Reklam
Kategoriler: İç Açı

Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın ifadesi ortaya çıktı

Reklam

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın tanık olarak verdiği ifadesi ortaya çıktı. Akar’ın ifadesinde kendisini Gülen’le görüştürmek isteyen ismi de açıkladı.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, darbe girişiminin ardından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği ifadede, “Özellikle Güneydoğu’da bölücü terör örgütüne yönelik emniyet, valilikler, siyaset kurumu, adalet teşkilatı, istihbarat ve silahlı kuvvetler hepsi mükemmel bir koordinasyonla büyük bir titizlikle başarılı sonuçlar elde etmekteyken Türkiye Cumhuriyeti hükümetine yönelik tertiplenen bu alçak darbe teşebbüsüyle tarihimize kara bir leke sürülmüştür.” ifadesini kullandı.

Orgeneral Akar, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına şikayetçi olarak verdiği ifadede, yaklaşık bir yıldır Genelkurmay Başkanı olarak görev yaptığını anımsattı.

“Devletimizin bir süredir FETÖ/PDY ile yürüttüğü mücadele bizim de kurumsal olarak azami dikkat ve hassasiyetle içinde yer aldığımız bir mücadele olup bu yıl yapılacak Ağustos Şurası’nda silahlı kuvvetler içerisindeki bu yapının alacağı ağır darbenin hazırlıkları yapılmaktaydı.” değerlendirmesinde bulunan Orgeneral Akar, şöyle devam etti:

‘Tarihimize kara bir leke sürüldü’

“Şu an geldiğimiz noktada bu terör örgütünün bunu muhtemelen öngörerek, hiç kimsenin belki de tahayyül edemeyeceği gözü dönmüşlük ve alçaklıkla sivil insanları katletme, TBMM’yi bombalama, kendi silah arkadaşları ve birliklerine taarruzda bulunma, emniyet birimlerini bombalama gibi akıl almaz eylemlere girişip, böyle bir darbe teşebbüsünde bulunduğunu düşünüyorum. Özellikle Güneydoğu’da bölücü terör örgütüne yönelik emniyet, valilikler, siyaset kurumu, adalet teşkilatı, istihbarat ve silahlı kuvvetler hepsi mükemmel bir koordinasyonla büyük bir titizlikle başarılı sonuçlar elde etmekteyken Türkiye Cumhuriyeti hükümetine yönelik tertiplenen bu alçak darbe teşebbüsüyle tarihimize kara bir leke sürülmüştür.”

‘MİT’ten istihbarat iletildi’

Orgeneral Akar, kalkışmanın başladığı 15 Temmuz’da saat 17.00-18.00 sıralarında makamında çalışırken, Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’in, yanına geldiğini ve kendisine MİT’ten gelen bilgi ile bu akşam içerisinde Kara Havacılık Okulu’ndan 3 helikopterin görevlendirilmesiyle bir faaliyet icra edileceği yönünde istihbaratı illettiğini kaydetti.

Güler’in, bu bilgiyle ilgili görüşmek üzere MİT’ten bir heyetin yolda olduğunu söylediğini bildiren Akar, şu bilgileri verdi:

“Bilginin geldiği makam itibarıyla ciddiye aldık. Ben, Yaşar Paşa ve Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak ile acilen alınacak tedbirleri tartışmaya başladık. Derhal ve öncelikle karargahımızdaki SKKHM ile görüşüp sadece Ankara hava sahasının değil, tüm Türkiye hava sahasında bulunan askeri helikopter ve uçakları kapsadığını, dolayısıyla havada bulunan askeri uçak ve helikopterlerin üslerine dönmesi, yeni kalkışlara da engel olunmasına ilişkin emrimi ilgili komutanlara verdim. 2. Başkan Yaşar Güler de bu emri Hava Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Merkezine iletti ve bu şekilde tüm askeri hava araçlarının uçuşlarının durdurulması emrimiz ulaştırılmış oldu. MİT’ten gelen bilginin teyidi ve netleştirilmesi bakımından ve bilgide belirtilen uçuş faaliyetlerinin somutlaştırılması ihtimaline binaen bu hususun açıklığa kavuşturulması için Kara Kuvvetleri Komutanına derhal gereken en hızlı ve etkili tedbir ile işin üzerine gidilmesi için emirlerimi verdim. Kurmay Başkanı, Merkez Komutanlığından ve Adli Müşavirlikten personeller alıp, Kara Havacılık Okuluna derhal gitmesi, olayı tereddüde yer bırakmayacak şekilde çözüp, idari ve adli tedbirleri ivedi bir şekilde almasını talimatlandırdım. Gittiğinde devamlı bilgi vermesini söyledim.”

‘Hiçbir tank ve zırhlı araç dışarı çıkmasın’ emri

Orgeneral Akar, “Değerlendirmelerimizde ve gelen bilginin daha büyük bir planın parçası olabileceğini mütalaa ettik ve aldığımız bu tedbirlerle yetinmeyerek, Ankara Garnizon Komutanı Korgeneral Metin Gürak’ı telefondan arayıp, bizzat Etimesgut Zırhlı Birlikler Tümenine gitmesini, hiçbir tankın ve zırhlı aracın hiçbir sebeple birlik dışına çıkmasına müsaade edilmemesi yönünde tedbirler almasını emrettim. Bu şekilde öncelikle tedbirleri aldıktan sonra toplantımız bitti.” bilgisini paylaştı.

‘Saat 21:00’da kapı vuruldu’

Kendisinin çalışmalarına makamında devam ettiğini anlatan Orgeneral Akar, gelişmeleri de bir yandan takip ettiğini aktardı.

Orgeneral Akar, “Tam emin olmamakla birlikte muhtemelen saat 21.00’e doğru arkam kapıya dönük bir şekilde yuvarlak toplantı masasında çalışırken kapı çaldı. Ben ‘Gir’ dedim ve hatta, ‘Kimsin, bu saatte’ gibi bir şey de söyledim. Baktığımda karargahta görevli Tümgeneral Mehmet Dişli’nin geldiğini gördüm.” ifadelerine yer verdi.

‘Komutanım operasyon başlıyor’

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ) darbe girişiminin ardından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği ifadede, olay gecesi odasına gelen karargahta görevli Proje Yönetim Daire Başkanı Tümgeneral Mehmet Dişli’nin “Komutanım operasyon başlıyor, herkesi alacağız, taburlar, tugaylar yola çıktı. Biraz sonra göreceksiniz” gibi şeyler söylediğini belirterek, “Ben ilk önce anlamlandıramadım. Cümle içinde belki uçaklar demiş olabilir.

‘Ne diyorsun ulan sen’

Akar, müşteki sıfatıyla verdiği savcılık ifadesinde, karargahta görevli Proje Yönetim Daire Başkanı Tümgeneral Mehmet Dişli’nin geldiğini gördükten sonra yaşananları şöyle anlattı:

“Dişli, oturmakta olduğum masadaki sandalyelerden birine oturup heyecanlı ve geçmişte bildiğim, alışık olduğum ruh halinden farklı bir tarzda ‘Komutanım operasyon başlıyor, herkesi alacağız, taburlar, tugaylar yola çıktı. Biraz sonra göreceksiniz’ gibi şeyler söyledi. Ben ilk önce anlamlandıramadım. Cümle içinde belki ‘uçaklar’ demiş olabilir. Ancak bunun bir kalkışma olarak ifade edebileceğim bir operasyon olduğunu anladım ve hiddetle ‘Ne diyorsun ulan sen, ne operasyonu, sen manyak mısın, sakın ha’ şeklinde bağırdım. Arkam kapıya dönük olduğu için kapının açık olup olmadığını fark etmedim” sözleriyle anlattı.

Diğer komutanları sordu

Genelkurmay İkinci Başkanı ve diğer komutanların nerede olduğunu sorduğunu belirten Orgeneral Akar, Dişli’nin, “Heyecanlanmayın, rahat olun, gelecekler” gibi laflarla karşılık verdiğini söyledi.

‘Benim seninle hiçbir işim olamaz’

Kendisinin ise “Benim seninle, bir başkası ile böyle işlerin içerisinde olanlarla hiçbir işim olamaz. Sen benimle ne biçim konuşuyorsun? Kim bunlar? Siz kimsiniz?” gibi soruları sürekli, hiddetle sıraladığını bildiren Akar, beyanına şöyle devam etti:

“Haliyle çok öfkelenmiştim. Netice olarak ‘gittikleri yolun yanlış olduğunu, büyük bir bataklığa battıklarını, cezasını çekeceklerini, hiç olmazsa bir erkeklik gösterip başkalarını bu işe bulaştırmadan ve ölüm kalım olmadan bu işi sonlandırmalarını, hemen giriştikleri bu girişimi durdurmalarını’ söyledim. Fakat ikna edemedim.

‘Kapıya döndüğümde…’

Kendisi, benim böyle hiddetli karşı çıkmama rağmen sinirlerine hakim olmaya çalışıyordu ve sakin görünerek, ‘Komutanım bu iş bitti ve herkes yola çıktı’ anlamında şeyler söylüyordu. Bir ara Mehmet Dişli, sanırım dışarıya doğru hareketlendi. Ben de gayriihtiyari yönümü kapıya döndüğümde Serdar Yüzbaşı, Abdullah Astsubay ve Levent Yarbay’ı gördüm.”

Akar, Yarbay Levent Türkkan’ın kendisinin emir subayı, Astsubay Abdullah’ın koruma timinde görevli, Yüzbaşı Serdar’ın da emir subay yardımcısı olduğunu bildirdi ve “Ayrıca bunların dışında Özel Kuvvetler Komutanlığından olduğunu değerlendirdiğim ve tam teçhizatlı, eğitim kıyafeti giymiş, silahlı, miğferli personel dikkatimi çekti.” dedi.

‘Nefes almamı engellediler, plastik kelepçe taktılar’

Orgeneral Akar, şöyle devam etti:

“Odanın içerisine hızla ve aniden girmeye kalkıştıklarını fark edince ayağa kalktım ve o esnada Levent Türkkan, ‘Komutanım otur, kalkma, sakin olun, zorluk çıkartmayın’ şeklinde bağırdı. Beni birisi iterek sandalyeye oturmamı sağladı ve o esnada arkadan bir başkası, elinde el havlusu tarzında bir şeyle hem ağzımı hem burnumu kapatarak, nefes almamı engelledi. Bu esnada kolunu boğazıma doladı, sıktı, askeri kıyafete ait ip türü bir cismin boğazıma sürtünmesiyle o anda nefes almakta güçlük çektiğim için debelenirken ve ellerimle burnumu açmaya çalışırken, bir başkası plastik kelepçeyi bileklerime taktı. Benim bu şekilde direnmem üzerine burnumu açacak şekilde ağzımı kapattılar. Bağırmamı engellemek istedikleri açıktı. Nefes alma düzenim yerine gelince birazcık sakinleştiğimi gördüler ve ağzımı kapattıkları havlu benzeri kumaşı çektiler. Bu mücadele sırasında kelepçenin bileklerime verdiği acı nedeniyle yeniden bağırmaya başladım. Çıkartmalarını söyledim ve hatta ayağa kalktım.

Yaver Türkan: Komutanım sakin olun sıkarım

O esnada Levent Türkkan’ın elinde tabanca ile ‘Komutanım sakin olun, vururum, sıkarım’ gibi şeyler söylediğini işittim. Hatta ben bir iki adım daha atıp, kendisine ‘Sık ulan’ diye bağırdım. Gözlerinde sıkmakla sıkmamak arasındaki robotik tereddüdü gördüm. Bu arada elimi sıkan kelepçeleri açmalarını istedim ve tahminen Mehmet Dişli’nin onayıyla bir komando bıçağı çıkarttılar. Kör bir bıçaktı ve askerlerden biri kelepçeyi kesmeye çalıştı. Fakat bir süre daha açamadılar. Hatta ben yine hiddetlendim, bağırdım. Tekrar ikinci kez uğraşıp, kelepçeyi kestiler. Bu şekilde beni, arkamda biri olacak şekilde oturtarak, etkisiz hale getirdiler.”

‘Terbiyesizler, ahlaksızlar diye bağırdım’

Akar, dışarıdan alçak uçuş yapan uçak ve silah sesleri işitmeye başladığını bildirerek, tekrar hiddetlenerek, bağırmaya başladığını, ama kendisini dinlemediklerini söyledi. Bir müddet sonra lavaboya gitmek istediğini söylediğini aktaran Akar, “Benimle birlikte geldiklerini görünce ‘Terbiyesizler, ahlaksızlar’ diye bağırdım. Abdullah Astsubay ve Serdar Yüzbaşı hiç etrafımdan ayrılmıyorlardı. Sürekli gözetim altında tutuyorlardı. Abdullah Astsubay da arkadan ayrılmıyordu” dedi.

Akar, şu beyanı verdi:

“Epeyce bir zaman geçti. Televizyon açık olmasına rağmen ve dışarıda uçak seslerini, silah seslerini duyduğum halde bu yönde bir haber o ana kadar çıkmadı. Hemen ardından Boğaz Köprüsünde askerin kestiği görüntüler ve buna ilişkin haber, TV’de yayınlanmaya başladı. Hepsi gayet soğukkanlı, hiçbir şekilde konuşmayıp, yorum yapmayacak tarzda beklediler. Ve bir müddet sonra ‘Gidiyoruz’ deyip, beni aldılar. Montumu, kepimi ve çantamı istedim. Cep telefonum emir subayı odasında kaldı. Montumu ve kepimi sanırım elime verdiler. Çantayı kendileri getireceklerini söylediler.”

Kapıdan çıktığında tam teçhizatlı, kafasında çelik miğfer ve silahlı bir şekilde ürkütücü bir yüz ifadesiyle karşısına çıkan askerin dikkatini çektiğini, sonradan bu kişinin Kurmay Albay Fırat Alakuş olduğunu öğrendiğini belirten Akar, fuaye alanında ve katta tam teçhizatlı askerlerin tertibat aldıklarını ifade etti.

‘Siahlı askerlerin namluları bana dönüktü’

Kendisini merdivenlerden indirdiklerini söyleyen Akar, “Bir askerin önümde, namlusu bana doğrultulmuş tam otomatik silah ile geri geri gitmesi dikkat çekiciydi. Yine bağırdım, ‘Ne yapıyorsun lan’ diye sinirlendim.” dedi.

Dışarıya çıkardıklarında, Atatürk heykelinin olduğu yerde bir helikopterin beklediğini anlatan Akar, kendisini helikoptere bindirdiklerini aktardı.
Akar, “Ben, çantada gözlüğüm olduğunu söyleyerek birkaç kez tekrarladım. Fakat getirmediler. Helikopter havalandı. Nereye gittiğimizi söylemediler. Ben de sormadım. Helikopterdeki silahlı askerlerin namlusu üzerime dönüktü. Mehmet Dişli de helikopterdeydi. Bir süre uçuştan sonra iniş yaptık. Nereye getirdiklerini sordum, Akıncı Üssü olduğunu söylediler ve beni orada bir minibüse bindirerek, bir binaya götürdüler.”

Gülen’le görüştürmek istediler

(Akıncı 4. Ana Jet Üssü Komutanı) Hakan Evrim ‘dilerseniz sizi kanaat önderimiz Fetullah Gülen ile görüştürürüz’ gibi bir şey söyledi. ‘Ben kimse ile görüşmem’ diyerek tersledim. Ardından Akın Öztürk dışındakiler odayı terk ettiler.

Bu darbe teşebbüsünü planlayan ve uygulamaya koyanların bu örgüt mensupları olduğuna inanıyorum. Bu çılgınlığa girişmelerinde, Ağustos şurasına ilişkin yaptığımız kapsamlı, ciddi ve titiz çalışmalarda bu örgütün büyük bir darbe yiyeceğini anlamalarının en önemli etken olduğunu düşünüyorum.

Bana sözde bildiri metnini imzalamam ve okumamı istediklerinde elimi bile sürmedim. Hatta bana okuduklarında önemsiz ve alaycı bir şekilde dinledim. Hatta öyle ki bu olaylar bittikten sonra ben bu hainlerin oluşturduğu cuntaya verdikleri ismi Yurtseverler Birliği gibi aklımda kaldığı halde, Yurtta Sulh Konseyi olduğu ortadadır. Ruh halimdeki şiddetli kızgınlık ve hiddet hiç bitmedi. Anılan konseyin kimlerden oluştuğu konusunda bir şey söylemediler.

Bu haber en son değiştirildi 26 Temmuz 2016 13:51 13:51

Reklam

Önceki Haberler

ABD’den UCM’nin Netanyahu kararına uyacak ülkelere tehdit

ABD'li Senatör Lindsey Graham, Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM) İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve eski Savunma…

24 Kasım 2024 12:02

İKD Genel Başkanı Umut Kuruç : Biz kadınların ne yapacağı açıktır. Sivrisineklerle savaşmak değil, bataklığı kurutmak

Kadına yönelik şiddeti tek başına biyolojik bir mesele olarak erkek saldırganlığıyla açıklamak en hafif tabirle…

24 Kasım 2024 09:10

İKD polis engeline rağmen eylemini gerçekleştirdi : Çocuklar büyüyecek, kadınlar yaşayacak, bu düzen değişecek!

Bu düzen çürümüştür. Şimdi bu çürümüş düzeni yeni anayasa ile tescillemek istiyorlar. Medeni kanunu tartışmaya…

24 Kasım 2024 09:00

Yenidoğan davasında altıncı gün, çete lideri Fırat Sarı hakim karşısında

Yenidoğan davası, duruşmanın  altıncı gününde devam ediyor. Örgüt lideri olmakla suçlanan Dr. Fırat Sarı savunma…

23 Kasım 2024 14:26

İsrail Beyrut’un merkezine saldırdı

NNA’daki habere göre “Kurtarma ekipleri, düşman savaş uçaklarının bir konut binasını hedef aldığı ve çok…

23 Kasım 2024 10:48

TKH Tunceli İl Örgütü: Tunceli ve Ovacık’ta halkın iradesi çiğnenmiştir

Türkiye Komünist Hareketi Tunceli İl Örgütü ,Tunceli ve Ovacık belediyelerine kayyum atanması üzerine bir açıklama…

23 Kasım 2024 10:31
Reklam