Elveda Marx, Elveda Lenin
Kürt sorununda, bugün yaşanan devlet faşizmini karşımıza alacağımız gibi, Sosyalist Türkiye ve Sosyalist Kürdistan demekten asla vazgeçmeyeceğiz. Emekçilerin birliğini başa yazacağız, emperyalizme, gericiliğe ve sermayeye karşı mücadeleyi yükseltmek dışında bir seçenek olduğunu düşünmüyoruz.
Hep birlikte haykırmamızı istiyorlar.
Hep birlikte unutmamızı istiyorlar.
Hep birlikte gerçekçi olmamızı vaaz ediyorlar.
Bugünün acil sorunu Marx ve Lenin demekle, onların adını anmakla, söylediklerini tekrarlamakla, ilkelerini yaşama geçirmekle, bu doğrultuda siyasette ısrar etmekle çözülmez diye!
Bugünün acil sorunları var diyorlar. Tayyip gitsin de, sonrasına bakarız. Kürt illerinde savaş bitsin de, ondan sonra düşünürüz. Kürt devleti kurulsun da, oturup değerlendiririz.
Bugün Kürt sorununda yaşananlar herkesin gözü önünde cereyan ediyor. Kentler savaş alanı, halk göç etmiş, insanlar ölmüş, tanklar her yeri bombalamış, sokağa çıkma yasakları olağan hale gelmiş, bombalamalar almış başını gitmiş.
Kimseden ses çıkmıyor. Herkes ses verin diyor, ancak kimse ses vermiyor. Sonra da niye ses vermiyorsunuz diye fatura en fazla sosyalistlere çıkarılıyor.
Ama, toplumsal kurtuluş, ama burjuva diktatörlüğü, ama emperyalizm, ama gericilik, ama emekçilerin birliği, ama sınıf mücadelesi, ama yeni bir cumhuriyet, ama sosyalizm dedikçe şimdi sırası mı diyenlerden ortalık geçilmiyor.
“Amasız, fakatsız bakmak gerek” lafı moda oldu. İşlerine bu geldiği için neredeyse ayıp bir söz söylemişsiniz gibi bakıyorlar size.
Öz yönetim nedir, nasıl bir çözüm, emperyalizmi ne yapacağız, hangi masa, nasıl bir özerklik sorularına kimse yanıt vermiyor. Nedense bu sorular hoop yuvarlanıp gidiyor.
Birileri çıkmış, Yavuz Selim ile İdris-i Bitlisi arasındaki tarihsel ittifaktan dem vurup Safevi devletine karşı nasıl mücadele ettiklerini hatırlatıyor. İslam’ın hizmetinde ne güzel birlikte davrandıktan çıkıp Selahaddin-i Eyyubi El Kürdi’ye varıyor. Yani bugün gelin Türk-Kürt ittifakı kuralım, İran’ı hedef alalım diyor. Peki emperyalizm?
Birileri çıkmış, hendekleri boşverin, niye Türkiye’ye bağlı model öneriyorsunuz, direkt özerkliği ilan edelim, emperyalistlere dilekçe verelim, meclisimizi kuralım, bu işi bitirelim diyor. Hendeklerin bu işi kriminalize ettiğini iddia ederek sivil direniş öneriyor. Peki sınıfsal nitelik?
Birileri çıkmış, bağımsız Kürdistan için referandum yapma derdinde. Kürt devleti kurulması için İsrail’den, Suudi Arabistan’dan, ABD’den, İngiltere’den, Almanya’dan medet umarak, yani bilumum işbirlikçi ve emperyalist devletlerle işbirliği yaparak devlet kurma peşinde. Peki bağımsızlık?
Birileri çıkmış, dilekçeler yazarak herkesin masaya dönmesi gerektiğini vaaz ediyor. Savaşın bitmesi, silahların susması iyi de, AKP iktidarında nasıl bir çözüm?
Birileri çıkmış, Avrupa Birliği Yerel Yönetimler Şartnamesi’ni işaret edecek ve bunun için büyük bir silahlı mücadele sürdürecek. Peki her şey bunun için mi?
Bugün Kürt sorunu ülkemizin en ağır sorunu. Bu sorunun sağından solundan, ortasından yanından bütün muhatapları bu ağır sorunun acil bir sorun haline geldiğini söylüyor. Anlaşılabilir ve doğrudur, peki ağır bir sorunun acil çözümü bu kadar hafif mi?
Savaş, yıkım, göç ve ölümler almış başını gidiyor, peki ne için sorusu, bu kahrolası tabloda sessizlikle boğuluyor bugün. Kimsenin ölümler ve yaşanan yıkım karşısında boş verelim deme şansı olabilir mi? Ancak bunun arkasına sığınarak milliyetçilik, liberalizm, işbirlikçilik yapılması meşru sayılabilir mi?
Meydan AKP’yi karşıya almayı yanlış bularak federalizm önerenlere, AKP rejiminin demokratikleşmesinin yolunun masaya oturularak çözüleceğini düşünen liberallere, büyük devletlerin destekleri ile Kürt sorunun çözüleceğini söyleyenlere kalmış.
Sosyalistseniz, hep bir ağızdan şimdi sırası mı diyorlar.
Ama anlamak lazım, zaten onlar sosyalist değil diyorlar. Ama biz sosyalistiz!
Devlet faşizmi buz gibi ortada. İnsanlar ölüyor, insanlar göç ediyor, kentler yıkılıyor, emekçiler ölüyor, emekçilerin evleri harabeye dönüyor. Böylesi bir tabloda faşizmin karşısını çıkmaktan da düşüncelerimizi söylemekten de geri durmak sosyalistlere yakışmaz.
Kapitalizmde Kürt sorunun gerçek bir çözüme kavuşabileceğine inanmıyoruz. Emperyalizmin biçtiği elbisede Kürt emekçilerine kurtuluş geleceğine inanmıyoruz. AKP rejiminin Kürt halkına vereceği gericilik ve piyasacılık dışında bir seçenek bulunduğuna inanmıyoruz.
Önce Stalin’i eleştirdiler, sonra Lenin’i, sonra Marx’ı, sonra sosyalizmi, sonra devrimi… Sonra emekçilerin çıkarından vazgeçtiler.
Şimdi bu ülkenin sosyalistlerinden elveda Marx ve elveda Lenin demesini bekliyorlar. Yağma yok.
Kürt sorununda, bugün yaşanan devlet faşizmini karşımıza alacağımız gibi, Sosyalist Türkiye ve Sosyalist Kürdistan demekten asla vazgeçmeyeceğiz. Emekçilerin birliğini başa yazacağız, emperyalizme, gericiliğe ve sermayeye karşı mücadeleyi yükseltmek dışında bir seçenek olduğunu düşünmüyoruz.
Çok mu tarihselci yaklaştık? Güncel siyasetten çok mu kopuk görüşler bunlar?
Buyrun Marx’ın ve Lenin’in söyledikleri ortada! Karşı mısınız?
Ulusların kendi kaderini tayin hakkı mı dediniz? Kapitalist, yerel sermaye ile kol kola, emperyalizmle içli dışlı, gericiliğe bulaşmış, AKP’li ya da ABD’li bir “ulusal siyaseti” destekleyecek bir Marx ve Lenin bulursanız meydan sizin!