Gazeteci Ahmet Şık, 'PKK, DHKP-C ve FETÖ propagandası' yaptığı iddiasıyla tutuklandı!
Bugün savcılık tarafından tutuklama istemiyle adliyeye sevk edilen Ahmet Şık, çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklandı.
Twitter paylaşımları ve yazdığı haberler gerekçe gösterilerek dün gözaltına alınan gazeteci Ahmet Şık, savcıdaki ifadesinin ardından tutuklanması talebiyle mahkemeye sevkedildi. Şık, çıkarıldığı mahkemede, ‘örgüt propagandası’ yaptığı iddiasıyla tutuklandı.
Şık, savcılık tarafından PKK, DHKP-C ve FETÖ terör örgütlerinin propagandasını yaptığına dair delillerin bulunduğu öne sürülerek “Terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla sevk edildiği mahkemece tutuklandı.
Ahmet Şık, daha önce de FETÖ’nün emniyetteki yapılanmasını anlattığı kitabının basımından önce dönemin savcısı, bugünün firari FETÖ’cüsü Zekeriya Öz’ün talebiyle Ergenekon Davası kapsamında tutuklanmıştı.
Hürriyet’ten İsmail Saymaz’ın haberine göre Avukat Can Atalay, İstanbul Basın Savcısı Fahrettin Kerim Yerli’nin bu sabah İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne gelerek, gözaltında tutulan Ahmet Şık’ın ifadesini almak istediğini aktardı. Ancak sorulara yanıt vermeyen Şık, “Gazeteciliği böyle soruşturamazsınız. Beş yıl öncesinin aynısı tekrar ediyor.” şeklinde konuştu. Bunun üzerine Şık, Çağlayan Adliyesi’ne sevk edildi.
Ahmet Şık’ın adliyede yapılan savcılık sorgusundaki soruların genellikle attığı tweet’lerden olması dikkat çekti. Cumhuriyet‘te yer alan habere göre, Şık, ifadesinde “5 yıl önceki Ergenekon örgütü bağlamında suçlandığımda mesleki faaliyetlerim soruşturma konusu olmuştu, Şimdi de mesleki faaliyetlerim başka bir isimle soruşturma konusu edilmeye çalışılıyor” dedi.
Savcının sorgusunda, Ahmet Şık’a kişisel Twitter hesabından yazdığı ‘Tahir Elçi’yi tutuklamak yerine katletmeyi tercih ettiler. Katil sürüsü bir mafyasınız’, ‘Devlet mafyalaştıran suçlarının soruşturulmasını engellemek için savaş çıkardığına inananlar bomba patlatacağına neden inanmaz’, ‘Geçmişte Kürt meselesindeki en şahin şiddet uygulamalarının bir aktörü olan Ağar o dönemde soruna siyasi çözüm söylemiyle sahne almıştı’, ‘Katil devlettir deyince bozuluyorsunuz’, ‘Suikastçinin Nusra’cı değil FETÖ’cü olduğunu kanıtlama gayretindeki iktidar ve yancıları katilin polis olduğu gerçeğini ne yapacaksınız’ şeklindeki tweet’lerini sordu.
Savcı: Cumhuriyet’teki göreviniz nedir?
Ahmet Şık’a twitlerinin, “Terör Örgütü Propagandası Yapmak” ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 301 maddesindeki düzenlemeye göre “Türkiye Cumhuriyetini, Yargı Organlarını, Askeri ve Emniyet Teşkilatını Alenen Aşağılama” suçu kapsamında değerlendirildiğini belirten Savcı, konuyla ilgili ifadesini sordu.
Ahmet Şık, “Ben bütün soruları ve paylaşımları görüp öğrendikten sonra beyanda bulunup bulunmayacağıma karar vereceğim, şimdilik bu soruya cevap vermek istemiyorum” diye yanıt vardı.
Savcı’nın internet sitesinde çalışmadığı halde, “www.cumhuriyet.com.tr isimli internet sitesinde göreviniz nedir? Hangi tarihten itibaren bu görevi yerine getirmektesiniz?” gibi sorular sorması dikkat çekti.
Yandaşın haberi iddia oldu!
Savcının suçlamalarından biri de, AKP medyasının ‘amiral gemisi’nden bir muhabirin haberindeki iddialar oldu. Sabah Gazetesi muhabiri Nazif Kahraman’ın ‘haber’inde Şık’ın Cumhuriyet’in internet sitesinde yazdıkları, “MİT Tırları kumpasının başrolündeki FETÖ’den tutuklu Savcı Özcan Şişman’ın mektubuna Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan Ahmet Şık’ın bu şekilde saldırıyı MİT’in üzerine yıkmak ve olaydaki FETÖ etkinliğini karartmaya çalışmakla suçlanıyor” şeklinde suçlamaya dönüştürülmüştü.
“Soruşturmayı medya çalışanı mı yürütüyor?
Son olarak Savcı’nın, “C. Savcısı Şehit Mehmet Selim Kiraz’ın öldürülmesi öncesinde olayı gerçekleştiren kişilerle herhangi bir şekilde görüşmeniz oldu mu? Röportaj yaptınız mı? Bu kişilere siz mi ulaştınız, yoksa bu kişiler mi size ulaştı, bu kişilerle ilginiz nedir? Bu konudaki beyanlarınızı söyleyiniz” suçlamasına, Ahmet Şık, tüm soruları kapsayan bir şekilde cevap vererek şöyle dedi:
“Ben yukarıdaki soruların hepsine genel olarak cevap vermek istiyorum, 15 Temmuz kalkışması başarılı olsaydı, su an yaşadığımızı yaşamış olacaktık, yani darbenin engellenmiş olması bir cuntanın iktidarda olduğunu değiştirmiyor ve böyle bir dönemde zaten geçmişten beri sorunlu olan yargının kendisinin hukukla bağının bu kadar zayıf olduğu bir süreçte mesleki faliyetlerimin soruşturma konusu edilmesini meslek ahlakıma hakaret sayarım, kimsenin de haddine değildir.
Dolayısıyla bu sorulara yanıt vermek istemiyorum, yargı bağımsız tarafsız ve adil olabilseydi o zaman ifade vermek isterdim, zaten böyle bir soruşturma olmazdı. Savcılık makamının yönelttiği sorulardan birisi Sabah Gazetesi’nde Nazif Karaman’ın imzasıyla yayınlanan bir haberden yola çıkılarak yöneltilmiştir, haber metninde savcılık makamı kastedilerek şahsımın suçlandığına ilişkin bazı konular dile getirilmektedir, ancak soru bizzat haber metninde yazan konu ile ilgilidir. ‘Haberi yazan kişinin iddiasına ne diyorsunuz?’ şeklindedir.
Soruşturmayı Adalet Bakanlığı’na bağlı savcılık makamımı yürütmektedir, yoksa bir medya çalışanı mı yürütmektedir. Şuanda sahnelenen senaryoyu daha önce ben yaşadım, 2011 yılında AKP ve Gülen cemaatini taht kavgasına tutuşunca şuanda yaşanan savaş günlerine gelindi, günümüzün kullanışlı sözcüğü de daha önce adlandırılan bahsetmekten bile korkulan Gülen Cemaatini kasteden FETÖ olarak karşımıza çıktı. Ergenekon sürecinde poliste yargıda örgütlenmiş bir suç örgüt olarak çalışan Gülen cemati kadroları ve bu çetenin siyasi onay makamı AKP hükümeti hedef aldıkları her kim ise öncelikle kendilerine yakın medya organlarında asılsız suçlamalarla itibar suikastine uğratıldı, daha sonra bu suç örgütüne mensup polisler hedef alınan kişiyi gözaltına alır, gözaltının süresinin sonunda suç örgütünün başka bir uzantısı olan savcılık makamının karşısına çıkartılırdı, Orada karşınıza çıkacak sonuç belliydi, tutuklama istemiyle sevk olma, hakimler zaten bu suç örgütü zincirinin diğer halkasıydı, yani suçlama sorgulama, hüküm ve her şey önceden belirlenmiş bir senaryonun parçasıydı, iki eski iktidar ortağının birbirleriyle savaşa tutuşmaları neticesinde Gülen cemaati kadroları büyük oranda polis teşkilatı ve yargıdan tasfiye ediliyormuş gibi görünüyor, Ancak o dönemde karşımıza çıkan hukuğun paspas edilmesi süreci yeni figüranlarıyla ve daha pespaye bir biçimde sergilenmeye devam ediyor. 5 yıl önceki Ergenekon örgütü bağlamında suçlandığımda mesleki faaliyetlerim soruşturma konusu olmuştu, Şimdi de mesleki faaliyetlerim başka bir isimle soruşturma konusu edilmeye çalışılıyor, bu aşamada söyleyecek başka bir sözüm yoktur.”
Savcının 301. maddeden izni yok
Ahmet Şık’ın avukatlarından Tora Pekin, TCK’nin 301. maddesinden soruşturmanın izne tabi olduğunu ve bu iznin alınıp alınmadığın dikkat çekti. Ahmet Şık’a yöneltilen suçlamalar için, “Sorulan sorulardan suçlamanın ne olduğu kesinlikle belli değildir” diyen avukat Pekin, “TCK’nın hangi maddesinin hangi gerekçe ile ihlal edildiği anlaşılamamaktadır. Bu durum Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinin açık hükümlerine aykırıdır. ‘Ne düşünüyorsunuz, ne kastettiniz’ gibi sorularla sadece niyet okunabilir, herhangi bir suç soruşturması yapılamaz” dedi.
‘Sabitlenmiş tweet’ soruldu
Ahmet Şık’a sorulan sorular arasında Twitter profiline sabitlediği tweetin de sorulması dikkat çekti. Savcı, Ahmet Şık’a, “Twitter hesabınızda “Tanrısı değişir, kendisi değişmez, tek din faşizmdir” şeklinde paylaşım ile neyi ve kimleri kastediyorsunuz, bu konuyu açıklayınız” sorusunu yöneltti.
Karar için ara verildi
Ahmet Şık’ın mahkemesi başladı. Avukat Efkan Bolaç, Ahmet Şık’ın mahkeme salonuna girerken “Görüşemezsek hoşçakalın, enseyi karartmayın” dediğini aktardı.
Şık’ın ifadesi sona erdi. Mahkeme heyeti karar için ara verdi.