabzon Jandarması’nın Pelitli bölgesindeki altı haber elemanı üzerinde duruluyor. Bu altı isimden birinin, Yasin Hayal’in arkadaşlarından ve Ramazan ayında birlikte davul çaldığı Süleyman Kartal olduğu belirlendi. Kartal, 7 Aralık 2013’te İstanbul Terörle Mücadele Şubesi’nde alınan ifadesinde, Hayal’in Mc Donalds’a yönelik bombalı saldırı sonrası Trabzon Emniyeti Müdürlüğü İstihbarat Şubesi’nden Muhittin Zenit’e bilgi verdiğini söyledi. Dink Davası kapsamında tutuklu yargılanan Zenit, suikast planını bir yıl önceden öğrendiği halde raporlarına yansıtmamakla suçlanıyor.
Kartal, ifadesinin devamında, Trabzon İl Jandarma Komutanlığı’na bilgi verenlerden olduğunu belirterek, “Jandarma İstihbarat görevlileri Okan Şimşek ve Veysel Şahin ile ilişkisinin bulunduğunu, jandarmanın kayıtlı haber elemanı olmamakla birlikte devlete yararlı olmak ve suçluların yakalanmasına yardımcı olmak maksadıyla bilgi verdiğini” söyledi. Kartal’ın görüştüğü Şimşek ve Şahin, daha sonra Hayal’in eniştesi Coşkun İğci ile ilişki kurarak, cinayetten yaklaşık altı ay önce suikast planından haberdar olmuştu. Fakat bu ihbarın gereği yerine getirilmemişti. Bu nedenle Şimşek ve Şahin’in de aralarında olduğu dört jandarma hapis cezası almıştı.
Yasin Hayal: Mahallemize bakan jandarma, beni sık sık karakola davet ediyordu
Bu arada, o dönemin Merkez İlçe Komutanı Mehmet Altınel “Haber elemanlarını bilmemekle beraber Trabzon Jandarma Komutanlığı istihbarat ağının güçlü olduğunu, çektikleri duyumlardan biliyordum” diye konuştu.
Başçavuş Nazmi Tamer ise Pelitli belediye başkanın şöförü E.T. ile büfe sahibi I.K.’nin zaman zaman bilgi paylaşımında bulunduğunu söyledi. Başçavuş Tamer’in adı, Yasin Hayal’in ifadesinde “Nazmi başçavuş” olarak geçti.
Hayal’in, ifadesinde, “Mahallemiz jandarma bölgesindedir. Mahallemize bakan jandarma, benimle olumlu diyalog içindeydi. Beni sık sık karakola davet ediyorlardı. Hatta Ogün Samast’ı da tanıyorlardı. Erhan Tuncel’in iyi bir arkadaş olduğunu, onunla diyalog içinde olmam gerektiğini söylüyor, ’Samast da iyi bir çocuğa benziyor’ diyorlardı. Ben bu yakın ilgiden dolayı izlendiğim düşüncesindeydim. Jandarma’dan Nazmi başçavuş, Fatih isimli bir uzman çavuş, konuştuğum kişiler arasındadır” demesi dikkat çekiyor.
Başvcılıktan Dinç, Altay ve Güler için skandal hakkaniyet kriteri
Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin 26 kamu görevlisi hakkındaki soruşturma kapsamında, iddianameyi iki kez iade eden İstanbul Başsavcıvekili Orhan Kapıcı’nın mevcut İstahbarat Daire Başkanı Engin Dinç, eski Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay ve dönemin İstanbul Emniyeti İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler’e dava açılmasına direndiği ortaya çıktı. Kapıcı’nın soruşturmayı yürüten Savcı Gökalp Kökçü’ye gönderdiği 3 Kasım 2015 tarihli iddianamenin iadesine ilişkin yazısında bu üç kişi yönünden “ihmal suretiyle ölüme neden olma suçundan” dava açılmasının “hakkaniyete uygun düşmeyeceği”ni savunduğu anlaşıldı.
Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin kamu görevlileri hakkındaki soruşturma Savcı Gökalp Kökçü ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı arasında gerginliğe yol açmıştı. Savcı Kökçü’nün hazırladığı iddianame iki kez iade edilmiş, üçüncüsünde kabul edilmişti. Başsavcı Vekili Orhan Kapıcı’nın yazısında, ikinci kez iade nedeniyle 3 Kasım 2015’te Savcı Gökalp Kökçü’ye gönderdiği yazıda, Dink’in öldürüldüğü noktada bulunan iş yerlerine ait kamera kayıtlarında “Sanık Ogün Samast’a yardımcı-gözlemci ve takipçi olduğu düşünülen bir kısım şüpheliler” hakkında çalışma yürütüldüğünü kaydedildi.
“Sonradan toplanacak deliller, şüphelilerin durumunu değiştirebilir”
Yazıda, “Bu kişilerin Trabzon ve İstanbul jandarma personelleri olduğu tespitinin yapıldığı, bu kişilerin de örgütsel yapı içinde hareket ettikleri yönünde ciddi delil ve emare olduğunu” belirtildi. Ancak bu aşamada jandarmalarla ilgili evrakın ayrıldığını ve çoğunluğu polislerden oluşan sanıklar hakkında dava açıldığı vurgulanarak, “Soruşturma suç örgütü kapsamında yürütüldüğüne göre tüm şüpheliler tespit edilip leh ve aleyhlerindeki delillerin toplandıktan sonra” dava açılması gerektiği, “sonradan toplanacak delillerin şu an dava açılan şüphelilerin durumunu değiştirebileceği” savunuldu.
Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç, eski Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay ve eski İstanbul Emniyeti İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler hakkında dava açılması “hakkaniyetsizlik” olarak nitelendirilerek, “Bir kısım şüpheliler (Altay, Güler, Dinç gibi) hakkında ihmal suretiyle ölüme neden olma suçunun yeterli delil, irtibat ve illiyet bağı kurulmasının hakkaniyete uygun düşmeyeceği” ileri sürüldü.
Kökçü’nün başsavcılıkla istişare etmeden kararlar aldığı, üst mercilerin bu işlemleri basından öğrendiği ve iddianamenin basına sızdırıldığı savunularak, şöyle denildi: “Başsavcılık ile istişare edilmeden bir kısım şüphelilerle ilgili yakalama ve gözaltı kararı alındığı, kararın Emniyet’e gönderildikten sonra basına yansıtıldığı, başsavcılığın ve üst makamların konuyu basından öğrendiği, en son 20 Ekim 2015 tarihli iddianamenin tarafınızdan tamamlanarak, başsavcılığın bilgisi olmaksızın ve henüz iddianamenin görüldü işlemi yapılmaksızın basın aracılığıyla kamuoyuna duyurulduğu, iddianamenin içeriği ile ilgili haberlerin yapıldığı, soruşturmanın önceki aşamalarında da soruşturma içeriği ile ilgili manuplatif haberler yapıldığı, sadece başsavcılığın bildiği bazı hassas bilgilerin basın mensuplarınca kamuoyuna yansıtıldığı, bu haliyle soruşturmanın tarafsız ve gizliliğe riayet edilir şekilde yürütülmediği kanaatine varılmakla iddianame eksik soruşturma nedeniyle iade edilmiştir.”