Erdoğan'dan 'FETÖ' isyanı: At izi it izine karıştı
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 'FETÖ' ile mücadeleyi yine 'kripto FETÖ'cü'lerin yürüttüğü iddialarına ilişkin konuştu
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ‘FETÖ’ ile mücadeleyi yine ‘kripto FETÖ’cü’lerin yürüttüğü iddialarına ilişkin “Şu var ki at izi, it izine karışmış vaziyette. ‘Ben bir şey atayım da nasılsa tutar’ diyenler var.” dedi.
G-20 Zirvesi’ne katıldığı Çin’den Ankara’ya dönüş yolunda uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, “FETÖ ile mücadele çerçevesinde ihraç edilenleri kriptoların seçtiği, asıl kriptoların ise halen görevde durduğu, yanlış insanların gönderildiği söyleniyor” sorusuna, şu cevabı verdi:
“Şu var ki at izi, it izine karışmış vaziyette. ‘Ben bir şey atayım da nasılsa tutar’ diyenler var. Bazıları böyle yapıyor. Özellikle yazılı ve görsel medya dünyasında bu çok var. Bazen fırsat bulduğumda TV’leri izliyorum. Öyle yorumlar yapıyorlar ki suçladıkları o insanın bu işle hiç alakası yok. Ama o insana o yaftayı yapıştırıyor. Bunlar doğru şeyler değil. Bu tür yanlışlıklardan uzak durmak lazım.”
Hürriyet yazarı Vahap Munyar‘ın aktarımına göre, Erdoğan’ın Suriye ve IŞİD konusundaki mesajları da şöyle:
-Türk askerinin Rakka’ya doğru gitmesi söz konusu mu? Ayrıca 15 Temmuz öncesinde TSK’nın Suriye’ye girme konusunda isteksiz olduğu söylentileri var. TSK’daki FETÖ unsurları mı direniyordu?
Bunu, bölgedeki koalisyon güçleri ile olan hassasiyetler başta olmak üzere bölgesel faktörlere bağlamak daha doğru olur. Acımasız bazı hadiseleri yaşadık. Mesela bu Gaziantep’teki kına gecesine saldırı, fitili ateşleyen bir hadise olmuştur.
-Türkiye’nin Rakka konusunda bir rolü olacak mı?
Bu, ABD ile görüştüğümüz konulardan biri. Neler yapılabileceği, görüşmeler neticesinde netleşecek. Orası ABD’nin tutumuna bağlı. Ancak, biz artık bölgede var olduğumuzu göstermek durumundayız. Eğer geri adım atarsak, oralara işte DAİŞ gibi, PKK gibi, PYD gibi, YPG gibi terör örgütleri yerleşir. Benzer riskler Irak için de söz konusu. Orada da PKK kendine yer edinmeye çalışıyor.
-Suriye’de bir güvenli bölgeyi kendi imkânlarımızla oluşturduk gibi bir durum mu söz konusu?
(Bölgenin haritasını göstererek) Şu gördüğümüz tabloda yeşil olan yerler ne yazık ki DAİŞ, PYD ve YPG’nin elindeydi. “Ilımlı muhalifler”i eğit-donat kapsamında yetiştirmiştik. İlk etapta yaklaşık 1000, sonra 1400’e çıkarmak suretiyle kendi topraklarımızdan bunları Cerablus’un biraz daha batısına soktuk. Onlara bizim obüslerimiz (Fırtınalar) da destek verdi. Talep ettiğimizde tabii ki koalisyon güçleri de gereken desteği sağladı. Onlar daha çok havadan vurdular. Karada bizim tankçılar, piyade olarak da “ılımlı muhalifler” bu işi gördüler. Böylece çok kısa sürede Cerablus alındı. DAİŞ, güneye doğru inmeye başladı. Aslında biz Menbiç konusunda da daha önce Obama’ya bir teklifte bulunmuştuk. Görüşmemizde, “Menbiç kesinlikle Araplarındır, oraya PYD, YPG falan gelmeyecek” demişti. Nitekim Menbiç’te yaşayan Araplar’ın oranı yüzde 90-95. Ama buna rağmen, oradan PYD’lileri yukarıya çıkarmak istediler. Biz ise kendisine tam aksine tersten gidip yukarıdan inmeyi teklif etmiştik. “Bu 2-3 ay sürer” diyerek yanaşmamışlardı. Şimdi Cerablus’u terk etmek zorunda kalan DAİŞ, Bab’a gidiyor. DAİŞ’in en önemli merkezi de Rakka.
Obama, özellikle Rakka konusunda beraber bir şeyler yapmak istiyor. Bizim açımızdan bir sıkıntı olmayacağını belirttik. “Askerlerimiz bir araya gelsinler, görüşsünler, ne gerekiyorsa bu yapılır” dedik. Bu arada El Rai’de yine askerimizin lojistik desteğiyle mesafe alınınca, “ılımlı muhalifler” oradan doğuya doğru ilerlemeye başladılar. Fırat’ın üstünde bir köprü vardı. Köprü bizim tasarrufumuzda değildi ama stratejik bir konumu olan köprü de bu süreçte alınmış oldu. Köprü alınınca iş çok daha rahat hale geldi. Doğu ile olan ilişki de kurulabilir duruma geldi. Şu anda Menbiç’le yukarıda tasarruf altında olan yer arasında, ki fazla değil, 11 kilometre, ondan sonra Menbiç’le El Bab arasına baktığımız zaman orası da yaklaşık 36 kilometre. Şu anda, orada temkinli bir şekilde bölgeyi kontrol altına almış vaziyetteler.