Endüstriyel Uygarlık “geri dönülemez çöküş”e doğru mu ilerliyor?
Endüstriyel uygarlığın, gelir dağılımındaki sürekli adaletsizlik sebebiyle önümüzdeki on yıllarda çökebilme ihtimalini ortaya koyuyor.
Sponsorlarından bir tanesinin NASA olduğu bir araştırma, endüstriyel uygarlığın, doğal kaynakların sürdürülemez şekilde sömürülmesi ve gelir dağılımındaki sürekli adaletsizlik sebebiyle önümüzdeki on yıllarda çökebilme ihtimalini ortaya koyuyor.
The Guardian’da yayınlanan bir makalede, sonuçları yayınlanan araştırmanın, matematikçi Safa Motesharrei’nin öncülüğünde geliştirilen disiplinler arası bir model olan “Human and Nature Dynamical” (HANDY) kullanıldığı ifade ediliyor.
Safa’ya bu araştırmada bir grup doğa ve sosyal bilim insanı da eşlik ediyor. Araştırma, Amerikan Ulusal Bilim Derneği tarafından verilen fon ile yapılıyor.
Daha önce gerçekleştirilmiş “felaket” temalı çalışmalarının tartışmaya açık olduğuna dikkat çeken araştırma, tarihsel verileri dikkate alarak, “yükselme ve yıkım sürecinin, tarih boyunca yinelenen bir döngü” olduğunu belirtiyor. Genellikle asırlar boyu süren ani çöküşler sebebiyle uygarlığın sekteye uğramasının, oldukça yaygın olduğu görüşünü ortaya koyuyor.
“Uygarlıkların çöküşüne neden olabilir”
Araştırma, Roma İmparatorluğu, Han, Maurya ve Gupta İmparatorluklarının ya da Mezopotamya’da yükselen imparatorluklar gibi, dünya üzerinde hüküm sürmüş imparatorluklardan yola çıkarak, gelişmiş ve karmaşık (kompleks) tüm uygarlıkların kırılgan ve bozulmaya yatkın olduklarını, dolayısıyla çökmeye yatkın olduğu görüşünü ortaya sürüyor.
Bu çöküşleri inceleyen ekip, uygarlıkların çökmesinin ardında yatan ortak sebeplerin arasında nüfus ve iklim değişiklikleri, su, tarım ve enerji olduğunu ileri sürüyor. Safa ve arkadaşları, bu sebeplerin günümüz uygarlıklarının da çöküşüne neden olabileceğini düşünüyorlar.
Araştırmaya göre, yukarıda belirtilen sebeplerin bir araya gelmesi, iki kritik sonuca neden oluyor: “ekolojik taşıma kapasitesinin zorlanması” ve “toplumun elitler (zenginler) ve yığınlar (yoksullar) olarak ekonomik sınıflara ayrılması”. Makaleye bu durum uygarlığın “çöküş sürecinde merkezi bir rol oynuyor”.
Makale, günümüz dünyasına dair de bir takım değerlendirmelerde bulunuyor:
“… üretilen artı-değer, toplumda eşit bir şekilde dağılmıyor; daha ziyade elitlerin kontrolü altında bulunuyor. Serveti üretenlerin yığınlar (yoksullar) olmasına rağmen, elitler tarafından servetin sadece çok az bir kısmının onlara ulaşılması sağlanıyor.”
Safa ve arkadaşları tarafından yapılan araştırma sonuçlarına göre, uygarlığın çöküşten kaçışının “çok zor” olduğuna işaret ediliyor. Bu sonuç doğrultusunda makale, devletlere, şirketlere, işletmelere ve tüketicilere seslenerek alışkanlıkların bu şekilde devam edilmesinin mümkün olmadığına ve yapısal değişikliklerin yapılması gerektiğine dair çağrı yaparak sonlanıyor.