Feridun Sinirlioğlu'ndan giderayak pişkinlik: Suriye politikasında hata yok
Türkiye'nin BM Daimi Temsilcisi olarak atanan eski Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu gerçekliği şüpheli açıklamalarda bulundu.
Habertürk’ten Kübra Par’ın sorularını yanıtlayan eski Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, röportajının Suriye politikası ile ilgili bölümünde pek inandırıcı olmayan değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye’nin Suriye politikasında hata olmadığını öne süren Sinirlioğlu’na göre, Türkiye cihatçı grupları desteklememiş.
Gerçekliği olmayan ve inandırıcılık sorunu bulunan açıklamalar şu şekilde:
‘SURİYE POLİTİKASINDA HATA YAPMADIK’
Müsteşarlığınız ve bakanlığınız döneminde “Hataydı” ya da “Bu olaya farklı yaklaşabilirdik” dediğiniz bir konu var mı? Örneğin Suriye politikasının yanlış olduğu eleştirisi sıklıkla dile getiriliyor. Hatta “Türkiye savaşı büyüttü” suçlaması var. Bu iddialara ne dersiniz?
Şimdi herkes Suriye’deki krizle ilgili olayları farklı hatırlıyor. Bence objektif olmak lazım, başından itibaren ne oldu, Türkiye ne dedi; ona bakmak lazım. 2011 Mart’ında halk korkusunu yenip sokaklara çıkınca, Türkiye o zaman temasta olduğu Esad yönetimi ile diyaloğunu açık tuttu ve halkın talepleri doğrultusunda demokratik bir açılım yapmanın tek çıkış yolu olduğu mesajını verdi. Fakat yönetim bunu dinlemedi ve baskı ile halkın taleplerini geri çevirdi. Kriz oradan çıktı zaten. Halkı ile savaşan bir yönetimin başarılı olması mümkün değildir. Nitekim aradan geçen 5 yıl içinde ülkenin neredeyse tamamı tarumar oldu. 600 bin insan öldü. 5-6 milyonu mülteci oldu. Birdenbire güney sınırımızda iç savaş içinde, paramparça bir ülke ortaya çıktı. Bu tablonun terörizmi teşvik edeceği ve mülteci sorunu ortaya çıkaracağı tespitini biz 2011 yılında yaptık. Hatırlayacaksınız, iki ülke hariç bütün dünya Suriye halkının yanındaydı ve Esad’ın gidişini destekliyordu. O dönemde geniş katılımlı “Suriye’nin Dostları Grubu” toplantıları yapılıyordu. Değişen tablo nasıl ortaya çıktı, onu da iyi hatırlamamız lazım. 2013 yılında rejim çok zor bir durumdaydı ve kimyasal silah kullandı. O anda ABD “Bu bizim için kırmızı çizgidir, bu geçildiği takdirde gereken askeri müdahaleyi yaparız” dedi ama bu açıklamanın gereğini yapmadı. Bunun üzerine başkaları durumdan vazife çıkardı, rejime büyük bir askeri yardım başlattılar. Bu durum kargaşayı uzattı. “Türkiye hata mı yaptı?” diye soruyorsunuz. Nerede hata var? Biz başından beri insani sorumluluklarımızı yerine getirdik, canını kurtarmak isteyenlere sınırlarımızı açtık. Terör konusunda da elimizden gelen her türlü çabayı gösterdik.
Daha somut sormak gerekirse, Türkiye’nin muhalif gruplar içerisinde daha radikal olanları başlangıçta desteklediği ve sınırlarını cihatçı geçişine açık hale getirdiği iddialarına ne dersiniz?
Bunlar iddia. Türkiye’nin istikrarsızlık içinde 2 ülkeye sınırı var. Böyle bir kargaşa döneminde sınır hattını Türkiye’nin güvenliği bakımından çevrelemenin kolay bir iş olmadığını herhalde herkes takdir eder. Bu Türkiye’nin üzerinde büyük bir yük yaratmıştır ve aslında bununla herkesin beklediğinden çok daha başarılı bir şekilde baş etmiştir. Düşünebiliyor musunuz; 384 kilometrelik Irak sınırındaki istikrarsızlık 1980’deki İran-Irak savaşından beri devam ediyor. 5.5-6 senedir de Suriye’deki durum buna eklendi. Suriye’deki durum ondan önce de Türkiye bakımından normal değildi. 1998’de savaşın eşiğine geldik. Dolayısıyla bu bin 295 kilometre sürekli istikrarsızlık yaratıyor ve biz buranın istikrarı için çaba sarf ediyoruz.
Desteklenen gruplar seçilirken ya da stratejik tercihlerde yanlış kararlar verilmiş olabilir mi peki?
Desteklenen gruplar diye bir şey yok. Türkiye, baştan itibaren muhalefeti bir çatı grubu içinde değerlendirdi ve Suriye’nin Dostları Grubu ulusal koalisyonunu asıl muhatap olarak tanıdı. Diğer gruplaşmalar zaman içinde ortaya çıktı. Ama dağılma anından sonra içeriye yabancı unsurların girmesiyle işler biraz kontrolden çıktı. Tablonun karışmasının asıl sebebi de ismini hepimizin bildiği rejimin destekçisi iki ülkenin sahaya bizzat girmesi…