Güney Zeki Göker yazdı: pAK Sanatçılar
Selamlar Manifestocular, 14 gün aradan sonra yine beraberiz… Geçtiğimiz 2 hafta oldukça hareketliydi sanat camiası için. Malum ilk yazımda da söylediğim gibi, benim Manifesto’da üzerime düşen,sanat alanında olan bitenleri takip etmek ve 14 günde bir gözünüzden kaçanları ya da unuttuklarınızı hatırlatmak olacak… O yüzden dilerseniz lafı fazla uzatmadan bu 14 günde olanlardan dikkatimi çeken biriyle başlayalım hemen…... View Article
Selamlar Manifestocular,
14 gün aradan sonra yine beraberiz… Geçtiğimiz 2 hafta oldukça hareketliydi sanat camiası için. Malum ilk yazımda da söylediğim gibi, benim Manifesto’da üzerime düşen,sanat alanında olan bitenleri takip etmek ve 14 günde bir gözünüzden kaçanları ya da unuttuklarınızı hatırlatmak olacak… O yüzden dilerseniz lafı fazla uzatmadan bu 14 günde olanlardan dikkatimi çeken biriyle başlayalım hemen…
“AKP sanat komisyonu oluşturmak için düğmeye bastı.” Bu habere açtım bir sabah gözlerimi… Şaşırdım tabiiki, AKM yıllardır çürümeye bırakılmışken, hatta reklam panosu bile olmuşken, memlekette tiyatro salonlarının sayısı bir bir azalırken ve neredeyse “Bak en eski tiyatro salonumuz şurası” diyerek bir yer gösteremeyecek hâle gelmemize ramak kalmışken AKP ve ‘sanat’ kelimeciklerini aynı cümlecik içinde görünce insan doğal olarak şaşırıyor tabi… Merakla hemen açtım haberi, içimde konuya dair %0,01 (yüzde sıfır virgül sıfır bir) umutla… “Aman Allahçığım, o da nesi?” Sanki yepyeni bir sanat komisyonu değil de, adeta yepyeni bir dizi geliyor… Hani geceden gündüze değil de, bugünden yarına değil de, ÇOK ACİL OLARAK DEĞİL AMA ÇABUK ÇABUK yapılması gereken bir işin böylesine renkli karakterlere sahip kişilere verilmesi hiç şaşırtmadı beni. Kimler yok ki bu kişilerin arasında;hani 1218664 bölümdür devam eden, yurt içinde ve yurtdışında kanımızı yerde komayan, kimi zaman kimsesizlerin kimi olan, kimi zamansa çuvalın intikamını alan, neredeyse ülkemize yamuk yapanı misliyle yamultacak olan, dublajsız konuşamayan, konuştuğunda anlaşılamayan çağımızın büyük düşünürlerinden(!) Polat Alemdar, ayyh pardon Necati Şaşmaz!
Birdiğeri 970’e yakın beste yapmış, gençliğimizde “Daha adil, sevgi dolu bir dünya için, barış çin, kardeşlik için BATSIN BU DÜNYA!” diyerek gerçekten budünyayı “düzenleri” omuz omuza batıracakmışız gib bir düşünceye bizleri itmiş şarkı sözleriyle provoke eden, hayattaki duruşuyla da adeta uykumuzu getirecek bir isim Orhan Gencebay! “Biz ne yaptık Orhan Baba sana, mahkumettin bizi bunlara”dedirttin ya bize, ne diyeyim ki sana. Şaşıranın sen mi biz mi olduğunu bir türlü bileeemedin. Ve şimdi çıkmaz bir sokaktasın, yolunu bulamıyorsun… Oysa beraberce “Ağlatıp da gülene yazıklar olsun” dememişmiydik? Artık kula kulluk edene yazıklar olmasın mı yani? Doğmamış çileler, yaşanmamış dertler, hasret çeken gönül hep bizim mi olsun? Biz ne yaptık ki sana? Zevk günah olmuşsa; sanat ucube, sanatçı müsvette, akademisyen vatan haini diye anılıyorsa batmasın mı yani şimdi bu dünya? Tamam farkındayım şuan her nefesimde bin sitem var; ama inan ki şikayetim yaradana! Off!
Bu isimlerin yanına dinamo olacakki isim daha düşmüştü haberle birlikte; Avşar kızı “Hülya Avşar”ve yine başka bir Hülya, Hülya Koçyiğit… Bu kadar Hülya yan yana gelmişken adeta bir hayal kurmuş devlet büyüklerimiz. Bu isimlere isimlerinden de büyük misyonlar yüklemiş; sanattan kadın cinayetlerine, terö r olaylarına ve hatta töre cinayetlerine kadar varan bir çok meseleyi ortadan kaldırmak için çözüm yolları arayacaklarmış… Onlar bunları ararken devlet büyüklerinin ne yapacağına dair bir açıklama yoktu haberde.
Yani mutlaka onların çok daha önemli bir işi olmalı ki, mesela Hülya Avşar‘ı ve Polat‘ı, ayh Necati Şaşmaz’ı, dizilerinin setinden arta kalan vakitlerde bu kadar önemli meseleleri n çözüm yollarını bulmaları için seçmişler… Ama bu insanlarada yazık değil mi Devlet bıbıcığım? Malum ülkemizde dizilerin süresi neredeyse reklamlar ile birlikte 180 dakikalara kadar ulaşmışken, set saatleri insani koşulların oldukça dışındayken; yani özcümle “yerli ve milli dizi yersiz uzunken”acaba bu isimlerin zihinlerini hiç böyle olaylarla yormasak da, vakti daha bol birilerini mi bulsak diye düşünmede nedemiyor insan tabiiki! Mesela Şehir Tiyatroları’ndan geçtiğimiz dönem ihraç edilen Levent Üzümcü bildiğim kadarıyla dizilerde de yasaklı isimlerden birtanesi! Ondan rica etsek acaba olmaz mı? Onun yanına yine onun gibi uzun süre konserleri yasaklanan ve artık dünyada sayısız, Türkiye’de ise iki elin parmaklarını geçmeyecek kadar konserler veren Fazıl Say olsa çok güzel olmaz mıydı? Mesela“Mesele 3-5 ağaç değil”dediği için ülkesini terketmek zorunda bırakılan Memet Ali Alabora geri dönse, o da yanlarında olsa; sonra Mehmet Aksoy olsa, Genco Erkal olsa kafa kafaya verseler? Yanlarında da bir kaç tane akademisyen olsa… Ee madem toplumun tanıdığı ve sevdiği isimler olacaksa, bu saydıklarım gayet makul isimler değil mi? Bir de acaba bu komisyonu AKP kurmasada sanatçılar ve halk belirlese daha doğru olmaz mı? Sonuçta sanatın ideolojisi olmaz ya hani! Bizler belirlesek daha da doğru olmayacak mı sanki artık birşeyleri?