Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Conrad Otel’de düzenlenen “İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) 3. Su’dan Sorumlu Bakanlar Toplantısı” açılış törenine katıldı.
Erdoğan’ın konuşmasından satırbaşları şöyle:
“Mülteciler bizim için çıkar veya diplomatik manevra konusu değildir”
Suriye’de 6 yıldır devam etmekte olan iç savaş milyonlarca Suriyeliyi evlerinden etti. Suriyeli kardeşlerimiz ulaşabildikleri her yere sığınmaya çalıştılar. Sığınan Suriyeli sayısı 5 milyonu geçti. Biz bunların 2 milyon 7 binine, Irak’tan da 300 bin kardeşimiz var. Şu anda 3 milyon mülteciye ev sahipliği yapıyoruz. 10 farklı ilde 26 barınma merkezinde yaşıyor. Suriye içinde yerlerinden edilmiş kişilere sınırın 0 noktasında insani yardım çalışmaları yürütüyoruz. Ülke ve millet olarak vicdani sorumluluğumuzu yerine getirme konusunda hiçbir fedakarlıktan kaçınmadık, kaçınmayacağız. İmkanlarımızı sonuna kadar kullanıyoruz. Her konuda misafirlerimize destek veriyoruz. Bizim için çıkar veya diplomatik manevra konusu değildir. Kardeşin kardeşe zor günde destek olması olarak bakıyoruz.
“AB ülkelerini bir kenara bırakıyorum, İslam ülkelerine ihtiyaç var”
Avrupa Birliği ile vize muafiyetinde pek çok şart getirdiler. Biri de Suriyeli kardeşlerimizin şartlarını iyileştirmek için ayrılan kaynaktı. AB’nin bize böyle bir destek vermesinden elbette memnun oluruz. Mesele öyle bir yere geldi, düğümlendi ki bize bağış yapılıyormuş gibi intiba ortaya çıktı. Bizden proje istiyorlar, ne projesi biz bu projeleri hayata geçirmişiz. Biz bu projelerin onayını Avrupa’dan almadık. Bu kardeşlerimiz sınırlarımıza dayandığında dikenli tellerle geri çevirmedik, kapılarımızı açtık. Bu bizim için vecibeydi, bunu yerine getirdik. Kamplarda kalan Suriyeliler için harcadığımız meblağ 10 milyar doları aşmıştır. Bir o kadar da STK’lar ve belediyelerimiz yardımları, destekleri var. Söz verilen kaynak gelirse, misafirlerimizin durumlarını daha da iyileştirme şartlarına kavuşuruz. AB ülkelerinin ikircili ve samimiyetsiz tavrını bir kenara bırakıyorum. Asıl İslam ülkelerinin buna sahip çıkmasına ihtiyaç var.
“İstanbul’a suyu getirdik”
Türkiye’nin su kaynaklarını doğru yönetme ve kullanma tecrübesi vardır. Su alanındaki gücümüzün kaynağı, suyun doğru yönetilmesi konusunda bilgi birikimimizdir. Biz iktidara gelmeden önce sularımız derelerden akar, denizlere giderdi. Biz bu tecrübemizi tüm Müslüman ülkelerle paylaşmaya hazırız. Bizden önce recycle (geri dönüşüm) uygulaması yoktu, bunu biz getirdik. Atık suyu arındırmak suretiyle tasarruf etmiş olursunuz. 1990’lı yılların ortalarına gelinene kadar İstanbul da ciddi su sıkıntısıyla karşı karşıyaydı. Belediye başkanlığım döneminde kurduğumuz güzel bir ekiple kısa bir zamanda çözdük.
Birçok alanda su istasyonları kurulmuştu. Evlerdeki küvetler su depolamak için kullanılırdı. 1,5-2 yılda İstanbul’a suyu getirdik. Getirmekle kalmadık bütün şebekeleri yenilemek suretiyle su kaçaklarını ciddi manada önlemiş olduk. Bunlarla hamdolsun 2 yılda İstanbul artık geleceğe yönelik umutların arttığı bir şehir oldu. O zaman nüfusumuz 8 milyondu, bugün 15 milyon. Bugün artık su problemi olmadığı gibi 2071’e kadar planlamalar yapılmıştır.
“Biz görevimizi yaptık”
Ülkemizden Kıbrıs adasına yaklaşık 550 milyon dolara mal olan bir hattı gerçekleştirdik. Bu birilerinin akıl veremediği bir konuydu. Olmaz dedikleri şey oldu, yapıldı. Şu anda kuzey Kıbrıs bu suyu kullanıyor. Biz ‘Güney Kıbrıs’a da su vermek suretiyle de bir barış projesini gerçekleştirebiliriz’ dedik. Biz görevimizi yaptık. KKTC’nin 50 yıllık su ihtiyacını karşılamış bulunuyoruz.
Projenin İslam ülkeleri arasında önemli bir örnek olduğuna inanıyorum. Bu işbirliğinin özellikle su alanında gerçekleştirilmesi en önemli konulardandır. Müslümanlar su ve elektrik konusunda işbirliği içinde olmalı. Enerji dedim niye? Bazı ülkelerimiz var ki sular boşuna akıp gidiyor. Bu su rezerv edilmiyor. Bu sular rezerv edilse, hidroelektrik santralları kurulsa enerji nimetini çok ciddi parasal kaynağa dönüştürme fırsatı yakalayacaklardır.
Diyarbakır Sarıkamış Köyü patlaması
Terör hepimizin ortak sorunu. Diyarbakır’ın 20 kilometre yakınında bir patlama oldu. Terör örgütü mensupları Bingöl’de yol çalışması yapılan bir kamyonu alarak araca bomba yüklüyor. Tali yolları kullanarak Diyarbakır şehir merkezine sokmaya çalışıyor. Bir vatandaşımız durumu fark ediyor. Teröristler kaçıyor, vatandaşlar iki araçla takip ediyorlar. Teröristler öndeki araca geçip vatandaşlarımıza ateş açıyor. Daha sonra 10-15 ton patlatıcıyı patlatıyor. 4 vatandaşımızın bedeni bulundu. Kamyondan ve 12 vatandaşımızdan parça dahi kalmıyor.
Kimseden bu elim hadiseye yönelik ciddi bir ses çıkmamıştır. Paris’te çıkıyor, Brüksel’de çıkmıyor ama Lahor’da çıkmıyor, Ankara’da çıkmıyor, İstanbul’da çıkmıyor, Diyarbakır’da çıkmıyor. İçimiz bundan yanıyor.
“Güvenli bölge için çalmadık kapı bırakmadık”
Terör örgütleri en büyük gücü işte bu tutumdan alıyor. Dünyada silah sektörünü elinde tutan ülkeler, bizzat bu teröristlere silah veriyor. Hadi hayır desinler. Güvenli bölge için çalmadık kapı bırakmadık. ABD Başkanı’yla paylaştım. Aramız düzgünken Rusya’yla paylaştım. Uygulamaya gelince hiçbirisi bu noktada “Hadi adımı atalım” demiyor.
“Suriye’deki terör örgütlerine silah ve mühimmat veriyorlar ama o silahlar bize dönüyor”
Suriye’deki terör örgütlerine silah ve mühimmat veriyorlar. O silahlar bize dönüyor. Yarın o silahlar onlara da dönecek. Terörün karakteri böyledir, eninde sonunda akrep gibi kendisini tutan eli de sokar. Yarın kendi kucaklarında patlayacak bombaların da müsebbibi olduklarını çok iyi bilmeliler. Bugün Kilis’e komşu olan terör örgütünün yarın kime komşu olacağı belli olmaz. Kilis’te yalnız bırakılırsak o meseleyi de biz çözeceğiz. Biz Kilis’te önlemlerimizi aldık. Kilisli esnafımızı, vatandaşlarımızı yalnız bırakmayacağız. Onların yanındayız, yanında olacağız.
“Paris’te olunca ses çıkıyor, Diyarbakır’da olunca ses çıkmıyor”
Her iki örgütünde rejimle ve diğer güçlerle işbirliği içinde olduğunu biliyoruz. Türkiye mücadelesini devam ettiriyor. Görünenle değil, görünmeyenle mücadele etmek işimizi zorlaştırıyor. DAİŞ bahanesiyle Suriye ve Irak’ta kurulan can pazarları, silah pazarları yarın dünyanın başına çok daha büyük sorunların musallat olmasının yolunu açıyor. Gelecekte dünya herkes için güvenli bir yer olmaktan çıkacaktır. Suriye’de katledilen 600 bin masumu, denizlerde boğulan insanları görmezden gelenler için yarın çok geç olacaktır. Biz kendi işimizi kendimiz görmeye alışmış bir milletiz. Terör örgütlerinin üstesinden geleceğiz. Bu riyakârlık karşısında insanlık vicdanında açılan yaraları sarmaya tek başımıza gücümüz yetmez. Yarın terör örgütlerinin küreselleşecek eylemleriyle sadece biz başa çıkamayız.”