Dün darbe bugün?

Darbe girşimi sonrası Türkiye ve sürece dair değerlendirme....

Ülkemizde yaşanan darbe girişimi AKP eliyle kurulmak istenen İkinci Cumhuriyet rejiminin krizi olarak görülmelidir. Bu rejimin, karşısına aldığı ve mücadele yürüttüğünü iddia ettiği “vesayet” rejiminin temel karakterini kendi bağrında da taşıdığını saptayarak başlamak gerek. Kimse AKP eliyle kurulan rejimin, sermaye diktatörlüğünün temel özelliklerinden muaf bir rejim olduğunu iddia edemez. Emin olun bugün AKP eliyle kurulan bu rejim, kendisine tehdit oluştuğunu düşündüğünde aynı şekilde darbeleri gündeme getirecektir.

O yüzden bugün demokrasi söylemi üzerinden kahramanlık yapan AKP’ye kimse kanmamalıdır. Bugün demokrasinin yarın darbelerin arkasına ilk sığınacak olan AKP’den başkası olmayacaktır.

Sermaye diktatörlüğünde her darbenin iki temel nosyonu vardır. Birinci sermaye düzeninin devamı ikincisi ise emperyalizme bağımlılıktır. Yaşanan darbe girişiminin bu iki temel olguyla birlikte düşünmek gerekiyor.

Hatta daha ötesini ifade etmek gerekir. Ülkemizde yaşanan her darbe icazetlidir. Emperyalist güçlerin icazeti ve bilgisi altında gerçekleşmiştir. Daha dün yaşanan darbe girişiminin icazetinin neresi tarafından verildiği iyi görülmelidir, yapılacak analizlerde bu boyut mutlaka bir yerlere yazılmak durumundadır.

Ancak 16 saate sığan bir darbe girişiminin tuhaflığı bir yana bugün gerçekleşen tutuklamalara bakıldığında işin ciddi boyutlara vardığı görülmelidir. AKP eliyle kurulan bu rejimin bu boyutta bir krizi “istikrarlı” bir biçimde yönetme şansı yoktur. Sıkışmış bir iktidarın ayakta kalmaya çalıştığını uzun süredir söylüyorduk ve bu sıkışmanın şok etkisi yaratan bir darbe girişimine neden olduğu açık olarak görüldü.

Sermaye düzenin ya da başka bir deyişle AKP eliyle kurulan İkinci Cumhuriyet rejiminin karşı karşıya bulunduğu bu “şoklarla” sıkışmadan kurtulup kurtulamayacağını önümüzdeki süreç gösterecektir. İki durumun yaşanması muhtemel gelişme olacağı söylenebilir: Ya Meclis’in bombalanması sonrası ortaya çıkan “mutabakat” görüntüsünün devamı ya da zıvanadan çıkmış bir Erdoğan’ın mutlak iktidarının yolunun döşenmesi.

Darbe girişimine karşı AKP taraftarlarının sokak tepkisinin geldiği boyut büyük bir tehlike olarak görülmelidir. Tekbir sloganlarıyla sokakları dolduran bir faşizan kitle tabanı bugün daha fazla konsolide olmuştur. Resmi ağızlardan ifade edilen “darbenin failleri cemaattir” söylemi aynı zamanda bir itiraftır. İslamcılık adıyla bilinen siyasal bir hareketin, hem de ılımlı İslamcılığı temsil ettiği iddia edilen Cemaat’in ya da başka bir deyişle gerici siyasi hareketin bir kanadının savaş uçaklarıyla başkenti ve Meclis’i bombalayabilmesi “İslamcılık akımın” vardığı nokta açısından yeterince fikir vermiştir. Yine aynı şekilde sokaklarda sadece emir altında ne yaptığını bile bilmeyen sıradan askerlerin linç edilmeye kalkışılması, bir askerin kafasının kesilmesi, sıradan erlerin toplu dövülmesi gibi görüntüler AKP tabanını oluşturan gericiliğin başka bir boyutudur.

Bugün, bu darbe girişiminden sonra, yaşanacak sürecin zıvanadan çıkmış bir otoriterliğe doğru yönelmesi olasılık dahilindedir. Bu durum asla önemsiz sayılmamalı, darbeye karşı demokrasi söylemini geliştiren AKP zihniyetinin yukarıda sergilediği faşizan karakter hem görülmeli hem de yabana atılmamalıdır.

Bu darbe girişiminin bir çok siyasal sonucu olacaktır. MİT Tırları davası ülkede düşecektir, Erdoğan’ın uluslararası alanda elinin biraz daha güçlü olacağı ihtimaldir, devletin AKP devleti haline gelmesinin yolu daha da açılacaktır. Bu sürecin bütün AKP muhaliflerine yönelik bir baskı aracı haline gelmesinin de önü açılmıştır. (Ama aynı şekilde bu sermaye düzeni açısından yeni bir kriz demektir.)

Bu tehlike görülmelidir. Bu ülkenin ilerici ve cumhuriyetçi yurttaşları, AKP eliyle kurulan rejimin iktidar ve güç mücadelesinin bir parçası olmadan, ülkemizin karşı karşıya bulunduğu bu tehdide karşı da durmalıdır.

AKP demokrasi şampiyonu değildir. Dün cemaatle birlikte AKP darbesi yaşanmıştı, bugün AKP yeni bir darbeyi halkımıza vurabilir. AKP’ye karşı darbe girişiminin ise kimlerden icazetle yapıldığını bir kez daha altını çizmek gerek. AKP rejiminin bir korkular cumhuriyeti yaratacağını bilelim.

Unutmayalım en önemli güç halkın örgütlü gücüdür. Bu güç sağlanırsa olası tehdit bertaraf edilebilir.

(Önümüzdeki sürecin hem iç hem de dış siyasette olası sonuçlarını başka bir yazıya saklamak üzere… Önce güncel durumu belirtmek istedim. )