RTÜK tarafından Hayatın Sesi Televizyonuna iki ceza daha verildi. Cezalara gerekçe olarak 19 Mart’ta İstanbul’daki IŞİD saldırısı sonrası “Yayın yasağının ihlal edilmesi” ve 24 Mart’ta Cizre’de yapılan halk röportajları gösterildi.
Hayatın Sesi, konuya dair açıklamasında Cizre cezasına değinerek ” Yüzlerce insanın öldüğü bir kentte, o kentin sakinlerine “ne oldu burada?” diye sormayan bir gazetecilik ne kadar gazeteciliktir? Halkın burada yaşananları ve yaşayanları görme, haber alma hakkı yok mudur? Hakaret ya da herhangi bir nefret suçu olmaksızın oradaki insanların gözlemlerinin aktarılması herhangi bir yayın organının en temel görevlerinden birisi değil midir?” sorularını sordu.
RTÜK ve hükümetin rahatsızlığının tamamen halkın hükümete dönük eleştirilerinden kaynaklandığının belirtildiği açıklamada Şebnem Korur Fincancı, Ahmet Nesin ve Erol Önderoğlu’nun tutuklanmasına da değinilerek bu tutuklamaların “basın özgürlüğü konusunda gelinen nokta ve faşist bir rejime doğru ilerleyişi göstermesi açısından çarpıcıdır” denildi.
“RTÜK’ün bu kararlarını, önümüzdeki süreçte televizyonumuzun yayınının kesilmesi için zemin hazırlığı olarak değerlendirmekteyiz” ifadesinin kullanıldığı açıklamada “Susturma planları ve hazırlıklarına karşı, tüm emekçileri ve ezilenleri de televizyonumuzla dayanışmaya, haber alma hakkına sahip çıkmaya çağırıyoruz” denildi.
Açıklamanın tamamı şöyle:
“Televizyonumuza, geçtiğimiz günlerde 13 Mart Ankara Katliamı yayını nedeniyle RTÜK tarafından verilen idari para ve uyarı cezalarının ardından iki yeni ceza daha verildi.İlki, İstanbul Taksim’de 19 Mart 2016 tarihinde gerçekleşen ve 4 kişinin yaşamını yitirdiği IŞİD’in canlı bomba saldırısına ilişkin yayımızda “yayın yasağını ihlal” ettiğimiz gerekçesiyle verilen uyarı cezası. İkincisi, 24 Mart 2016 tarihinde Cizre’de sokağa çıkma yasağının sona ermesinden sonra yapılan halk röportajları nedeniyle 14 bin 359 TL idari para cezası. Aynı kararda bir yıl içinde aynı “ihlalin” tekrarı halinde, “yayının on güne kadar durdurulmasına; ikinci tekrarı halinde ise, yayın lisansının iptaline karar verileceği” ifade edilmiştir.
Sokağa çıkma yasaklarının ardından yakılmış yıkılmış bir kentle karşılaştığımız Cizre’de sadece kamerayı koymak ve mikrofonu uzatmak orada yaşananları görmek, anlamak ve hissetmek için yeterlidir. Yüzlerce insanın öldüğü bir kentte, o kentin sakinlerine “ne oldu burada?” diye sormayan bir gazetecilik ne kadar gazeteciliktir? Halkın burada yaşananları ve yaşayanları görme, haber alma hakkı yok mudur? Hakaret ya da herhangi bir nefret suçu olmaksızın oradaki insanların gözlemlerinin aktarılması herhangi bir yayın organının en temel görevlerinden birisi değil midir?
Kararda “toplumda infial oluşturulabilecek ve geniş halk kesimlerinde devlet görevlilerine karşı nefret duygusu geliştirebilecek bir nitelik taşıdığı değerlendirilmiştir” denilmektedir. Oysa yayınımızda dile getirilenler sadece Cizreliler tarafından ifade edilmiş değildir. Çeşitli insan hakları örgütleri yaptıkları incelemelerde bodrumlarda sivil ölümlerini belgelemiş, Birleşmiş Milletler dahil uluslararası kuruluşlar sivil ölümlerine işaret etmiş ve AKP hükümetini defalarca kınamıştır.
RTÜK’ün ve hükümetin rahatsızlığı daha önce verilen uyarı ve idari para cezalarında olduğu gibi tamamen halkın hükümete dönük eleştirileridir. Özgür Gündem gazetesi ile dayanışma için bir günlük Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği yapan Şebnem Korur Financı, Ahmet Nesin ve Erol Önderoğlu’nun tutuklanması da basın özgürlüğü konusunda gelinen nokta ve faşist bir rejime doğru ilerleyişi göstermesi açısından çarpıcıdır. Hükümet ve RTÜK’teki sözcüleri, mevcut politikalara karşı her türlü eleştiriyi reddetmekte, medyanın “tek ses”e uygun hareket etmesini istemektedir. Hayatın Sesi’nin böyle bir çizgiye gelmesi elbette mümkün değildir.
RTÜK’ün bu kararlarını, önümüzdeki süreçte televizyonumuzun yayınının kesilmesi için zemin hazırlığı olarak değerlendirmekteyiz. Hem hükümetin muhalif yayın organları üzerindeki baskıları hem de doğrudan ve dolaylı gelen bilgiler bu gerçeği tüm demokratik kamuoyu için açık kılmaktadır.
Zaten verilen son cezada “bir yıl içinde aynı ‘ihlalin’ tekrarı halinde, yayının on güne kadar durdurulmasına; ikinci tekrarı halinde ise, yayın lisansının iptaline karar verileceği” ifade edilmiştir. Yani, hükümet politikalarına en ufak bir eleştirinin “ihlalin tekrarı” olacağı ve yayın durdurulmasına gideceği açıkça belirtilmektedir.
İşçi sınıfı, emekçiler ve ezilen hakların sesi olarak yayını sürdüren; emek, demokrasi ve barışı temel ilkeler olarak benimseyen televizyonumuza yönelik bu cezaları kınıyoruz. Gerekli her türlü hukuki girişimi yapacağımızı belirtiyoruz. Susturma planları ve hazırlıklarına karşı, tüm emekçileri ve ezilenleri de televizyonumuzla dayanışmaya, haber alma hakkına sahip çıkmaya çağırıyoruz.”
Bu haber en son değiştirildi 23 Haziran 2016 11:16 11:16
İçişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre Tunceli Belediye Başkanı Cevdet Konak ve Ovacık Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül…
Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Rusya'nın nükleer olmayan hipersonik ekipmanlarla donatılmış bir balistik füzeyi fırlatarak, Batı'ya…
Beyaz Saray Basın Sözcüsü Jean-Pierre yaptığı açıklamada ne ABD'nin ne de Ukrayna'nın bölgedeki gerilimi arttırmada…
Eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şikâyetiyle 11 yıl 8 ay hapis…
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün eski basın danışmanı Ahmet Sever, Mustafa Varank’ın açtığı 'Ak trol' davasından…
"Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" suçlamasıyla hakkında soruşturma başlatılan gazeteci Fatih Altaylı, "Olağan ve alışık…