Hak-Par'dan "özyönetim uğruna ölünmez" çıkışı

Hak-Par Genel Başkan Yardımcısi Latif Epözdemir, Mesud Barzani'nin resmi yayın organı olan Rûdaw ile röportaj yaptı.

Hak-Par'dan

Kürt sorununun çözümü için federasyonu savunan Haklar ve Özgürlükler Partisi’nin (Hak-Par) Genel Başkan Yardımcısi Latif Epözdemir, “özyönetim”in, 2 bin Kürt gencinin uğruna ölmesini gerektiren bir sistem olmadığını dile getirdi.

Hak-Par Genel Başkan Yardımcısi Latif Epözdemir, Mesud Barzani’nin resmi yayın organı olan Rudaw ile röportaj yaptı. Epözdemir, şehirlere sıçrayan savaşın artık Kürtler adına yürütülen bir savaş olduğunu kimsenin iddia edemeyeceğini söyledi.

Röportajda PKK’ye yöneltilen sert eleştiriler dikkat çekerken Demokratik Toplum Kongresi (DTK) dışındaki Kürt hareketleri ile birlikten federasyon ve çözüm sürecine kadar ilginç açıklamalar yer aldı.

“Hak-Par demokratik liberal bir kitle partisidir”

Röportajda öne çıkan bölümler şöyle;

-Rudaw: Bildiğimiz kadarıyla Hak-Par sol tandanslı bir Kürt partisi olarak kuruldu. Partiniz bugünkü konumu itibariyle solu temsil ediyor mu?

-Latif Epözdemir: Hak-Par’ın başlıbaşına ideolojik bir sol parti olduğunu söylemek mümkün değil. Hak-Par demokratik liberal bir kitle partisidir. Demokrasi mücadelesinde çok önde seyrettiği için belki de sol parti olarak anılıyor. Türkiye’de demokrasiye yandaş olmak bir bakıma sol olmakla algılandığı için öyledir. Biz sol kesimi temsil etmiyoruz. Biz Kürdistan’da demokratik ve özgürlükçü barışcıl kesimleri temsil ediyoruz. Bunun içinde solcularda var, İslamcılar, yurtseverler ve demokratlar da var.

 

-R: Kürdistan Özgürlük Partisi (PAK), PDK- Bakur, Katılımcı Demokrasi Partisi (KADEP), Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK), Kürdistani Parti (PAKURD), Özgürlük ve Sosyalizm Partisi (ÖSP) ve Azadi Hareketi ortak hareket ediyor. Bir çatı oluşturulmaya çalışılıyor. Bu girişime neden uzaksınız?

-LE: Biz bunların içinde yer almıyoruz. Çünkü sözedilen partilerin içindeki arkadaşların hepsi bir biçimde 15 yıllık geçmişi olan Hak-Par’ın bileşenleriydi. Hak-Par aslında 40 yıllık PSK’nin bir ürünüdür. Ama PSK şimdi Hak-Par’dan ayrı bir yerde duruyor. Neden ayrı durduklarını da onlara sormak gerekiyor. Hak-Par kurulduğu günden beri ulusal ve çok sesli bir platform olmaya devam ediyor.

Tam da Kürdistan’da barış ve demokrasi cephesinin genişlemesi ete kemiğe bürünmesi gerektiği bir anda onların ayrılıp, gidip başka bir yerde kümelenmeleri Kürt hareketi bakımından bir talihsizliktir. Umarım ilerde demokratik cephe ve birlik sözkonusu olabilir. Bizden ayrılıp gitmelerine rağmen görüşmelerimizi sürdürüyoruz. Kapılarımız kapalı değil.

“Birlik için gelenlerin bazıları DTK üyesi, önce oradan ayrılsınlar”

-R: Geri dönmeleri için çağrınız oldu mu?

-LE: Hak-Par’ın elinde bazı imkanlar var biz bunu onlarla paylaşmaya hazırız. Küçük bir örnek, son genel seçimde kendilerine parti programlarıyla yer alarak Hak-Par listelerinde aday olun dedik. Bu bir imkandı onlar için, gelmediler.

-R: Yani diğer partilerle hareket etmemenizin nedeni sadece bu mu?

-LE: Başka bir sebep daha var. Bizimle birlik olmak için görüşmeye gelen arkadaşlardan bazıları, tek tek isim vermeyeyim, aynı zamanda Demokratik Toplum Kongresi’nin üyeleri. Yani aralarında birkaç tane grup var ve bizimle de birlik olmaya çalışıyorlar. Fakat DTK’dan da bir türlü ayrılamıyorlar. O liste üzerinden parlamentoya milletvekili vermişler. Çok samimiyseniz o milletvekillerini çekip, birlik için inandırıcı bir adım atsınlar.

“Özyönetim uğrunda ölmeyi ve öldürmeyi gerektiren bir hadise değildir”

-R: Devlet ile PKK arasındaki çatışmaların şehir merkezlerine taşınması konusunda ne düşünüyorsunuz?

-LE: Bununla ilgili söylenecek birkaç şey var. Birincisi, bu bir strateji değişikliğidir PKK bakımından. İkincisi, bu kabul edilecek birşey değil. Üçüncüsü, bu sonuç alınacak ve Kürt halkının yararına olacak birşey değildir. İddia edildiği gibi özyönetim için bütün bu altüst oluşlar yaşanıyorsa, 2 bin Kürt genci öldürülüyorsa “özyetim” uğruna ölmeyi gerektiren bir sistem değildir. Kürt halkı özyönetim gibi ne olduğu belirsiz olan bir yönetime bence razı değil. Kürtler’in ulusal demokratik hakları özyönetimle değil, ancak eşit, demokratik ve adil, bölgesel bir federasyonun tesis edilmesiyle mümkündür. Özyönetim uğrunda ölmeyi ve öldürmeyi gerektiren bir hadise değildir.

Dolayısıyla, şehirlere sıçrayan bu savaşın artık Kürtler adına yürütülen bir savaş olduğunu kimse iddia edemez. Bu savaş artık Kürtler’in çıkarına değil, zararına olan bir savaştır. Bu savaşın kazananı olmaz, bu kirli bir savaştır. Kürt yurtseverleri maalesef imha ediliyor. Kürtler’in geleceği olan gençler öldürülüyor, peşkeş çekiliyor. Kürdistan tarihi yok ediliyor. Kürdistan yangın yerine çevriliyor. Sosyal hayat durma noktasına gelmiş durumda.

“AKP halkla görüşeceğini söylüyor ama halk kim ve ne zaman görüşecek”

-R: Çözüm süreci için diğer Kürt parti ve gruplarıyla görüşüleceğine dair açıklamalar yapıldı. Bir Kürt partisi olarak düşünceniz nedir?

-LE: Devletin henüz buna hazır olduğuna inanmıyorum. Başlangıçta bu tür konuşmalar yapıldı ama o zamanlar Kürdistan’daki hendek ve barikatlar bu kadar ileri bir boyutta değildi. Diyalog ve barış sürecinin tekrar başlaması çok gerekli ve yararlı. Bunun sağlanması için elimizden geleni yaparız.

Ayrıca tek muhatap biz değiliz. Çok daha önemlisi bu aşamada HDP’nin ya da PKK’nin dışlanması da doğru değildir. Ancak HDP ve PKK politikalarını yeniden gözden geçirip şiddeti terketmeli ve diyalog masasına yaklaşmalı. Devlet ben PKK ve HDP dışında herkesle otururum da demiyor. Ben halkı muhatap alırım diyor. Halktan kastı kimdir bilmiyorum.

Hak-Par veya başka bir parti halktan sayılıyor mu bilemiyorum. Halk biz değilsek halk kim? Halkla görüşeceğini söylüyor ama ne zaman görüşecek? Çatışmaları durdurmak istiyorsanız PKK’yle görüşmek zorundasınız, çünkü Hak-Par’ın elinde silah yok, PKK silahlı mücadele veriyor.

“PKK’nin yürüttüğü savaş başkalarına hizmet ediyor”

-R: Peki PKK’nin silahları bırakması sözkonusu mu?

-LE: Ben tahmin etmiyorum. PKK’nin bu savaşta ısrar etmesinin altında başka realiteler var. PKK’nin artık kendi yerinden yönetilmediği kanaati var bende. PKK’nin mekanizmasının içinde farklı görüşler mevcut. Artık Kürtler’in yararına olacak bir savaş olmadığı kanaatindeyim. Bu savaşın Kürtler’den ziyade başkalarına hizmet ettiği görünümü var şu anda.

-R: Başkalarına derken…

-LE: Ortadoğu’da Kürt hareketinin ete kemiğe bürünmesini engellemek isteyen bazı devletler var. Dolaylı ya da dolaysız bu savaşın daha çok onların işine geleceği kanaati var bende. Bu savaşın bu denli sürdürmesinin nedeni de vekaleten süren bir savaş görünümünde olmasıdır. Bu nedenle de savaşın bir diyalog çağrısıyla sona ereceğini düşünmüyorum. Fakat devletin de şiddette ve savaşta ısrar etmesi karşısındaki tutumunu asla tasvip etmiyorum. Ne demek bu sorunu çözmek için hepsini imha etmek? Böyle bir politika gayri insani bir politikadır. Uluslararası bir platformda çözüm masasının yeniden kurulması konusunda baskı uygulanması imkanı var.

“Üniter yapının değişmesi gerekiyor”

-R: Federatif bir sistemin oluşturulabileceğine inanıyor musunuz?

-LE: Federasyon şu anda dünyanın 3’te birinin yaşadığı bir sistem. Federatif yapı “üniter sistemi” reddeden bir sistemdir. Dünyada federatif sistemi uygulayan hiçbir ülke zararlı çıkmamıştır. Tam tersine, birçok sorunu çözmüştür. Fakat Türkiye’de oluşabilmesi elbetteki yakın zamanda kurulacak bir eser değildir. Türkiye’de Türkler’e ait ne varsa, aynısını Kürtler’e de tanınmasını istiyoruz. İster federasyon deyin, ister başka birşey. Bu hangi sistemle gerçekleşiyorsa, biz onu savunuruz.

Bu üniter yapının da değişmesi gerekiyor. Türkiye’nin yapısal reformlara gitmesi gerekiyor. Belki bunun içinde Türkiye’nin başkanlık sistemine gitmesi bir adım olabilir. Ancak Türkiye gibi demokrasinin zayıf olduğu bir ülkede başkanlık sistemi korkarız ki diktatörlüğe götürebilir. Parti olarak ise dünyada başkanlık sisteminin otoriterliğe gitmesini engelleyen tek sistemin federatif sistemin olduğuna inanıyoruz. Devlet başkanının savrularak totaliter bir sisteme gitmesini engelliyor.